MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hoşgörü- Müsamaha- Tahammül- Tolerans…
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
24 Ocak 2021 Pazar

Hoşgörü- Müsamaha- Tahammül- Tolerans…

Dilimizde ne güzel sözcükler var, hangisini istersen seç kullan… Hoşgörü benim en sevdiğim, müsamaha derdi büyüklerimiz, tahammül diyenler de vardı. Hatta Ferhan Şensoy’dan “Tahammül-fersâ” diye bir deyim öğrenmiş çok da severek kullanmıştık dayanmanın zor olduğu insanlara… Sonra “tolerans”- “intolerans” gibi laflar da etmeye başladık…

Geçen yazıda asla izlemediğim, Taklamakan çölüne inecek uzay gemisinin içinden çıkacak 2500 uzaylıyı tartışacak televizyonlardaki aynı 16 kişinin tartışma programlarından söz etmiştim. (Espri: Can Yılmaz) Neden izlemediğimi sordu bazı arkadaşlar; cevabım net, “birbirlerine bu kadar hoşgörüsüz davranan adamları neden izleyeyim ki…”

İşin kötüsü TV yapımcılarının sakin, çelebi, efendi konuşmacılardan hoşlanmadıklarını, buna karşılık şirret, her an kavga çıkarmaya meyilli salatalıkları konuşmacı olarak seçtiklerini biliyorum uzun süredir. Bu “tartışmacılar” hangi siyasi eğilimi destekliyorlarsa o eğilime aslında zarar veriyorlar. Birilerini savunduklarında aslında o insana da zarar veriyorlar. Bunların farkına varılmadığını sanmıyorum.

Zaten smarttvsi olan bu kanalları bıraktı, 19:00-20.00 gibi haberlere şöyle bir bakıyor sonra ver elini Netflix… Yani bu reyting listeleri falan bence tamamen hikaye… B ve özellikle de C-D gelir grupları gündüz birbirini düzen/öldüren aile, köy kasaba hikayelerine takılıyor, geceleri de Acun’a…

Bunları aslında bıyık altından gülümseyerek izlemeyi ne çok isterdim. Ama bu ülke bizim ve bu yayınlardan son derece “hoşgörüsüz” bir toplumsal doku oluşuyor. Şiddeti seven, tartışmayı ses yükselterek, laf bölerek sürdüren tartışmacıları her gece izleyen insan bir süre sonra 3. Sayfa editörü gibi kafayı kırar.

Unutmayalım; Dionysos çağından beri, uygarlık mozaiğinin doğal bir sentezini sunan Anadolu halkı hoşgörüyü erdem olarak bellemişti. Mevlana- Yunus- Hacı Bektaşı Veli gibi insanların yaşadığı Anadolu’yu düşünün önce… Bir zamanlar Anadolu’da bu üç güzel insan “sevgi ve hoşgörü” ışıkları yakılmıştı. Nereye gittiler? Şimdi de Ortaçağ Avrupasının karanlığını düşünün… Batı Dünyasının zihniyetini değiştiren Kopernik, Thomas More, Luther, Bacon, Galile, Kepler, Leonardo da Vinci, Cervantes, Shakespeare henüz ortada yokken.

Rönesans dediğimiz nedir aslında? 16. Yüzyıl Avrupa’sında Rönesans 9. Ve 12. Yüzyıllar arasında büyük gelişme göstermiş, Müslüman Rönesansının bilimden tekniğe, felsefeden tıbba, sosyolojiden sibernetiğe kadar eserlerinin tercümesine, Haçlı Seferleri ile aktarılan Doğu bilgilerine, Endülüs Müslümanlarından transfer edilen İslam kültür ve sanatı ile antik çağ eserlerinin çevirileri üzerine kurulmuştur.

TV tartışmacılarının asla anlayamayacağı konu şudur: Hoşgörüde kişisellik, anlayış ve özveri vardır. Anlayış ve özveri, kimliğin yıpranması demek değildir. Aksine; daha iyiyi, daha güzeli bulmak için, başka fikir ve düşünceleri sevgi ve saygı ile tartışarak, yeni ufuklar açmak demektir. Rekabeti hayatın ateşleyicisi gibi görenler, hırs ve rekabet duygularını azaltarak, gelişmeleri yavaşlatabileceğini sanırlar ve söyleyebilirler. Onların kavgasız, bağnaz olmayan bir ortamda gelişecek, birbirinden pek çok fikir ve eylemin gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olacağını anlamaları kolay değildir.

Hoşgörülü bireylerden oluşan toplumlar, sağlanan barış ve huzur ortamında gerçekleştirecekleri fikri tartışmalarla, ülkelerinin hızla kalkınmasına yardımcı olurlar. Kısır çekişmelerin yaratacağı kırgınlıklardan ve bölünmüşlükten uzak kalırlar. Sevgi ile desteklenen hoşgörü bizler için bir erdemdir. Gelişmişliktir. Olgunluktur.

Ama bu ülkenin temel sorunlarından biri, “hoşgörüsüzlüktür”
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Yaşar Yüksek (mucit) ihracatçı
 26 Ocak 2021 Salı 06:05
Herşeyin başı ; EMPATİ. Sivas''ta geçerli tekeeleme: Ağlayak ta Gözden mi Olak Dövünek te iki dizden mi olak.
 Emin Dinleten
 25 Ocak 2021 Pazartesi 08:57
Haberleri ve tartışma programlarını izlediğim tarihleri bile hatırlamıyorum. Niye izlemediğimi açıklayan yazınız mükemmel bir anlatım. Çok teşekkürler. Müsadenizle yakınlarımla paylaşıyorum. Saygılarımla.
 TURDAL ŞENTÜRK
 24 Ocak 2021 Pazar 23:07
Nedim bey merhaba,ben tolerans,müsamaha yerine hoşgörü,detay,teferruat yerine ayrıntı,badı gard yerine koruma,medeniyet yerine uygarlık gibi Öztürkçe kelimelerin kullanılmasından yanayım. Saygı ve sevgilerimle
 Enver Olgunsoy
 24 Ocak 2021 Pazar 16:28
Mukemmel tespitler ve yazı..Kutlarim sn.Atilla..Bu hoşgörusuzlugu,empati yoksunlugunu yaratan ve bundan nemalananlar ulkeyi yonetenler..
 Hakan
 24 Ocak 2021 Pazar 13:34
Evet en büyük sorunlardan biri, bence bir diğerinde empati yoksunluğu. Belki bir ara zaman bulursanız bunda irdeleyip güzel Türkçenizle bize okunacak bir makale yazarsınız saygılarımla Kaleminize sağlık
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz