MENÜ
İzmir 10°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Umut hala var, olmalı!
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
3 Ocak 2017 Salı

Umut hala var, olmalı!

Tabi ki bugün bir araştırma yapsak, memleketin kaçta kaçının ‘imkân olsa başka bir ülkede yaşamayı’ tercih edeceğini kestirmek zor.
İnanıyorum ki karşımıza çıkan oranla gurur duymayacağız.
Hatta bir parça ürkecek hatta utanacağız.

Ve yine inanıyorum ki ‘mümkün olsa başka bir ülkede yaşamayı tercih edeceklerin’ tek gerekçeleri memleketi çepeçevre saran terörist saldırılar olmayacaktır.
Devletin kılcallarına kadar nüfuz etmiş, ettirilmiş 15 Temmuz’la birlikte metastaz yapmış kanserojen FETÖ unsurları da olmayacaktır sebep…
Ne mi olacaktır?
Bölünmüşlük, parçalanmışlık…
Kategorize edilmişlik…
Sosyologların, siyaset bilimcilerin deyimiyle konsolide edilmişlik.
Kamplaştırılmışlık…
Düşmanlaştırılmışlık…
Ötekileştirilmişlik, birbirine yabancılaştırılmışlık.
Bırakın dirimizi ölüleri bile ayırmışlık…
Ortaköy’de yılbaşı kutlarken öldürülenle İnönü’de maç çıkışı katledilenleri ayıran, ayrı muamele gösteren zihniyettir sebep…

Umutsuzluğun zirve yaptığı yer IŞİD’li teröristin katlettiği masumların ardından ‘oh’ çekilmesidir.

-Efendim birkaç kendini bilmezin işi…
Hiç de öyle olmadığına üzülerek şahit olduk. Birkaç kendini bilmezden fazlası söz konusuydu.

Mesele büyüktü…
Ve çözümün tek bir adresi var.
Siyaset!
Siyaset dediysek üç liderin klasikleşmiş pozları ve kanıksanmış sözlerinden ötesini kast ediyorum.
Başbakan Binali Yıldırım’ın sosyal medyada infial yaratan paylaşımlarla ilgili tavrı son derece netti aslında... 
Ve T.C Başbakanlık isimli resmi hesaptan sıcağı sıcağına atılan mesajlar o kadar önemliydi ki!
Sonrasında ‘Başbakanlık’ adına yapılan yazılı açıklama…
Ve ardından TBMM grup toplantısındaki ifadeleri…

Başbakan’ın Yıldırım’ın müdahaleleri belki de utancın daha da büyümesine engel oldu. Hatta insanlık ötesi/dışı birçok mesaja fren koydu diyebilirim.

T.C Başbakanlık hesabından paylaşılan 1 Ocak tarihli mesajlar sırasıyla şöyleydi.
1-"Terör örgütlerinin birbirinden farkı yoktur. Hepsinin amacı acımasızca insanları öldürmek, toplumda korku ve endişe oluşturmaktır."
2-"Vatandaşlarımızın sosyal medyada sorumlu davranmaları, örgütlerin amacına katkı sağlayacak paylaşımlardan kaçınmaları önem arz etmektedir”.
3-"Bilinmelidir ki terörü öven söylemler suçtur ve cezai sonuçları olacaktır”.

Dikkatli yazılmış, bilgilendirme, uyarma ve de cezalandırma mahiyetindeki üç mesaj…

2 Ocak’ta başbakanlık adına yapılan yazılı açıklamada da benzer ifadeler vardı.

Ve 3 Ocak’ta Başbakan Yıldırım partisinin grup toplantısında hain saldırı sonrasında oluşan atmosferi dağıtmak için şu ifadeleri kullanıyordu:
“Masum ve savunmasız insanları mutlu ve güzel anlarında katleden alçakların amacı korku salmaktır. Bu katilleri aramıza salanlar, bu alçakça eylemleri ile farklı yaşam tarzı üzerinden, inançlar üzerinden ayrışacağımızı bekliyorlarsa boşuna hevesleniyorlar. Türkiye bir hukuk devletidir, bu ülkede bütün hayat tarzları, bütün inançlar, bütün düşünceler, devletin güvencesindedir”

Sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan’da… Ve açıkçası Erdoğan’ın daha güçlü bir çıkış yapmasına ihtiyaç var.
Aslında 1 Ocak’ta yani saldırının hemen ardından Cumhurbaşkanlığı’nın resmi twitter hesabından yapılan paylaşımlar T.C Başbakanlık ile benzer içerikte.
Ama Erdoğan’ın “Ölülerin bile ayrıştırıldığı” bu atmosferi dağıtmak ve Türkiye’yi içeriden çökertmek isteyenlerin amaçlarını boşa çıkarmak için birkaç adım daha öne çıkması ve daha gür bir sesle konuşması gerekiyor bence… 
“İzmir’de neden patlama olmuyor… Yoksa gavur gavura iyi mi anlaşıyorlar” diye yazan akıl, izan ve vicdan yoksunu 21 yaşındaki üniversiteli kızdan başlayarak Reina’da ölen masumların ardından “Noel baba her zaman hediye getirecek değil ya” diye yazabilen insan müsveddelerine hadlerinin hem insani hem de hukuki olarak bildirilmesi gerekiyor. 
*
Çünkü böyle düşünen, böyle inanan, ölülerin cesetleri soğumadan üzerlerinden siyaset yapmaya yeltenen, farklı olana, ötekine kin ve nefret kusan, kutuplaştırma ikliminden beslenen, ben nasıl yaşıyorsam sen de öyle yaşayacaksın dayatmasının da ötesine geçmekten imtina etmeyenlerle yan yana yaşamak zorunda olmaktır asıl mesele…
İnsanı her geçen gün boğan, inancını, umudunu kaybetmesine sebep olan budur.
Yoksa binyıllardır her metrekaresi için hala bedel ödediğimiz bu vatandan başka gidecek yer olduğundan değil…
Ama her geçen gün kendini biraz daha yabancılaşmış hissedersen güzel ülkene…

Biraz daha ötekileştirilmiş, yalnızlaşmış, itilmiş…
Bir noktadan sonra öz yurdunda garipleşirsin…
Ve mülteci bir hayat yaşamaya başlarsın içten içe…
Bir gece tası tarağı toplayıp lastik bir botla da olsa en yakın Yunan Adası’na geçmenin/kaçmanın planlarını yaparken bulursun kendini…
*
Dostlar genel ahval bu yönde…
Yine de Başbakan Binali Yıldırım’ın 1,2 ve 3 Ocak’taki girişimleri, tweetleri, açıklamaları umut verici…
Devamını hatta fazlasını Külliye’den bekleyoz gari… 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz