“Bitti,Bitti, Bitmedi” derken gitti…
“ O iyi insan, o güzel ata binip” Yaşar Kemal’in,Rıfat Ilgaz’ın,Mihri Belli’nin, Nazım Hikmet’in, yanına gitti...
1 Eylül Dünya Barış Gününde uğurladık büyük ustayı; “Hey sen ne güzelsin kavgamızın şehri dediği İstanbul’dan…”
Sıkılmış yumruğu ve sırtındaki Nazım’ın gömleğiyle hatırlanacak hep…
Yazdığı şiirler,tiyatro oyunları,senaryo ve romanlarda yaşayacak bundan sonra Vedat Türkali…
Asıl adı Abdülkadir Pirhasan olan yazar,18 yaşında girdiği Komünist Partide başladığı siyasal mücadelesini, ölümüne dek hiç ödün vermeden sürdürdü.Bütün solcu aydınlar gibi yolu hapishaneden geçti.1951 yılında tutuklanarak 7 yıl hapis yattı.Edebiyat dünyamızın son dönemlerdeki en büyük çınarlarından biriydi.
Şairdi, senaristti, yönetmendi, yazardı ama her şeyden önce muhalif bir aydındı.97 yıllık yaşamında onurlu duruşunu hiçbir zaman bozmadı.Barışın , özgürlüğün,direnişin yılmaz, yorulmaz savaşçısıydı.Alın terini mürekkep yaptı yazdı…Yazdı…Yazdı…
Edebiyatın her alanında kalem oynattı.senaryosunu yazdığı,Karanlıkta Uyananlar filmiyle, Türk Sinemasının ufkunu açtı.Hayatı barış ve özgürlük için verdiği mücadeleyle geçti.İzlendi, kovuşturmalara uğradı, tutuklandı, ödüller aldı. Hayatı hep dolu dolu yaşadı.Ödüller aldığında da, 2004-2oo5 yılı Vedat Türkali yılı ilan edildiğinde de ayni mütevazi kişiydi…
Neredeyse bir marş haline gelmiş; Onur Akın’ın besteleyip, Edip Akbayram’ın seslendirdiği İstanbul şiirini unutmak mümkün mü?..
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniye’nde güneş
Hey sen ne güzelsin kavgamızın şehri
…………………………………………………………
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniye’nle bekle bizi
Parklarınla, köprülerinle,kulelerinle, meydanlarınla
Mavi denizlere yaslanmış
Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
…………………………………………………………..
Bekle zafer şarkılarıyla geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanatını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle”
Sen bize layıksın.”
*
O;
“Bir Gün Tek Başına’”yla ezberimizi bozdu.Hayata, aşka, kavgaya bakış açımızı değiştirdi.O yıllarda devrimci gençliğin çok katı kuralları vardı. El ele tutuşmak, aşık olmak,bir zayıflık belirtisi olarak görülür ve tasvip edilmezdi.Aşık olmanın, sevmenin bir zayıflık değil, insan olmanın bir sonucu olduğunu da öğretti bize.Tabuları yıktı,bir kuşağı tümden etkiledi.Biraz okuma merakı olup ta, hala bu ödüllü romanı okumayanların aklına şaşarım…
Sonra…Sonra…. devam etti romanları…
Her biri Yakın tarihimizin ayrı bir dönemini anlattığı ; Mavi Karanlık,Yeşilçam dedikleri Türkiye,Tek Kişilik Ölüm, Güven, Komünist, Kayıp Romanlar,Yalancı Tanıklar Kahvesi, Biti, Bitti, Bitmedi….
*
Uzun yaşamı boyunca kavgasına ve arkadaşlarına hep sahip çıktı.İşkence altında adını vermeyerek, kendisini çok büyük bir tehlikeden kurtaran Ermeni asıllı yoldaşı Haig Açıkgöz’ü her zaman çok sevdi.Doğu Almanya’ya göçtüğünde de ziyaretine gitti. O da Nazım’ın saklaması için kendisine verdiği gömleği sana yakışır diyerek hediye etti. Bu gömleği bir mücevher gibi sakladı.Gömleğin yıpranmasını önlemek için, sadece yeni bir romanı yayınlandığında bir iki gün giymek üzere kural koydu kendi kendine.
Son röportajlarından birinde, Nazım’ın gömleğini giyip, sağ yumruğunu havaya kaldırarak “ Öyle bir fotoğraf çek ki, tabutuma assınlar ” diyerek poz vermiş ve tabutuna asılan o fotoğrafla Nazım’ın yanına uğurlanmış bir bilgedir Vedat Türkali…
“ Bitti, Bitti, Bitmedi…”.
Demokrasi, barış, özgürlük mücadelesi hep devam edecek…