MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Röntgen yetmez, MR ve tomografik analizler de lazım!
Engin ÖNEN
YAZARLAR
4 Nisan 2024 Perşembe

Röntgen yetmez, MR ve tomografik analizler de lazım!

Geleneksel seçim analizlerinde gelir düzeyi, yoksulluk ve sınıfsal konum gibi değişkenler kullanılırdı. Sonra bunlar yine önemini korudu ama onlara kültürel kimlik (etnik köken ve inanç kimliği vs) eklendi.

Doksanlı yıllardan neredeyse günümüze kadar, ağırlıklı olarak seçmen tercihlerinde kültürel kimliğin ağırlığını gördük. Ülke adeta üçe bölünmüştü. Endişeli modern ve Batılı yaşam tarzını benimseyen, dolayısıyla Laiklik konusunda duyarlı olan kesimler birinci bölümü oluşturuyordu. Bunlar yıllarca CHP için otomatik seçmen deposu oldu.

İkinci grupta Kürtlerin sandığa yansıyan tercihleri vardı. Onlar sayesinde de Güneydoğu Bölgesi mor renge boyanıyordu hep. Halen de öyle.

Üçüncü ve daha geniş bir coğrafyada ise muhafazakar ve İslamcı kesim yer alıyordu. Bunların çeşitli dozlarda ama dindarlık ve Türkçülük ile ilgili siyasal değerleri vardı.

Kabaca tasnif etmeye çalıştığımız bu üç kategorideki seçmen çeşitli kaygılar ile ekonomik değişkenden ziyade değerleri ile ilgili endişeleri öne alarak oy kullanmaya meyilliydi.

Endişeli modernler, AKP, AB kapılarını zorlarken de endişeliydi. Bölünme ve şeriat tehdidi ile ulusalcı ve biraz da laikçi bir siyasal değerler manzumesi içinde sandık tercihlerini yapıyorlardı.

Küreselleşme ya da post modern dönem gibi kavramlarla tanımlanmaya çalışılan bu dönem, ulus devletleri olduğu gibi sınıfsal yapıları da aşındırıyordu. Sosyal, kültürel ve siyasal aidiyetler de buna göre ama özellikle kaygıya dayanıyordu.

Bayrak inmez, ezan susmaz şeklinde dile getirilen milliyetçi ve İslamcı duyarlılık uzun süredir AKP ve MHP’nin yelkenlerini dolduran rüzgarlara neden oluyordu. Bu rüzgarlar diğer bir kesimde ise şeriat tehlikesi ve ülke bölünmesi tehdidi olarak yansıyordu.

Kürt seçmen de modern dönemde muhafazakar ve sosyal demokrat olarak bölünürken, bu dönemde muhafazakarlık eğilimleri devam etse de kimlik duyarlılığı üzerinden farklı bir siyasal eğilime yöneldi. Ana dil hakkı başta olmak üzere ulus devletin çeşitli kültürel ve siyasal haklarını ortadan kaldırdığına ilişkin bir itiraz ile siyasallaştı.

Bu özetlemeye çalıştığımız sınıflama son 30-35 yıldır yapılan seçimlere damgasını vurdu. Giderek katılaşan seçmen bloklarının çeşitli ekonomik kriz ve yoksullaşma eğilimlerine rağmen katılaştığını gördük. Bunu kısmen aşmak için başvurulan yöntem partiler arası ittifak modeli oldu. Ancak o da bu üç bloklu yapıda yeterince geçirgenlik sağlamadı.

Geçen seçim Ankara ve İstanbul’da belli ölçüde sonuç verdi ama o da aday faktörüyle de ilgili bir durumdu. Bu da önemli tabii. AKP, İzmir, Muğla ve Aydın’da kimi aday yaparsa yapsın veya CHP, İstanbul ve Ankara’da kimi aday yaparsa yapsın sonuç değişmiyordu çünkü. İlk defa İmamoğlu ve Yavaş ile birlikte aday etrafında bir seçmen ittifakı görülmüştü ve 25-30 yıl aradan sonra ilk defa İstanbul ve Ankara’da iktidar değişikliği gerçekleşti.

Geçen seçimlerde başarılan bu seçmen ittifakı, bu defa partisiz olarak başarıldı. Tabii ki, ekonomik krizin ulaştığı düzey de artık bardağı taşırıcı bir rol oynadı. Demirel’de uzun yıllar sonra tencere tekrar siyaset sahnesine döndü.

Ama yine de ne tek başına tencere sağladı bu sonucu ne de tek başına adaylar. Hatta adayların birçoğu eskisinden daha da niteliksizdi. Ancak başta İmamoğlu olmak üzere Yavaş gibi siyasetçiler sadece şehirlerindeki seçmene değil, ülkeye hitap etme fırsatı buldular.

Özellikle İmamoğlu, kullandığı dil/üslup ve verdiği mesajlar ile AKP/MHP bloğunun beslendiği ayrımcı ve ötekileştirmeye dayanan rüzgarı önemli ölçüde kesmeyi başardı. Muhafazakarı, milliyetçiyi, laiki, dindarı ve Kürt’ü de rahatsız etmeden bir araya getirmeye çalıştı.

Başörtülü seçmen İmamoğlu ve Yavaş sayesinde CHP’yi oy verilmez parti olarak görmekten vazgeçti.

Ancak ortaya öyle bir seçim haritası çıktı ki, hiç umulmadık şehirlerde CHP’de oy patlaması yaşandı. Bu sessiz bir çığlıktı. Birikmiş bir enerjiydi. Son dönemde artık öyle bir bezginlik oluştu ki, Anadolu’nun pek çok yerinde CHP’ye oy veren AKP’li, MHP’li seçmen Erdoğan’ı cezalandırmak istedi.

Onun için seçim haritasına bakıp, röntgen çekmek yeterli bir analiz imkanı vermiyor. Üç boyutlu ve farklı kesitleri gösteren siyasal MR’lar ve Tomoğrafiler de denemeliyiz.

Gelecek yazı da bunun çarpıcı örneği olarak Deprem Bölgesini ve katı muhafazakar şehirlerdeki dönüşümü değerlendirmeye çalışalım.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz