MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Zehirli ağacın meyvesi
Fatih YAPAR
YAZARLAR
28 Şubat 2017 Salı

Zehirli ağacın meyvesi

Bir konu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Ve onu da beş yıldır devam eden tarihi büyükşehir davasının son duruşmasında mütalaa veren 7. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı Zafer Sercan Yetişer yaptı.  Çete reisi olarak 397 yıl hapis cezası talebiyle yargılanan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu başta olmak üzere, 129 kişinin yaşadıklarıyla da tarihe geçen bu davada bir sözle de tarihe not düşüldü. O da “zehirli ağacın meyvesinin de zehirli olduğu” kavramıydı. Aynen de mahkeme kayıtlarına geçti, tescillendi. Peki zehirli ağaç neydi, meyvesi neden zehirliydi?

Büyükşehir Belediyesi için her şey,  24 Mart 2010’da İzmir Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğü’nce hazırlanan bir raporla başladı. Bu raporda, belediyeden ihale alan taşeron organizasyon şirketlerinin birlikte hareket ettikleri, başkalarının ihaleye girmesini engelledikleri belirtiliyor, ihalelere fesat karıştırıldığı anlatılıyordu. Gereken malzeme bulunmuştu. Hemen ilk etapta dört kişi hakkında tedbir kararı alındı. İzleme, takip, dinlemeler başlatıldı. Bu arada sürpriz bir şekilde 2008-2009 yılları arasında belediyenin Grand Plaza Şirketi’nde depo sorumlusu olarak çalışan Cem Cevahir Kiraz isimli bir eski personel her nedense bir yıl sonra 8 Nisan 2010 tarihinde savcılığa giderek 2009 yerel seçimlerinde seçim bürolarına belediye şirketinden yiyecek içecek servisi yapıldığını söyledi. Akıllara durgunluk verecek bir şekilde bazı yiyecek içecek adisyonlarının altına belediye başkanının imzası taklit edilerek kopyalanmıştı. Tüm Türkiye’yi kasıp kavuran özel yetkili savcılar aradıklarını bulmuş, iki konuyu birleştirme kararı almıştı. Bu arada suç örgütü olması yetmez bir de şiddet yani cebir suçunun işlenmesi gerekirdi. O da ilerleyen süreçte bulunacak, çete oluşturulacak, suça göre listeleme yani olaylar kurgulanacaktı.

Gizli tanık ve imzasız ihbar mektuplarıyla doldurulan dosyada emniyetin iletişim tespit tutanakları da eklenerek değerlendirme yapıldı. Ve meşhur 308 No’lu dosya oluşturularak belediyenin en tepe noktasından en alt kademesine kadar onlarca kişiyi günlerce aileleriyle birlikte perişan edecek operasyon için düğmeye basıldı. Sabaha karşı evler basıldı, arama kararları çıkartıldı. Yatak odalarına kadar girilen evlerde uykudan uyanan çocukların gözyaşları dikkate bile alınmadı. Emziren anneler sütten kesildi, bebekler anne kokusuna hasret kaldı. Ne de olsa “kuvvetli suç şüphesi” hatta “kaçma riski” vardı. Sabah akşam işi ile evi arasında başka güzergah bilmeyenler bile bir anda organize suç örgütünün üyesi olmuş, kimisi yöneticisi, kimisi de yardımcısı olarak kayıtlara geçmişti. Sonrasında hepsi örgüt kurmak, örgüte üye olmak-yardım etmek, ihaleye fesat, edinim ifasına fesat, görevi kötüye kullanma, imar kirliliğine neden olmak, sahtecilik, suçlu ve suçluyu gizlemek iddialarıyla karşı karşıya kaldı. Aylarca süren çileli süreci bazıları cezaevinde geçirdi. Ve sonunda iddianame hazırlandı ve yargılama başladı. Aradan geçen koca bir beş yılda tam 29 duruşma yapıldı.

Son duruşmanın yapıldığı gün de süreç kadar tarihiydi. Savcı önce “örgüt yok” dedi. Sonra da örgütün oluşabilmesi için gereken maddeleri sıraladı. En önemlisi de, her olay için ortaya koyduğu “iletişim tedbiri” meselesi de ayrıca analiz edilmesi gerekiyordu. Yani bir kişi hakkında izleme, dinleme, teknik takip ve iletişim araçlarının takibi ancak kuvvetli şüphe varlığı varsa gerçekleştirilebilirdi. Başka bir imkan, olanak yoksa son tercih olmalıydı. Savcı, bugün çoğu FETÖ/PDY suçlamasıyla meslekten atılan, bazıları cezaevinde olan meslektaşları ile polislerin bunu yapmadığını söylemiş oldu aslında. Polislerin oluşturduğu rapor ve tapeler ile izleme, dinleme dökümlerinin temel alındığı iddianamenin dayanaksız oluşturulduğunu anlattı.   Ve aynen şu cümlesi kayıtlara geçti; “Bilirkişi raporlarının iletişim tedbiriyle elde edilen kayıtlara dayanıldığı görülmüş ve zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir ilkesinden hareketle,  bilirkişi raporunun da delil olarak kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır”…

Kısaca tüm çatı çökmüştü. İşte o bahsedilen zehirli ağaç ülkenin bugün başına bela olan FETÖ yapılanmasıydı. Bir dönem devletin içine sızması engellen(e)meyen zehirli ağacın dalları her yana uzanmıştı. Emniyette, yargıda, mülkiyede yani her yerde vardı. Zehirli ağacın dalları ülkeyi sarmış, meyvelerini de gerekli yerlere ulaştırmıştı. Savcı Yetişer’in de dediği gibi o ağacın meyvesi de zehirliydi. Çünkü üretilen deliller, raporlar hepsi geçersizdi.  Kumpas kurarak delil üretenler, sahtekarlar, kamu kaynaklarıyla devletin imkanlarını kendi kişisel çıkarları için kullananlar beş yıl geçse de doğrunun, adaletin tecelli etmesine engel olamadı.

BAŞKANLARA REHBER KARAR

Bu davanın mütalaası sadece adli anlamda değil idari olarak görev yapan belediye başkanlarına da rehber olacak maddeleri içinde barındırıyor. Birincisi, salonda Başkan Kocaoğlu ile birlikte süreci izleyen belediye başkanları doğrudan temin yönteminin bir ihale olmadığını, mal alımlarında kullanılan bu sistemin ihaleye fesat suçu kapsamına girmeyeceğini öğrendi. Yine ihalelerde iş deneyim belgesi oranının yüksek tutulmasının işin vasıflı görünmesi için yetki inisiyatifi olduğu,  her önüne gelenin ihaleye girmesinin emek masraf ve zaman kaybı oluşturduğunu gördü.  Ayrıca belediye şirketlerinin belediye malı olduğu yani sermayeye dayalı sahiplik ilişkisi bulunduğu belirtilirken kamu iktisadi kuruluşu olmadığının da altı çizildi. Böylece, belediyelerin harcamaları ve alımları şirketler üzerinden yapabileceği tescillendi.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Gerçek
 28 Şubat 2017 Salı 17:41
Doğrunun kalesi yıkılmaz...savcı ve hakimlerin büyük bölümü hapis de vergi müfettişi Bilirkişiler içinde suç duyurusunda bulunuldu
 suç duyurusu
 28 Şubat 2017 Salı 17:33
Bilirkişiler için suç duyurusunda bulunuldu.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz