MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Lezzet bizim 2700 yıllık işimiz...
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
22 Ekim 2020 Perşembe

Lezzet bizim 2700 yıllık işimiz...

Yapıldığı son üç yılda büyük Akdeniz şölenine dönüşen Uluslararası Adana Lezzet FestivalininDördüncüsünün üzerinden bir hafta geçti ama çeşitli platformlarda etkisi devam ediyor. Festival tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle dijital ortamda gerçekleşmişti.

Festivalin Slow Food Oturumundakonuştuğumuz;zamanın Geç Hitit krallarından Asitava’nın Adana yakınlarındaki Karatepe-Aslantaş’ta bulunan yazlık sarayında bulunan “Köfte-Kebap” kabartmaları üzerine spekülasyonlar oldu. Şu tarihsel gerçekleri anlatayım bu Adana Lezzet Festivali yazısında öncelikle…

Ülkemizin önde gelen bilim insanlarından biri olan Halet Çambel tarafından 50 yılı aşkın süre kazıları gerçekleştirilen Adana yakınlarındaki “Karatepe -Aslantaş” kazılarında bulunanlar arasında kral için düzenlenen bir şölen sahnesi de bulunuyor.

Nail Çakırhan’ın, Muğla tipi “sundurma-salındırmaları” altında izleyicilere sunulan geç Hitit dönemi buluntuları arasındaki bu şölende yer alan köfteler bize arkeoloji biliminin sunduğu ilk “yemektir, kebaptır” aslında...

Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal Hocamız, Hitit Uygarlığı adlı kitabında şöyle anlatır bu kabartmaları:

Karatepe’deki kazılarda insanoğlu ile buluşan kabartmalar, Kral Asitavata’nın yazlık sarayının çevresini süslemektedir. Kabartmalarda ayrıca Hitit-Luvi hiyerogliflerinden ve Fenikece’den oluşan çift dilli önemli bir yazıt yer almaktadır. Baş sahnede adını Fenike dilindeki yazıttan alan öğrendiğimiz Kral Asitavata yemek yemekte ve müzik dinlemektedir.Bir şölen sahnesidir bu. Bir koltukta oturan kral, sol elinde bir köfte tutmakta ve sağ eli ile de yemek masası üzerinde bulunan derin tabağın içindeki pideyi almak istemektedir. Masanın üzerinde üç köfte daha bulunmaktadır...

***

Ülkenin önde gelen en değerli iki arkeoloğu Halet Çambel ile Ekrem Akurgal kabartmalara “köfte/kebap” diyor, ben de onları kaynak göstererek bu bilgiyi tekrarlıyorum, kerametleri kendinden menkul birileri arkadan “o öyle değil” diye konuşuyorlarmış.

Adana’dan dönüşte birçok kitabının yanı sıra Hitit Mutfağı Kitabı yazarları arasında yer alan Doç. Dr. Ahmet Uhri’nin de bu konudaki görüşlerine başvurdum. O da şu cevabı verdi: “Hitit krallığının MÖ II.binyılın sonlarına doğru tarih sahnesinden silinmesiyle birlikte özellikle Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye’de kalan Hitit şehirlerinin burada yaşayan yerli Semitik halklarla karışarak özgün kültürler oluşturdukları bilinmektedir. Bu beyliklerin en belli başlı olanları bugün Gaziantep ili ile Suriye sınırında yer alan Kargamış/Kamışlı ve Zincirli/Sam-al ile Adana/Karatepe, Malatya/Aslantepe ve Maraş/Gurgum beylikleridir. İşte bu beyliklerden günümüze kalan kabartmalı ortostatlar üzerindeki değişik sahneler içinde ziyafet sahneleri de yer alır. Bu sahnelerde genellikle bir masa ve üzerinde çoğu zaman hilal biçimli duran üst üste konulmuş ince ekmekler görülmektedir. Daha doğru bir söyleyişle arkeolog ve tarihçiler masa üzerinde duranların lavaş olduğu konusunda hemfikirdirler. Hatta Türk arkeolojisinin kurucu hocalarından Ord.Prof.Dr.Ekrem Akurgal bu ince ekmeklerin üzerinde duran küresel cisimleri çiğ köfte olarak yorumlamış ve hiç itirazsız bütün arkeoloji camiası da bunu kabul etmiştir. 

***

Bir köfteden/ kebaptan hareketle ne uzun yazdık… Adana Lezzet Festivali’nin bu yılki temasında “İlham Veren Tüm Renkleriyle”mottosu öne çıkıyordu. Karatepe Aslantaş kabartmalarından daha ilham verici bir şey olabilir mi? Geç Hitit Sanatının MÖ 7. Yüzyıla dayanan bu örnekleri, yemek sanatının küçümsenmeyecek durumda olduğunu ve coğrafyamızdaki önemini ortaya koyuyor… Bence Adana’nın tüm yöneticileri bu kabartmayı ve Adana Arkeoloji Müzesi’nde bulunan tüm şölen kabartmalarını “lezzet bizim 2700 yıllık işimiz” diyerek anlatmalılar…

Bence “gastronomi kenti” olmak isteyenler için ülkemizin tarihsel mirası dünyadaki en benzersiz miras.Başta Ekrem Akurgal olmak üzere Türkiye Arkeolojisinin babalarının kitaplarından yararlanmak şart. Ahmet Uhri’nin Arkeolojik, arkeometrik, dilsel, tarihsel ve etnolojik veriler ışığında yazdığı “Anadolu Mutfak Kültürü’nün Kökenleri” adlı kitabı da  ilham almak isteyenler için ideal bir kaynak.

***

Lezzet ile çevrimiçini, dijitali bir araya getirmek pek kolay değil. Ama ortada ölümcül bir virüs var ise yapacak pek bir şey yok. Önemli olan çevrimiçi bir festival olacağına inanmak. Adana’nın yerel yöneticilerini etkinliklerin içinde hep gördük ve kentin gastronomik üstünlüğünü izleyenlere çalıştıklarına tanık olduk.

Bu arada birkaç söz de çevrimiçi festival için söyleyeyim. Bu türden etkinlikler müthiş bir esneklik sağlıyor. Festival katılımcıları, sabit bir programa bağlı olmadıkları için istediklerini izleme özgürlüğüne sahip oldular. Festival dijital de olsa da yine sembolik olarak sahneler kuruldu. Birçok ünlü şef, festival kapsamında gösterilerini yaptı. Belki damaklara ulaşamadı ama festival görsel açıdan oldukça zengindi.

Festivali değerlendirdiğim Tarsuslu bir arkadaşımın deyimi ile bu dijital festival Adana için geleceğe büyük yatırım oldu. Orta vadede Adana kenti bu festivalin büyük yararını görecek… Eminim.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz