MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Ateşin Kültür Tarihi
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
14 Mayıs 2021 Cuma

Ateşin Kültür Tarihi

İnsanoğlunun var olduğu günden bu yana belki de ilk problemi karnını doyurmak, aç kalmamak, üremek, korunmak ve barınmak olmuştur. Ancak bu gereksinimler giderildikten sonra diğer istekler ve davranışlar ortaya çıkmıştır.

Doğanın yarattıklarına karşılık, insanoğlunun yarattığı her şey olarak tanımlanabilecek kültür ve bunun öğeleri ise başlangıçta açlık ve korunma dürtüsünün bir ürünü olarak gelişmiş ve daha sonra başka mecralara doğru yoluna devam etmiştir.

İşte bu gelişme içinde ateşin çok önemli bir işlevi vardır. Isınma, ısıtma, aydınlatma, yakma, pişirme, avlama, ayrıştırma, birleştirme, haberleşme gibi pek çok temel işlevlerinin yanı sıra, insanların barınma, korunma, alet yapma, ölü gömme, gruplaşma ve sosyo-ekonomik yapılaşma gibi niteliklerin kazanılmasına ve yaygınlaşmasına neden olan etmenlerden birisi olarak ateşin ilk kontrol altına alındığı tarih için günümüzden yaklaşık 400-500.000 yıl öncesi önerilmekteydi.

Bu öneriye neden olan buluntular Çin’de, Chou-K’ou-Tien (Zhoukoudian) mağarasında ele geçen ve başta Sinanthropus ya da Pekin Adamı olarak adlandırılan Homo erectus pekinensis’e ait 40 kadar iskeletin yanında bulunan izlerden kaynaklanmaktaydı. Yakın zamana kadar da Pekin Adamı’nın ilk kez ateşi kullandığı düşünülürken 1988 yılında Güney Afrika’da Swartkrans Mağarasında C.K.Brain ve Andrew Sillen tarafından yapılan kazılarda ortaya çıkarılan ve günümüzden 1.500.000 yıl öncesine ait yanmış hayvan kemikleri yukarıdaki tarihlerin artık değişmesi gerektiğini de göstermiştir.

Buradaki buluntuları değerlendirmek için yapılan deneysel, mikroskobik ve arkeometrik çalışmalar bu kemiklerin 300-500°C’lık bir odun ateşine maruz kaldığını göstermiştir.

Aynı şekilde İsrail’deki Gesher Benot Ya’aqov açık hava buluntu yerindeki 790.000 yıllık yanmış tohumlarla yine Güney Afrika’daki Wonderwerk Mağarası’nda bulunan 1.000.000 yıllık kül ve yanmış kemik izleri bu konudaki diğer kanıtlardır. Çin’deki buluntulara tekrar dönecek olursak, uzun yıllar Pekin Adamı denilen ancak artık Homo erectus olarak adlandırılması genel kabul gören bu erken atalar kireçtaşı oluşumlu bir tepedeki mağarada yaşayıp, alet yapıyor, iliğini çıkarmak için hayvan kemiklerini kırıyor ve ateşi kullanıyordu.

Ancak buradaki ateş izleri üzerinde yapılan arkeometrik analizler kullanılan ateşin doğal ya da kontrollü olup olmadığı konusunu şüphede bırakmaktadır. Hemen hemen Pekin Adamı ile aynı dönemlere denk düşen Fransa’da Escal Mağarası ile İspanya’da Toralba ve Amrosa merkezleri Avrupa’daki, İsrail’de Jourdes yakınlarında bulunan Basat Yakoup yerleşimi ise Ortadoğu’daki ilk ateş izlerinin rastlandığı yerlerdir.

Ateşin bu şekilde kontrol altına alınıp kullanılmaya başlanmasının sağladığı yararların en başında ise ısınma ve korunmanın yanı sıra aşağıda açıklanacağı gibi besin maddelerinin pişirilmesi gelmektedir. Besinlerin pişirilmesinin ne zaman başladığı ise kesin olarak saptanamamakta, ancak Swartkrans’taki yanmış hayvan kemiklerinin dikkate alınmasıyla günümüzden 1.500.000 yıl öncesi ile Neanderthal insanının ortaya çıktığı günümüzden 125.000 ile 100.000 yıl öncesi arasındaki bir tarihte besinlerin pişirilmeye başlandığı düşünülebilir.

***

Bu metni sevgili dostum Doç. Dr. Ahmet Uhri’nin Ateşin Kültür Tarihi adlı yeni baskısını yapan kitabının girişinden aldım. Uhri kardeşim çok çalışkandır her konuda… Kitabı yayımlayan Sakin Kitap İzmir’de kurulu ve destek olmamız gereken bir yayınevi. Uhri kitabı sevgili hocası Altan Çilingiroğlu’na adamış. Bu açıdan da kutluyorum.

Ahmet Uhri giriş bölümünü şöyle bitiriyor: “Bu çalışmayı gerçekleştirmemde yardımları dokunanlara şükranlarımı sunuyor ve giriş bölümünü seçilen konunun gerekliliğinin savunusu niteliğinde olan Stephan Reimertz’in Çayın Kültür Tarihi adlı eserinden kısa bir alıntı ile bitirmek istiyorum. “Bir konu hakkında ne denli çok şey bilirsek, ondan aldığımız keyif de o denli artacaktır. Bizi daha kültürlü yapan her şey, bizi daha insan kılar. İçeceği hakkında olabildiğince çok ilişkiyi, yansıtmayı, bağlantıyı ve bağlamı bilen kişinin alacağı tat o denli güzel olacaktır”.

Ne kadar çok bilgi o kadar keyif…  

Şayet yeme içme kültürüne ve insanoğlunun nereden nereye geldiğine dair bir merakınız var ise bu kitabı mutlaka edinmenizi öneriyorum.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz