MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Birkaç tespit daha
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
12 Nisan 2017 Çarşamba

Birkaç tespit daha

Türkiye nefesini tuttu.
Evet mi çıkacak Hayır mı?
Her iki cephenin de çalışmaları tamam…
Kararsızlar mı? Bence artık yok denecek kadar azlar…
Zaten hala karar vermemişlerse bu saatten sonra da vermesinler.
Senaryolar yazıldı, okundu. Evet çıkarsa şöyle olur, hayır çıkarsa böyle…
Tabi ki son sözü halk söyleyecek. Ve herkes sandıktan çıkan sonuca saygı duyacak, duymalı…
*
Sürece dair birkaç küçük tespit yapmak gerekirse;
Evet cephesinde akılda kalacak, tarihe geçecek figür Binali Yıldırım’dır.
Hangi yönüyle mi? En başta sadakat!
Tarihte eşine az rastlanılır türden bir sadakat…
Belki de tarihe son başbakan olarak geçecek olan Yıldırım’ın liderine bağlılığı ne derseniz deyin yıllar geçse de hatırlanacak türden…
Siyasi tarihimizin brütüstlerle dolu olduğunu düşünürseniz Yıldırım’ın fedakarlığına daha farklı bir anlam verebilirsiniz. Şu veya bu şekilde… Başbakansınız. Türkiye’nin en önemli koltuğunda oturuyorsunuz. Ve olanca eforunuzu o koltuğun gücünü başka birine teslim etmek için çabalıyorsunuz. Bir nevi siyasi harakiri yapıyorsunuz.
Ne derseniz deyin! İnsan olan için kolay değil.
Tamam… Binali Bey hayatında ‘itaat et rahat et’ düsturunu kabul etmiş olabilir. Lakin bu onu tamamen egosuz biri yapmaz. Kaldı ki gerektiğinde ne denli bir duygu kırılması yaşadığını Erdoğan’ın başbakanlık koltuğu için Davutoğlu’nu seçtiği günlerden hatırlıyoruz.
Geçmişlerini bilemem… Eskiye dayandığı, 70’li yıllardan itibaren birlikte yürüdüklerini söylüyor her fırsatta. Ama pratik siyasette Yıldırım ile Erdoğan arasındaki ilişki her zaman test edildi, onaylandı.
En basitinden 2014 İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı…
Gönlünden İstanbul Büyükşehir adaylığını geçirdiği bilinmesine rağmen liderinin ‘İzmir adayısın’ teklifine bir an bile itiraz etmedi. Dahası böyle bir sınavı bekliyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun soluklu, en fazla iş/hizmet üreten Ulaştırma Bakanı iken siyasi kariyerine kaybedeceği bir seçimi eklemek sınav değil de nedir?
Yıldırım’ın 2014 İzmir adaylığındaki görevi İzmir’de alınabilecek en yüksek oyu almaktı.
Ve o da onu yaptı. Yolsuzluk iddiaları, tapeler, bacanak soruşturmaları havada uçuşurken tam 950 bin oy alarak partisinin Batı’daki çöküşünü engelledi. Böylesine bir fedakârlığın ardından ‘başbakanlık’ beklemiş olması, Davutoğlu’nun tercih edilmesinden sonra duygusal bir kırılma yaşamış olması, bunu bir parça dışa vurması çok da yadırganmamalı aslında. Ama mümkün olan en kısa sürede yaşadığı duygusal çöküntüyü kalbine gömüp, ‘Durmak yok, yola devam..’ demeyi bilmiştir.

Bugün ise daha bir yılını bile doldurmadan o koltuktan kalkmak için çalışıyor.
Beklenti cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı yönünde… Ama bir garantisi de yok!
Evet cephesinde dikkat çeken bir diğer karakter Mehmet Uçum… Cumhurbaşkanı danışmanı…
Evet’in entelektüel yüzü…
Sanki bu Anayasa paketini evden getirmiş gibi konuşuyor.  Son olarak “Halk kendi devletini kurmak için ayaklandı. Halkımız gümbür gümbür devrim yapıyor” demiş sosyal medyadan…
Sanıyorum Uçum kendisini hala TKP’de sanıyor.
Sayın Uçum’a küçük bir soru…
Türkiye Cumhuriyeti’ni uzaylılar mı kurdu acaba? Yoksa Yunanlılar mı?
Bir demagogun her soruya vereceği yanıt vardır kuşkusuz. Ama ‘yeni bir devlet kuruluyor algısı yaratmak’ Cumhuriyet’e karşı rövanşist duygular besleyen gerici unsurlar dışında kimseyi motive etmez. Hem de referanduma ramak kala…
Evet cephesinde tarihe geçecek bir isim daha var. Devlet Bahçeli! Tarihe nasıl geçeceğini şimdi burada anlatmak istemiyorum. Çünkü onun tarihe geçmesi çok da uzun sürmeyecek. İzleyip görelim.

Hayır cephesine dönersek;
Sürecin tek muhatabına dönüşen yahut dönüştürülen Kılıçdaroğlu’na ilişkin söylenecek çok fazla söz yok. İyi niyetle ve olanca gayretiyle çalıştığından kuşkum da yok. Bundan önce yönettiği 6 seçim gibi… Tek sorun iyi niyet ve gayretin Türkiye gibi kutuplaşmış bir ülkede yetmiyor oluşu…

Hayır cephesinde en dikkat çeken isim kuşkusuz Meral Akşener
Son bir yılda hem MHP Genel Başkanı olabilmek hem de referandumda hayır çıkarabilmek için Türkiye’yi iki kez turladı. Ve gittiği her yerde bir karşılığı olduğunu salonları, meydanları doldurarak gösterdi. Devlet ve hâkim güçler tarafından önce MHP genel başkanı olması ardından referandum çalışmaları sık sık engellendi. Ama o yılmadı. Ne FETÖ çamurundan ne de PKK ile yan yana anılmaktan korkmadı.  Şimdiden geniş bir kitlenin dikkatini çekmiş bulunuyor.
Özellikle de kotalarla siyaset yaptırılan, pozitif ayrımcılık bekleyen hemcinslerinin aksine Akşener, erkek egemen bir partide iki adım öne çıkarak liderlik konusunda ciddi bir sınav verdi. Öldürmeyen darbe güçlendirir misali önüne çıkan, çıkarılan engeller belki de Akşener’i daha da güçlendirdi.
Aynı cepheden Sinan Oğan, Ümit Özdağ ve Koray Aydın’ın gayretleri de takdire şayan…
Birçoğu partilerin ihraç edilmeyi göze alarak her türlü saldırı, operasyon hatta suikast ihtimalini göze alarak deyim yerindeyse kelle koltukta yürüdüler.
*
CHP’de ise 16 Nisan sürecinde Türkiye’yi karış karış turlayan isimlerin bazıları için “17 Nisan hesabı” yaptığı iddiaları konuşuldu. Elbette her siyasetçi 16’sını düşündüğü kadar 17’sini de düşünecektir.
Bunlardan biri CHP’nin kurucu Genel Başkanı Deniz Baykal’dı.
7 Haziran sürecinde siyasi hayatının en kötü sınavını verdiğini düşündüğüm Deniz Bey’in 17’sinden sonra ortam oluşursa ‘geçici bir süre’ iade-i itibar maksatlı bir genel başkanlık düşündüğü söyleniyor. Ve bu süreçteki gayreti biraz ona yoruluyor.
Bu yorumu biraz ağır bulduğumu söylemeliyim. Kaldı ki 80’ine merdiven dayamış bir siyasetçinin il il dolaşarak Hayır için çalışması kös kös oturmayı tercih eden gençlere bir mesajdı en azından…
CHP için dış kulvardan liderliği zorlayan bir isim daha var. Metin Feyzioğlu… Referandum sürecinde deyim yerindeyse kapı kapı dolaşarak ‘Hayır’ı anlatan Barolar Birliği Başkanı… Gayretinin 17’sinden sonrasında onu liderliğe taşıyıp taşımayacağını bilemem… Yahut başka bir siyasi rotaya yetip yetmeyeceğini…
Ama mutlak suretle bu süreçte yaptıklarının Feyzioğlu’nun önüne yarınlarda olumlu olarak çıkacağını düşünüyorum.
Ve son olarak Muharrem İnce…
İnce için söylenecek tek bir şey var.
Harikulade hitabeti…
Siyasette sokağın dilini anlayan ve konuşan kazanır. Erdoğan’ı lider yapan faktörlerden en önemlisi bence sokağın diline olan hakimiyetidir. Muharrem İnce’de de bunun olduğunu gördük bu süreçte. O da sanıyorum mini mitinglerle kendisini test etti.

Anlayacağınız 16’sında kimin kazanacağı şimdilik net değil.
Ama 17’sinden sonra kimlerin sahne alacağı üç aşağı beş yukarı belli...  
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Lombak
 12 Nisan 2017 Çarşamba 17:49
Geçen mitingde Deniz Baykal kendisi söyledi. Bir beklentim yok dedi. Ama CHP üyeleri halkın delegenin nabzını tutup gerçekçi sonuçlara varırlarsa, bir geçiş dönemi ortaya çıkabilir. Ama Deniz Baykal bence sadece aylarla sınırlı bir geçiş dönemine önayak olmak üzere görev yapabilir. Hiç Baykalcı olmadım. Bırakınız Baykal'ın kuşağını Kılıçdaroğlu kuşağı bile 90 model külüstür araba hissi veriyor. Çok yaşlı, ayrıca şimdikinin siyası angajmanları, CHP geleneğine aykırı. 78 kuşağı bile eski. 88 kuşağı gelmeli artık. Geriatri kliniğinde çok zaman kaybediliyor.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz