MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hayatın Anlamı ve Yeşil Taş
Filiz SEZER
YAZARLAR
14 Ekim 2022 Cuma

Hayatın Anlamı ve Yeşil Taş

Tüm zamanların en önemli başyapıtlarından olan Anna Karenina romanı “Mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır” cümlesi ile başlar ve sadece bu cümle bile bize neredeyse 150 yıldır ilham olagelir. 

Son yazımda mutlu görünme çabasının insan üzerinde yarattığı baskıdan ve mutluluk tanrısının gazabından şikâyet ederek mutsuzluktan yana tavır almıştım.

Her ne kadar mutluluğun tanımını yapmaktan kaçınsam da mutsuzluğun ne olmadığını söylemekte fayda var.

En azından varlığından hayıflanmayı reddettiğimiz mutsuzluk, kimisinin çekilen acıların üzerinden yakasına taktığı bir kimlik ve giyindiği politik maskeden oldukça uzakta bir yerde konumlanıyor.

Ayrıca ihtimal dahilindeki sevinçleri, neşeyi ve hazzı elinin tersiyle iten mazoşist bir durumla da ilgisi yok.

Mutlu olma çabasını ayıp bulmuyor ve sadece insanlık hallerinden bir hal olduğunu, perdenin arkasına saklanmak istenmediğini ve sanılının aksine bazen çok da işe yarayabileceğini söylüyor. 

***
Sanayileşmeyle birlikte değişen üretim biçimlerinin bireyi emeğe, doğaya, kendine yabancılaştırmasının ve tüketime yönlendirilen toplumlara kalıplaşmış mutluluk formüllerinin empoze edilmesinin üzerine dijitalleşen dünyada sanal ortamlar da insanın gerçeklik algısını yerle bir etti.

Kendinden hoşnut olma halinden çok ağrı kesici niyetine yutulan haz haplarının yan etkisi olan mesnetsiz, yapay ve gereksiz bir fazla neşe haline her kanaldan maruz kaldıkça mutsuzluğumuz daha da utanılır bir hale geldi. Oysa hangimiz istemezdi mutluluk içinde yaşamayı?

Kapitalizmin “çok çalışırsan sen de başarırsın” illüzyonunun nasıl bir düzmece olduğunu anlatamadan bir de yeni kişisel gelişim akımlarının “her şeyin bizim elimizde olduğu” dayatmasıyla karşı karşıya kaldık. Hatta bazı sorunlardan biz bile mesul değildik,hepsi atalarımızdan bize geçmişti.

Mutlu değilsek de bunun sebebi yalnızca bizdik.

Oysa sadece yaşadığımız ülkenin değil tüm dünyanın içinde bulunduğu politik temel ve uygulamalarının tamamen göz ardı edilmesinin ardında elbette masumane bir niyet yok.

En temel yaşam haklarından mahrum bırakılanlar, fırsat eşitsizliğinin alacaklı kefesinde kendini gerçekleştirme şansını bulamayanlar ve daha başka mümkünlerin kıyısına varamayanlar için inanç dünyasının geniş yelpazesinde herkese kendi meşrebinde uygun bir reçete bulunuyor nasıl olsa. Yeter ki bu mutluluk ve hak arayışı dayanışmayla yürütülen bir mücadelenin konusu olmasın.

***
Artık gizlemek istemediğimiz ve utancını üstümüzden attığımız mutsuzluğu taşıyabilmek ve zorluklara karşı direnmek için gerekli olan “sebep” bizi o en eski ve hiç cevaplanamayan soruya götürüyor: Her şeye rağmen hayata tutunmamıza neden olan şey, yaşamın anlamı nedir?
 

2. Dünya Savaşı’nda toplama kamplarında kalan ve varoluşçu terapinin kurucularından olan Avusturyalı psikiyatrist Victor E. Frankle, İnsanın Anlam Arayışı isimli çok satan kitabında yaşamın anlamının insandan insana ve günden güne değişeceğini söyler; bu anlamı herkes kendi bulmak zorundadır. Fakat bu uğurda verdiği ip uçlarından biri yaşamın anlamını soyut kavramlarla değil somut görevlerle tanımlamanın gerçekçi ve faydalı olduğudur. Çünkü “insanın gerçekte ihtiyaç duyduğu şey gerilimsiz bir durum değil, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçilen bir amaç için uğraşmak ve mücadele etmektir”. 

Frankle’nin önerdiği üzere sevdiğimiz insanlar, yaratıcı faaliyetlerimiz, işimiz gibi somut görevlerimizin dışında hayatı katlanılır kılan ve ekranlardaki filtrelerden farklı bir parıltıya sahip olan çok önemli bir cevher daha var: Yaşam Sevinci. Joy of Life. Joie de Vie. Tıpkı bir Picasso tablosu gibi ya da Matisse. 

Nikos Kazancakis’in efsanevi romanının baş kahramanı Zorba da düşünce değil eylem insanıdır. En azından artık bu yaşında hayatı dolu dolu yaşar. Zorba’nın Yeşil Taş’ı yaşam sevinci dediğimiz şeyin en somut anlatımıdır. “Çok güzel bir taş buldum. Hemen çık gel” diye yazar Patronuna.

Patron, insanların acıdan, açlıktan kıvrandığı böyle bir zamanda gelen bu yersiz ve düşüncesiz isteğe çok kızar. Oysa Zorba için hayat en olmadık zamanlarda bile karşımıza çıkan güzellikleri görebildiğimiz müddetçe mümkündür. 

“Uğruna çaba gösterdiğimiz amaçlarımız” için mücadele ederken karşımıza çıkan yeşil taşları görebilme gücü diliyorum hepimize. 

Henri Matisse, Yaşam Sevinci, 1906

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz