MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hüsran içinde miyiz?
Çağdaş ÖZGÜN
YAZARLAR
12 Şubat 2024 Pazartesi

Hüsran içinde miyiz?

Arada sırada dertleştiğim bir arkadaşım var. Otuzlu yaşlarının ortasında, maddi durumu yerinde bir kimse. Bunu belirtmemin nedeni hayattan memnun olma şartının maddiyata bağlı olmadığını vurgulamak istemem. Hem ülke hem dünya hem de psikolojik problemlerden söz açılınca şöyle bir cümle kurdu bana:

“Hepimiz hüsran içindeyiz Çağdaş, etrafını görmüyor musun? En son ne zaman güvenle oturdun? En son ne zaman rahatça sırtını koltuğa dayadın? En son ne zaman huzursuzluktan değil de mutlu olduğun için yürüyüşe çıktın? En son ne zaman keyifle başka bir yeri gördün? Etrafında psikolojisi normal biri var mı? Filmlerde kötü insanlar belirince atmosfer değişir, hava kararır, müzik değişir; görüntü, insanı rahatsız eder, gerer, öyle izlemiyor musun hayatı? Biz o filmin içinde değil miyiz? En son ne zaman memnun uyandın?”, dedi ve ekledi:

“Anlattığım şey ölüme gidiyor oluşumuz değil, korkularımız değil, hayat süremizin içinde seçtiğimiz yaşam şeklimizin bizi çürüttüğünden bahsediyorum. Memnun olmadığımız için hüsran içindeyiz. Burada olmak üzüyor beni”

Türk Dil Kurumu’na göre hüsran kelimesinin anlamlarından biri: “Beklenilen şeyin elde edilememesi yüzünden duyulan acı.”

Bunun belirttiği şey tabii ki istediği oyuncak alınmayınca ağlayan çocuklar veya umduğu şeyleri bulamadığında huysuzlaşan, hayatı hem kendine hem de yanındakine zindan eden kimselerin girdiği ruh hali değil.

Biz gerçekten, bu Dünya’dan, bu ülkeden, bu topraklardan, bu ülkenin insanından ve insanlıktan ne istiyoruz? Kendimiz ve çevremiz için beklentimiz nedir? Kısıtlı ömrümüzde özgürce yaşamak, güvenmek, rahat olmak, iyi ilişkiler kurmak; bilime, sanata, felsefeye katkıda bulunmak veya öylece oturup hayattan keyif almak istemiyor muyuz? Kendimizi, Dünya’yı ve evreni keşfetmek gibi bir hayali yok mu bizim insanımızın? Bunları isteyen kimse yok mu aramızda? “Bize bir yaşam borçlular” demişti başka bir arkadaşım. Haklıydı. Ne hale geldiğimizin farkında mı insanlar?

Mutlu olmak istemeyen, yaşamın, özgürlüğün ne olduğunu bilmeyen MEMNUN insanlar var bu ülkede. Hayalleri küçük, hayalleri yok. Pritimif yaşamlarında gidip geliyorlar öylece. Kısıtlanmış yaşamlarının farkında bile değiller. Sanki dinazor çağında, korkudan oraya buraya saklanan ufak, hayatta kalmaya çabalayan canlılar gibi yaşıyoruz. Yaşamaya, gezmeye, yemeye, içmeye, görmeye, gelişmeye, huzurlu olmaya hakkımız yok. Biz, YETERCİ bir millet olmuşuz. “BİZE YETER” diyoruz “YETER!”. Değerli, anlamlı ve maceracı bir yaşamı çok görmüşüz kendimize. Albert Camus’un Sisifos Söyleni’nde yazdığı gibi, hiç mi durup düşünmüyoruz ne yaptığımızı, neden yaptığımızı? Ama yok, bu yaşam “YETERLİ BİZE”.

Gencecik bir kız çocuğu gördüm geçen gün. Kucağında ufak bir bebek. Çöpten yemek çıkardı. 85 TL vardı yanımda. Kabul ederse kendisine vermek istediğimi söyledim. Parayı gördü ve ne dedi biliyor musunuz? “Bu çok ağabey” dedi, “BU ÇOK”. Çok değil güzel kardeşim, güzel insanım. “Sen daha iyilerine layıksın” dedim. Kim bilir ne olacaktın sen, içinde bulunduğumuz durumdan dolayı ne oldun.

Yemek alacak parası olmadığı için rica minnet, yalvararak lavaşa sos sürdürdüğü için ŞÜKREDEN bir insan gördüm. “ŞÜKREDİYORUM” diyor.

Ağır işçi. Yük taşıyor. Günde 10 saat. Haftada 6 bazen 7 gün. “ŞÜKREDİYORUM” diyor bana.

Şükürler olsun işim var. Şükürler olsun şu, şükürler olsun bu..

İnsanımızın hayatı bu biçimde algılama tarzına sahip olması nasıl delirtmiyor bu ülke hakkında hayali olanları anlamıyorum. İnsan hareket ister, doğruluk ister, hakikat ister, huzur ister; hizmet etmek de ister, ama değerli olana.

İçinde yaşadığımız sistem sürekli zorluyor, zorluyor ve zorluyor. Dur diyen de yok, ben ne yapıyorum diyen yok. Bir felsefe yayınında “felsefesizlik” diye bir kavram duymuştum. Gerçekten düşünmek lazım artık. Nereye gidiyoruz, nasıl yaşıyoruz?

Ülkemiz ve Dünya için güzel hayallerimiz var. Bu yaşam yetmiyor bize. ŞÜKREDEMİYORUZ, MEMNUN DEĞİLİZ. Evet, hepimiz hüsran içindeyiz çünkü yaşadığımız hayatı haketmediğimizi biliyoruz içten içe. İşin kötüsü, karşımızdaki insanın da haketmediği bir yaşam sürdüğünü görüyoruz.

Demek istediğimi yanlış anlarlar şimdi:  “O zaman hayal ettiğin yaşamı kur, seni engelleyen ne?”

Beni engelleyen insanlığın durumu. Sokakta çöp toplayan çocuklar. Geçinemeyen emekliler. Hayatın tadına varamayan gençler, insanlar. Maddi refahın olması gerektiği dağılmaması. Huzursuzluk, düşünceden yoksun olmamız, insani değerlerimizin yok olması, bencil olmamız. Eğitimin ve düşüncenin değersizleştirilmesi.

Hizmetçi bir toplum yarattık biz ve bu yarattığımız şeyi de beslemeye kararlı gözüküyoruz. İşçi olalım, hizmet edelim ama az önce söylediğim gibi doğruya, ahlaka, değerlere, geleceğe ayıralım vaktimizi.

Tabii ki hüsran içindeyiz. Beklentilerimiz farklı. Hayata bir kere geldiğimizin bilincindeyiz.

Tabii ki hüsran içindeyiz. Hayalimiz öte dünya değil, görünen Dünya ile sınırlı bizim düşlerimiz. Biz burayı cennete çevirmek istiyoruz ve o cenneti bırakmak istiyoruz gelecek nesillere.

Demem o ki sen haklısın güzel arkadaşım, HÜSRAN İÇİNDEYİZ, HÜSRAN İÇİNDE.

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz