MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kırmızı et neden zengin yemeği oldu?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
6 Ağustos 2015 Perşembe

Kırmızı et neden zengin yemeği oldu?

6 Ağustos 2015 tarihli gazete haberlerine göre, Et ve Süt Kurumu (ESK), kırmızı et fiyatlarında yüzde 30’lara varan artışa müdahale etmek amacıyla 3 bin 200 tonluk donmuş karkas et alım ihalesi yapmış. İhalesi yapılan etlerin bu ay içinde piyasaya girmesi sağlanacakmış. Bu etler, şarküterilere ve yemek sanayicilerine verilecekmiş.

İhaleyi kazanacak şirket yapacağı bağlantılarla alacağı eti getirip ESK’ya teslim edecekmiş. ESK da kendi belirleyeceği fiyatla piyasaya sunacakmış. Soru şu; Olasılıkla  piyasa fiyatından daha ucuza satılacak olan bu etler, piyasada fiyatları değiştirebilecek mi? Uzmanlar bunun düşük  bir ihtimal olduğunu söylüyorlar. Çünkü 3 bin 200 kilogramlık karkas et Türkiye’de pazarın yaklaşık binde 3’üne denk düşüyor.

Sorun,ithalatla çözülecek boyutta değil. Sorun  kısa bir genelleme ile “Türkiye’de Tarımın Pusulası”  olmamasından kaynaklanıyor. Aslında var  olduğu söyleniyor.Ancak pusula, daha doğrusu Türkiye tarım politikaları 1980’li yıllardan beri yerli değil. İçinde yaşadığımız dönem, dışa bağımlı yeni-liberal politikaların bir sonucu. Bunu dikkate almaksızın, örneğin bugünlerde kırmızı etle ilgili yapılan bütün tartışmalar gerçeği yansıtmaktan uzak kalıyor, kalacak.

Yeni Liberal Politikalar Tarımı Çökertti, Çökertmeye Devam Ediyor

Batı ülkelerinde tarım firmaları ve ağırlıklı olarak endüstriyel tarım işletmeleri olağanüstü destekleniyor. Bu desteklemelerle üretim fazlalıkları oluşuyor. Yaratılan üretim fazlalıkları ve tarımsal girdiler için dış pazarlar kaçınılmaz bir gereksinim olarak ortaya çıkıyor. Dış pazarlar için de Üçüncü Dünya ülkelerinde tarımın geriletilmesi, çöküşü isteniyor. Bu amaçla, anılan ülkelerde dışa bağımlı yeni liberal politikalar, küreselleştirme örtük adıyla devreye sokuluyor.

ABD/AB tarafından uygulanan politikaların ne anlama geldiğini Dünya Bankası eski ekonomisti ve 2001 Nobel Ekonomi ödülünü alan E. Stiglitz açık bir şekilde söylüyor; “Asya, Latin Amerika ve Afrika pazarlarına girmek isteyen batı, amacına ulaşmak için gerektiğinde bu ülkeleri finansal abluka altına almaktan geri kalamaz, bunu yaparken kendi üreticileri bütünüyle koruma altındadır.”

ABD/AB bunu nasıl yapıyor? Finansal abluka yanında Dünya Borsa Fiyatları’nı denetliyor, ürünlerinde damping yapıyor, Dünya Bankası’nı devreye sokarak Üçüncü Dünya ülkelerine ucuz kredi sağlıyor, ancak verdiği kredilerle kendi mallarını örneğin sığırlarını pazarlıyor ve bu ülkelerde ulusalcı politikaları uygulamak isteyen hükümetleri düşürüyor, vb.

Türkiye’de yeni liberal politikalar ile tarımda neler oldu?

•             Gümrük duvarlarıyla oynanarak tarım ürünleri ithal edildi. (Şimdi de et ithalatı  yeniden bu şekilde devreye sokuluyor. Bırakınız et ithalatını, duyumlarımıza göre besilik hayvanlar da ithal edilecekmiş).

•             Tarımsal desteklemelerde istikrarsızlık ve yetersizlik  söz konusu oldu.                 Çıkarılan Tarım Yasası süs olarak saklandı.

•             Hayvancılık deseni değiştirildi. Türkiye’nin çayır-meralarına daha uygun olan koyun ve keçi yetiştiriciliği son yıllara değin ihmal edildi . Koyun-keçi sayısı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ayrılıkçı terörün de eklenmesiyle azaldı. Bu türler yerine, sığırcılık öne çıkarıldı. Bu   tercihte de yanlışlık yapıldı. Küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine Dev sığırcılık işletmeleri oluşturuldu.

•             Üretici lehine piyasayı bir ölçüde denetleyen Tarımsal Kitler özelleştirildi ya da kapatıldı.Örneğin; hayvan yetiştiriciliğiyle bağlantılı Süt Endüstrisi Kurumu, Yem Sanayi gibi Kitler yok  edildi.Et Balık Kurumu, önce  işlevsiz duruma getirildi. Son yıllarda yeniden Et Ve Süt Kurumu olarak devreye sokulmaya çalışılıyor.  Eskilerin deyimiyle “Ba'de harab-ül basra”. Bu deyim,“İş işten geçtikten sonra,harekete geçmek için çok geç kalınmış”anlamına geliyor.

Et İthalatı Çözüm Değil

Et ithalatı yeni bir konu değil. Kırmızı et fiyatları, 2008’de de süt tozu ithalatıyla anaç sığırların kesilmesi, koyun ve keçi sayısının neredeyse yarı yarıya düşmesi gibi nedenlerle aşırı yükselmişti.  O yıllarda da fiyatların düşürülmesi için ithalat gündeme getirilmişti. Günümüzde de et ithalatına bağlı olarak biraz öncede belirttiğim gibi, ithalat kapsamına besi danaları da eklenecek. Kimileri açık, kimileri örtük ithalatı savunuyor.

İthalat, kesinlikle çözüm olmayacak. Fiyatlar biraz düşecek, ancak bu durum pusulasız olan çiftçilerin ve daha sonrada tüketicilerin zararına olacak.

İthalat kimin işine yarar?

Birincisi; ithalat, ABD/AB’nin işine yarar, ellerindeki stokları eritirler. Fakir Türk’ün parası yabancılara aktarılmış olur. Daha kötüsü, her düzeyde Batı’ya bağımlılık fikrini beslemeye devam eder.

 İkincisi; et ve besi danası ithalatı için izin verilen ya da kurdurulan firmaların işine yarar.

Çözüm Var mı?

Çözüm elbette var: Dışa bağımlı yeni-liberal politikalardan vazgeçmek. Türkiye çıkarlarına yönelik ulusal tarım politikalarını devreye sokmaktan başka çözüm yok..

Yazıyı şöyle bitirmek istiyorum. Türk insanı, kırmızı eti daha az tüketir durumu geldi. Büyük çoğunluk bayramdan bayrama bile eti göremez oldu. Beslenme ve halk sağlığı uzmanları, kırmızı eti az tüketenleri daha kolay yönetilebilen, aynı zamanda hastalıklara daha kolay yakalanabilen insanlar olduklarını belirtiyorlar. Konunun altındaki acı gerçek bu mu?

Acaba, insanlarımız ot yiyen varlıklar haline bu amaçla mı dönüştürülmek isteniyor?
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz