MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bu yüzyılda demokrasiyle yönetilmek
Tayfun MARO
YAZARLAR
16 Ekim 2018 Salı

Bu yüzyılda demokrasiyle yönetilmek

Kapitalist sistemde derinleşerek süren büyük kriz, toplumların demokrasiyle yönetilme arzusunu git gide azaltıyor. Geçen yüzyılın sonunda, endüstri toplumuna endeksli demokratik yönetim biçiminin sürdürülebilirlik koşulları ortadan kalktı. Ve bu durum, demokrasiyle yönetilmek konusunda tereddütlere yol açıyor.

Mümkün olanın en iyisi… Batı, geçen yüzyılda, demokrasiyi böyle tanımlıyordu… Demokrasinin fazileti ve toplumsal yaşamda eşitsizliği en aza indirme iddiası her fırsatta dile getirilirken; katılımcılık, çoğulculuk, şeffaflık, temsilde adalet, hak ve özgürlüklerin güvenceye alınması gibi meselelerin öncelenmesi, soru soran ve başkaldıran insana iyi geliyordu.

Ne ki demokrasinin bezdirici ölçüde kurallı bir yönetim biçimi olduğu, toplumun nitelikli çoğunluğunun eğitimli ve gelir düzeyi yüksek olmaması durumunda, demokrasinin işlemeyeceği; dolayısıyla demokratik yönetimin mümkün olamayacağı, gelişmekte olan ekonomilerde demokrasilerin yaşama ihtimalinin olmadığı, dile getirilmiyordu.

Servetler çoğalırken, onu elinde tutan zümre küçülüyor.  Buna paralele olarak, yoksulluk yeryüzü ölçeğinde yaygınlaşıyor ve kronikleşiyor. Halklarda, demokrasiyle yönetilme arzusu ve talebi de, yoksulluğun artışıyla ters orantılı olarak azalıyor.

Günümüz koşullarında, insan haklarının güvenceye kavuşturulması, devletin insan haklarına dayalı olarak inşası ve gelir dağılımında eşitsizliği en aza indirilmesiyle mümkündür. Bu ahvalde, toplumların demokrasiyle yönetilme arzusu da canlanabilir. Hak dediklerimizin güvence altına alınması, büyük ölçüde, servet dağılımındaki eşitsizliğin giderilmesiyle mümkündür. Karnı aç insana kurallar, haklar ve özgürlükler pek bir şey ifade etmiyor.

Ne yazık ki gerçek bize gösterilenden farklı; Kendini yeterince güvende hissetmeyen ve ekonomik açıdan güçsüzleşen toplumlar, bir muktedire sığınmayı tercih ediyor. Ve sayısal üstünlük yoksullarda olduğundan, otokratların seçim kazanması zor olmuyor. Hibe ekonomisi muktedirleri ihya ediyor.

Globalleşme ve yerelleşmenin eşzamanlı hüküm sürdüğü yeni Dünya düzeninde kentlerin, sermayenin ve sınıfların yeni durumu, demokrasinin bir yönetim biçimi olarak yeniden tartışılma ihtiyacını gündeme getirdi.

Yapay zekânın dijital devrimle dönüştürmeye başladığı sanayi toplumunun yerini, yatay toplumun alacağını söylemek, kehanet değil.

Geçen yüzyılda sanayi toplumuna göre yapılanan demokrasi, bu yüzyılda, yatay toplumların ihtiyaçlarına göre radikal bir değişim geçirmek zorunda. Veya demokrasiler gözden düşecek.

Demokrasinin o bilinen ilke, kural ve kurumlarının hayat alanı bulması, sistemin içinden geçtiği değişim sürecinin yarattığı sert iklimde neredeyse imkânsız… Üstelik sistemde ortaya çıkan yapısal değişim koşullarına demokrasilerin henüz ne kadar uyum sağladığı da meçhul.

Çalışma koşulları, istihdam, eğitim, sağlık, güvenlik, sosyal güvenlik gibi iktidar getiren alanlarda toplumsal taleplerin giderek daha az karşılandığı bir vakıa. Yöneten/yönetilen ilişkilerinde yaşanan sorunlar yönetilebilir olmaktan hızla uzaklaşıyor. İktidarlar ayakta kalmakta zorlanıyor.

Demokrasi, bu hengâmede yeniden yapılanacak, şekillenecek…  Hazırda bizi bekleyen demokrasi yok.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz