MENÜ
İzmir 22°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Çeşme ve Bodrum neden daha pahalı?
Engin ÖNEN
YAZARLAR
24 Temmuz 2024 Çarşamba

Çeşme ve Bodrum neden daha pahalı?

Yaz mevsimi klasiğidir. Çeşme, Alaçatı ve Bodrum’daki otel ve restoran fiyat listeleri paylaşılır. Ücretli plajlara giriş ücretlerinden söz edilir. Bir de bir iki yıldır bu ilçeler, Yunan adaları ile kıyaslanarak, ne kadar pahalı oldukları paylaşımları yoğunlaşır.

Bir ekonomist, “pahalılık yok, siz fakirsiniz” demişti. Bu da işin bir boyutu. Çünkü gelir dağılım dengesi o denkli bozuldu ki, ülkede 15, belki de 20 milyonluk nüfus için bir hayat pahalılığından söz etmek gereksiz.

Ancak başta emekliler ve asgari ücretliler olmak üzere nüfusun büyük bölümü için temel gıdadan, seyahate, ev fiyatlarından kiraya, ulaşımdan seyahate hemen her şey oldukça pahalı. Zaten hesaplanan yoksulluk ve açlık rakamları da bunu net olarak göstermektedir.

Ülkedeki bu genel pahalılık, ekonomik dengelerin bozulması ile ilgili bir durum. Ama bir de pahalılığın sosyal bir kaynağı bulunmaktadır.

Bir süredir şehir plancıları ve sosyologların kullandığı bir kavram var. Kıyılaşma. Bu kavram, bir süredir sermaye ve nüfusun kıyılara doğru bir hareketliliğini açıklamak için kullanılmaktadır. Alanya’dan başlayıp, Çanakkale’ye kadar birçok il, ilçe ve hatta köylerde bu eğilimi izlemek mümkün.

Bu da söz konusu bölgelere sadece nüfus hareketini ortaya çıkarmıyor, aynı zamanda buralarda arazi, arsa ve ev gibi gayrimenkullere yönelik talebi de artırıyor. Artan talep zaten kendiliğinden fiyat artışlarını beraberinde getiriyor.

Kıyılaşma, belli bir nüfus hareketinin yanı sıra sermaye hareketini de içine almaktadır. Bu talepten dolayı, kıyı bölgelere yönelik başta turizm olmak üzere, inşaat ve ticaret sermayesi yönelmektedir.

Bunun sonucunda hemen her mal ve hizmet Antalya’da Konya’dan, Muğla’da Burdur’dan, Yarımada’da Ödemiş ve Tire’den daha pahalı hale gelmektedir.

Metropolden sıkılan yeni orta sınıflar, sahip oldukları gelirleri, ulaşım ve iletişim olanakları ile iki yerli hayat tercihine yönelmektedir. Bazı mevsimler Nişantaşı’nda ama bazı mevsimler ise Ayvalık ve Alaçatı’da yaşamak bu kesim içinde çok yaygın bir eğilim.

İletişim teknolojilerindeki gelişmeler gereği, ticaret, sanayi ve diğer bazı profesyonel mesleklerle uğraşanların belli bir şehir veya mekana bağlı kalmaları gerekmiyor. İşyeri veya ofisi Bursa’da olan biri yılın belli bir dönemini pekala Ayvalık’ta geçirebilir.

Ancak burada kritik nokta şu: Astronomik gelirlere sahip bu yeni orta sınıflar, sınıfsal ayrıcalıklarını korumak için soylulaştırılmış veya diğerlerine kapalı elit gettolarında yaşamayı tercih ediyor. Pahalı evler/sokaklar, siteler, plajlar, oteller ve restoranlar onların tercih ettikleri yerler. Bu sayede ahali ile değil, kendileri gibi olanlarla birlikte olmak istiyorlar.

Fakat pahalı mekan tercihi, sadece bazı mekanlarla sınırlı kalmıyor. Çünkü bu pahalılık giderek o şehirde ve beldede aynı düzeyde olmasa da dalga dalga yayılıyor.

Pahalı yerlere parası olanlar gitsin önerisi biraz gerçekten uzak bu anlamda. Çünkü yeni orta sınıfların pahalı yer tercihi ve bölgeye yönelik talepler bütün sektörlerde dalgalı pahalılık etkisi yapıyor. Önce arsa ve konut fiyatları ile başlıyor. Sonra inşaat, tesisat, lokanta, otopark, berber, manav diye zincirleme bir pahalılık etkisi söz konusu oluyor.

Böylece çok yıllar önce Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir) sürgün yeri olan Bodrum, artık sabit ve dar gelirliler için sürgün yerine dönüşüyor.

Alaçatı ve Çeşme’de sınıfsal ayrıcalıklarını koruyarak ve ayrışarak yaşamak isteyenlerin bölgeye getirdiği pahalılık sadece onların hayat alanları ile sınırlı kalmıyor. Bölge daha pahalı hale geliyor. Böylece öğretmen, hemşire, polis gibi sabit gelirli meslek sahipleri için (hele bir de lojman olanağı yok ise) böyle yerler sürgün yerine dönüşebiliyor.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Namık Kemal
 27 Temmuz 2024 Cumartesi 00:41
Evet tespitlerimiz çoğu doğru,sadece en önemli bir noktayı atlamişsınız,son 20 yıldir,özellikle başkanlik sistemine gecişten sonra tam yetki ile ve bu yetki zaten musriflik ve pahalı harcamalardan sonra iyice bozulup düzelmesi sor bir ekonomik krize soktu.son 20 yılda olan enkotu şeylerden biride sermaye cahil,eğitimsiz gorsusuz,sonradan gorme illegal kazanç elde eden sermaye ye gecti.bahsetiginiz eski grup elit grubun çoğu o bahsedelen restorant ,otel,cafe ve plajlara mecbur kalmadıkça ,o yukarıda bahsettiğim yeni zenginlerle karşılaşıp parası ile kendini strese sokmamak icin tercigini evlerde grup yemekleri sohbetleri ile geçirmeyi tercih etti.bu ekonomik krize birde hukukta ülkemizin geldigi noktayı düşunurseniz?!?elit zenginlerin çoğu yurtdışı tatillerini hatta oralara yerleşmeyi tercih etti
 Lombak
 24 Temmuz 2024 Çarşamba 11:40
Bence Bodrum son 20 yıldır pahalı. Kalifiye eleman açığı hep vardı. İlçe'de köyden indim şehire zihniyetiyle inşaatın "i"sinden anlamayan Vanlı kardeşlerimiz nedeniyle inşaat üretimleri vasat, kalitesiz standart altı. Parayla satın alınamayan hizmetler açıgı var. Tesisatçısı tesisatçısı değil, elektrikçisi elektrikçı değil, peynircisi peynirci değil, fırıncısı fırincı değil, nalburucusu, yapı marketi fahiş kazançlar peşinde, arıtma şirketleri siteleri söğüşleme peşinde, Belediye calışanı bakıyorsun aynı zamanda emlakçı, eskiden İstanbulluların mekanı olarak bilinen Bodrum şimdi 81 ilden turist ve yazlıkçı çekiyor. Ama belediye sanki 30 yıl öncesindeymişiz gibi sadece yerli Bodrumlularla dolu. Ciddi vizyon ve hizmet eksikliği var. Konu basit sınıfsal analizin ötesinde karmaşık ve sorunlu. Belediye ise Muğlası olsun Bodrum'u olsun bunları çözecek çapta değil.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz