MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Adaletin dip noktası
Mahmut YILMAZ
YAZARLAR
4 Şubat 2016 Perşembe

Adaletin dip noktası

Hani bir anayasal düzenleme vardı adli reform diye sunulan.

Hani mahkemeler çabuk karar verecekti, dosyalar Yargıtay’dan bir iki ayda dönecekti.

Sonra HSYK üyelerinin bir kısmı doğrudan hakimler ve savcılar tarafından seçilecekti.

Dinamizm kazanacaktı yargımız.

Kalmayacaktı kaygımız.

Ne oldu sahi? Oldu mu?

Olmadı. Hiçbir şey olmadı ilerleme adına. Hem kararların kalitesi düştü hem de süreler uzadı.

Niyet iyi olmayınca işleyişi durdurmak, yavaşlatmak her zaman mümkündür.

Ama asıl sorun sistemde. Sistemi değiştirmezsek bu iş sürüp gidecek. İnsanlar kahrından kanser olmaya devam edecek.

On senede tamamlanan idari dava biliyorum, on senedir süren ve gidişata göre birkaç yıl sürecek iş davası biliyorum arkadaşlarımdan.

Bir olay düşünü ki bir birinin aynı yirmi vakada mahkemeler aynı kararı veriyor, Yargıtay onaylıyor. Ancak yirmibirinci davada Yargıtay farklı karar veriyor.

Şaşırıyorsunuz. Ne oldu, kişi hürriyetinin gelişimine uygun daha özgürlükçü bir düşüncemi gelişti. Bakıyorsun hayır, aksine kişi özgürlüğüne aykırı ardı arkası düşünülmemiş kararlar.

Tıkanıklığın kaynağı hakimlerdir. Çünkü bütün yükü hakimlere yüklemişiz. Görünürde savcılar var avukatlar var ancak kovuşturmayı yapan, soruyu soran hakim olunca dosyanın hem savcısı hem avukatı hem de hakimi olarak görev yapıyor. Bu üç görevi dolaylı şekilde hakime yüklediğinizde aslında yargıdaki kuvvetler ayrılığını, kuvvetler birliği haline getirirsiniz.

Birileri de kalkar kuvvetler uyumu ister kendi şahsında.

Çare nedir derseniz, peşinen söyleyelim, çare binlerce avukatın devreye sokulmasıdır.

Dosyayı avukat hazırlayacak, delilleri avukat toplayacak, sorgulamayı avukat yapacak. Hakim sadece tarafları seyredecek, belgeleri inceleyecek, kararını verecek. Evet tahmin ettiğiniz gibi, Amerikan Filmlerinde olduğu gibi.

Yalnız bizde jüri olmamalıdır. Belki birkaç nesil sonra. Belki yalanın en büyük suç olduğu toplum tarafından kabul edildiğinde. Hırsıza hırsız yolsuza yolsuz denildiğinde olabilir.

Nasıl ki bilirkişili müessesesi laçkalaşmış, kalitesi düşmüş, davaları çözmekten öte, tıkayan, hakların teslimini engelleyen müessese haline gelmiş ise jürilikte aynı hale döner en kısa zamanda.

Ya gerçek reform ve adaletin tescili ya da falakanın ayak sesleri.

Takdir sizin ey halk….
 

Ruh halimize uygun bir şiir.

İÇİMDEKİ KARANLIK

Akşam oldu gelen gitti biz kaldık
kıpırdıyor içimdeki karanlık
sorunları öteledik bu günde
gönül dersen senelerdir sürgünde

Gece uzun gece zalim gece zor
sönmek bilmez yüreğime düşen kor
el mesutmuş el zenginmiş aldırma
sen sevdanın çiçeğini soldurma

Kaçırdık düşünme geçen günleri
bade saydık içiyoruz dünleri
meyhaneci açma artık defteri
hesabı seçmiyor gözümün feri
üzülme gün gelir yetişiriz be
bir şiir yazarım ödeşiriz be

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz