MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Seven kadın ne yapmaz?
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
19 Şubat 2020 Çarşamba

Seven kadın ne yapmaz?

11 yıl önce bugündü…

Çeşme Alaçatı’daki evinde vefat etti…

85 yaşındaydı…

Kaderin acımasız izlerini taşıyordu narin kalbi…

Üstüne üstlük…

Yıllardır solunum yetmezliği çekiyordu…

Gürültü koparan yaşamının bir kesitine karşın…

Doğduğu beldede…

Sesiz sedasız toprağa verildi…

***

O kadın…

Ayhan Aydan’dı…

Bir dönemin Başbakanı Adnan Menderes’i deli gibi seven kadın…

***

O kadın…

Bebek Davası, Külot Davası… diye diye…

60’taki Askeri Darbe’nin…

Son derece çirkinleştirdiği aşkın bahtsız kahramanıydı…

İzmir Çeşme’de doğmuştu…

Ankara Devlet Konservatuvarı Opera bölümünden mezun oldu…

“Figaro’nun Düğünü” operasındaki “Susanna” rolüyle…

Hayatının akışı değişti…

19 yaşında, bir kelebek gibiydi…

Orkestra şefi Hasan Ferit Alnar’la evlendi…

Oğlunun adını…

Genç kızlık soyadı “Aydan” koydu…

***

İzmirli bestekar Rüştü Şardağ’ın…

Sözleri Ümit Yaşar Oğuzcan’a ait rast akamı enfes bir şarkısı vardır…

O şarkının şöyle başlar…

 

“Bu kadar yürekten çağırma beni
Bir gece ansızın gelebilirim
Beni bekliyorsan uyumamışsan
Sevinçten kapında ölebilirim…”

 

Belki inanmayacaksınız ama, aşkları aynen böyle başladı…

Dünyü 50’li yıllara girmek üzereydi…

Ayhan Aydan’ın amcası Ziraat Bankası Genel Müdürü Mithat Dülge…

Ankara’nın sayfiyesi Çubuk Barajı’nda davet veriyordu…

Soprano Ayhan Aydan da sanatçı arkadaşlarıyla oradaydı…

Bi’ara herkes ayağa kalktı…

Bu Başbakan Adnan Menderes’in geldiğinin işaretiydi…

***

Bir başbakan düşünün…

Tam 50 yaşında…

O gece davette herkesin bakışlarının üstünde düğümlendiği saatte…

Yarı yaşındaki…

Genç kadının elini tutuyor ve bahçeye doğru yürüyor…

Sonra dakikalarca baş başa kalıyorlar…

Ne konuştuklarını kimse bilmiyor ve asla öğrenemiyor!

Yani…

Film olsa, bu kadar olur!

***

Ayhan Hanım, çok zeki bir genç kadındı…

Başbakan Menderes ise…

Çapkın bir erkek…

O gece…

“Seni arayacağım…” diyor ve aramaya başlıyor…

Ardından…

Bir otomobil hediye ediyor Ayhan Hanım’a…

Üstelik, şoförüyle birlikte…

Başbakan, çok kıskanç…

“Bundan sonra her yere bununla gideceksin” diyor…

Bir çok arkadaşı…

Ayhan Hanım’a yaptığının “hata” olduğunu söylüyor…

Ünlü soprano kimseyi dinlemiyor…

Adnan Menderes’i o kadar çok seviyor ki…

Sadece…

“Yeter ki, senden bir çocuğum olsun” diyor…

Büyük, çok büyük bir cesaret örneği…

Başbakan’a, bırakın “Eşini boşa…” baskısı yapmayı…

Kıymık kadar istekte bile bulunmuyor…

***

Aşk, bazen koca koca insanları çocuklaştırabiliyor…

Mesela…

Dikmen’de bi’gece gazino kapatıyorlar…

Ayhan Aydan küpesinin tekini kaybediyor o gece…

Korumalar dahil…

İki sevgili otomobillerin far ışığında…

Dizlerinin üstüne çökmüş, çimlerin arasında küpeyi arıyorlar…

Buluyorlar da…

***

Sonra?

Sonra, “Bu böyle olmayacak…” diyorlar…

Ayhan Aydan…

Viyana’da eğitim almış eşi kanun virtüözü Hasan Ferit Alnar’dan…

Sessizce boşanıyor…

Sonra n’olacak peki?

Bunu hesaplamayı bile akıllarından geçirmiyorlar…

***

Başbakan’dan çocuğunun olmasını isteyen Ayhan Aydan…

Sonunda muradına eriyor…

Ancak…

Skandal olmasın diye Ayhan, evde erken doğum yapıyor ve…

Bebek bi’türlü hayata tutunamıyor…

Kimsesizler mezarlığında toprağa veriliyor…

***

Peki…

Adnan Menderes’in nikahlı eşi, çocuklarının annesi…

Berin Menderes o yılları nasıl yaşıyor?

En kahreden ifade ile…

Gözünün önünde cereyan edenleri içine atarak…

Ancak…

Son derece vakur, tek kelime konuşmuyor en yakınlarıyla bile…

***

Başbakan Menderes…

Soprano sevgilisinin Sağlık Sokak’taki evine…

Haftada en az üç kez çiçek gönderiyor…

Bir rivayete göre…

Adnan Bey, çiçeklerin ne zaman solacağını bile takip ettiriyor…

Hemen tazelerini sipariş ediyor sevgilisinin adresine…

***

Aslında…

O ilişki…

Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın kulağına da gitmiş, o da “Muhalefetin bunu duyması hiç doğru olmaz” diye bu ilişkinin bitmesini istiyor...

Menderes, dinlemiyor bile…

Fena halde tutulmuş Ayhan Hanım’a…

Gözü hiçbir şey görmüyor o sırada…

***

Ünlü soprano da farkındaydı…

1950’li yılların Türkiyesi’nde…

Bunun bir “imkansız ilişki” olduğuna…

Gelgelelim…

Adnan Menderes, çok kibar ve zarif bir erkekti…

Ama…

Bir o kadar da fütursuzdu…

Sevgilisinin evine bile makam aracıyla gidiyordu…

Ve, Allah kahretsin…

Soprano Ayhan, bu adamı sevmişti…

Hem de…

Fena halde…

***

27 Mayıs 1960 sabahı, Türkiye ihtilal haberiyle uyandı…

Ayhan Aydan, hemen Menderes’i aradı…

Bu, son konuşmaları oldu…

***

İdare’yi ele geçiren 27 Mayıs yönetimi…

Başbakan Menderes’i Yassıada’ya hapsetti…

Ardından...

Siyasi davalar çığ gibi geldi…

O günkü askeri yönetim…

Hem devrik Başbakanı hem de sanatçı sevgilisini…

Kamuoyunda küçük düşürmek istiyordu…

Mesela…

O günün İstanbul Müftüsü bile…

“Zina en büyük günahtır… Cezası, recm’dir” (Taşlanarak öldürülmektir…) fetvasını verdi…

Ancak…

Zina suçlaması için Berin Menderes’in şikâyetçi olması gerekiyordu…

Menderes’in eşi asla şikayetçi olmadı…

Askeri yargıçlar, bu kez…

Ayhan Aydan’ın ölen bebeğini gündeme taşıdılar…

Menderes’i aşağılamak için plan üstüne plan yapılıyordu…

Bir ara Savcı…

Başbakanlık kasasında bulunduğunu iddia ettiği bir zarfı açtı…

İçinden beyaz bir kadın külodu çıkardı...

Adnan Menderes’e doğru sallayıp…

“Bu külodu kim giymiş, kim unutmuş acaba Başbakanlık’ta?” diye sordu…

***

Sonunda Ayhan Aydan mahkeme çağrıldı…

Yüzünü hakimlere döndü…

Sevgilisi devrik başbakana da arkasını…

Salonda çıt çıkmıyordu…

Dimdik durdu…

Başıma ne gelir diye bile düşünmedi…

Dudaklarından şu cümleler döküldü:

“Adnan Menderes’i 1951’de tanıdım. Evli olmasına rağmen büyük bir aşkla sevdim. Bütün emelim ondan bir çocuk sahibi olmaktı. Bunu başaramadım. Hasta bünyem müsaade etmedi. Çocuğum 8 aylık doğdu ve öldü. Hangi vicdansız ana, üzerine titrediği bebeğinin ölmesine razı olabilir?”

Adnan Menderes’in beraat ettiği tek dava…

İşte, o “Bebek Davası” oldu…

1961 yılının 17 Eylül’ünde asılarak idam edildi…

***

Ayhan Aydan perişan oldu…

Beş parasız kaldı, banka hesaplarına el kondu…

Menderes’in hediye ettiği kolye ve bilezikleri…

Çeşme’deki yazlığına götürdü…

Onların dışında her şeyini sattı…

İki yıl sonra…

15 yaşındaki oğlu Aydan’ı…

Londra’da, akıl almaz bir ev kazasında kaybetti…

İntihara kalkıştı, zor kurtardılar…

Opera’ya geri döndü ama…

Yapamayacağını anladı…

Astım hastalığından bi’türlü kurtulamıyordu…

Kendisinden 15 yaş küçük…

İzmirli işadamı Sadun Barış ile hayatını birleştirdi…

Son erkeğini de kaybedince hayata küstü…

Yeniden yalnızlık dünyasının girdabına girdi…

2009’un 19 Şubatı’nda…

Doğduğu yerde, Alaçatı’da…

Bir “Cesur Aşık” olarak bu dünyaya veda etti…

Nokta…

Sonsöz: “Aşk, nasip işidir; hesap işi değil… Aşk adayıştır, arayış değil… Sen adanmışsan ve yanmışsan bu uğurda aşk seni bulmaya gelir! / Hz. Mevlana…”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz