MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Çankaya çıkmazı!
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
4 Nisan 2014 Cuma

Çankaya çıkmazı!

Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir derler. Buradan bakıldığında 30 Mart’ın da Köşk seçimlerinin Çarşambası olduğunu söyleyebiliriz. Hâkim görüşe göre 30 Mart’ın en önemli sonucu Erdoğan’ın Köşk yolunu açmasıdır.
Başbakan’a yakın kadronun böyle düşünmesi, bunu da şimdiden dile getirmesini anlarım. Lakin ‘Bülent Arınç gibi’ özgül ağırlığı olan isimlerin de şimdiden bu düşünceyi deklare etmesi manidar… Görünen o ki belediye başkanlığı seçimlerindeki yüzde 45, il genel ve belediye meclis üyeliğindeki yüzde 43’lük oran Erdoğan için yeterli…
Ama Köşk’ün sahibi koltuğunu çok kolay bırakacağa benzemiyor. Zaten sorun da burada… Cumhurbaşkanı Gül’ün son iki yılda kullandığı dili iyi okumak lazım… Zaman zaman ana muhalefet liderinden de öte şeyler söyleyen Gül, son dönemde hem eylem ve söylemleriyle dikkat çekiyor. AK Parti’nin geleneksel tabanını ürkütmeden öteki Türkiye’yi dahası ötekileştirilen Türkiye’yi kucaklamaya çalışan Gül, geniş kesimlerin takdirini kazanmaya çalışıyor. Yasaları onaylama açısından hükümete fazla zorluk çıkarmasa da yanlış bulduğu konuların altını çizmeyi ihmal etmiyor, özellikle son süreçte Gezi Parkı isyanı, internet kanunu, Twitter’ın, Youtube’un yasaklanması, MİT kanunu gibi ülkeyi geren konulardaki görüşleriyle ‘öteki Türkiye’nin de sesi’ gibi davranıyordu.
*
Öncelikle son 2-3 yılda herkesin kafasında oluşan ‘Gül ne yapmaya çalışıyor?’ sorusuna yanıt arayalım. Bir görüşe göre Gül tüm adımlarını planlı atıyor.
Yani ‘herkesin Cumhurbaşkanını’ oynuyor. Bu görüşü savunanlar Gül’ün Erdoğan’a göre daha planlı hatta sinsi bir siyasetçi olduğuna inanıyor. Bir görüşe göreyse ‘taç giyen baş akıllanır’ atasözünde olduğu üzere, devlet görevi Gül’ü değiştirdi. Gençlik yıllarındaki ‘Milli Görüşçü’ Gül’ün yerinde bugün daha liberal, daha reformist ve daha kucaklayıcı bir Gül var.
*
Evet, Gül’ü AK Parti içindeki pek çok isimden ayrı tutmak gerekiyor. Siyasi yolculuğuna Erdoğan’la birlikte çıksa da Arınç gibi ‘özgül ağırlığı’ her daim vardı. Ve Erdoğan’ın yasaklı olduğu dönemde Başbakan koltuğuna oturan Gül, davanın 2. adamı olduğunu hep hissettirdi.  
Kabul edilmese de kısa süre sonra parti içinde ‘Gülcüler ile Erdoğancılar’ arasında başlarda ince ama sonradan oldukça kalın çizgiler çizildi. Ve gelinen noktada Ağustos’taki Köşk seçimleri için Erdoğan ile Gül’ün kapışması kaçınılmaz oldu. Bir süredir alt alta devam eden mücadele herkesin göreceği duyacağı şekle bürünmeye başladı.
‘Bu konuyu konuşmanın zamanı geldi’ diyerek ilk güçlü adaylık sinyalini çakan Gül’ün en azından ‘Başbakanlık koltuğunu’ garantilemeye çalıştığı düşünülse de Gül’ün önceliğinin Köşk’ü korumak olduğu daha fazla kabul görüyor.
Çok geriye gitmeye gerek yok. Son açıklamasını okumak yeterli:
“Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararı uluslar arası hukuka uygun ve de doğrudur. MİT Yasası bu ülkeyi geriye götürür. Türkiye’nin süratle AB yolundaki reformist günlerine dönmesi ve reformları devam ettirmesi gerekir. Başkanlık sisteminin başından beri Türkiye’ye uygun olmadığını söylüyorum. Türkiye için doğru olan mevcut parlamenter sistemdir”
Kişisel olarak Gül’ün bu sözlerinin altına her daim imzamı atarım. Ve bana göre Türkiye’nin ihtiyacı olan politikacı profili de Gül’e yakın olandır. Ama Gül’ün bu noktalarda ne kadar samimi olduğuna dair kafamda hep bir soru işaretim olmuştur. Eğer bu sözlerinde samimi ise Türk halkı Gül’ü bırakmaz. Ve hak ettiği koltuğa oturtur. Ama rol yapıyorsa, tahkiye yapıyorsa, mumu yakında söner.
Peki, Gül ne demeye çalışıyor?
Son 2 yıldaki sözlerinden, eylemlerinden (yasağa rağmen Twitter kullanmak, Youtube’a video yüklemek gibi) benim anladığım şu.
Erdoğan’ın alternatifi olmaya çalışıyor öncelikle…
Başbakan Erdoğan gibi karizmatik liderin alternatifi olmanın yolu ona benzemek, ona yakın duruş sergilemekten geçmez. Belki de Kılıçdaroğlu’nun anlayamadığı da buydu... Başlardaki ‘Gandi, sakin güç’ imajı Erdoğan’a alternatif olabilecekken kısa süre sonra ‘asabi, sert adamı’ oynamaya çalışan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın fotokopisine döndü. Ve CHP aslı varken fotokopisine oy istedi. Onunla onun dilinde aşık atmaya çalışmak Kılıçdaroğlu gibi bürokratik geçmişi olan, nazik bir adamın yapacağı şey değildi. Sakin güç olmayı sürdürse Türkiye’nin ihtiyacı olan profile daha yakın olabilirdi. Kılıçdaroğlu’na neden mi geçtik bir anda?
Gül’ün son iki yıldaki duruşuna anlam yüklemek için tabi ki…
Fazilet Partisi’nden ayrılırken de ‘reformist’ bir görüntü sergileyen Gül, asabi, öfkeli siyaset yapan Erdoğan’ın karşısında hem içeriye hem de dışarıya karşı farklı bir görüntü verdi.
Erdoğan’ın işaret parmağını kaldırarak zaman zaman tehditler savurduğu dönemlerde bile o kesimlere kucak açan Gül, Erdoğan’ın ötekileştirdiği kesimlerin diliyle konuşarak, Erdoğan’ın balkonlarda yaptığı ve balkonlarda kalan konuşmaları genel üslubuna dönüştürdü.
Her daim ‘şahin’ olan Erdoğan’ın karşısında ‘güvercin’ gibi durdu.
Gezi’de Erdoğan’ın ‘çapulcular’ diye bas bas bağırdığı dönemlerde bile ‘demokrasi, özgürlük, karşıt görüşün varlığı’ gibi mesajlar veren Gül, sonrasında da Erdoğan’ın kara dediği her şeye ak demeyi tercih etti. Öyle ki, CHP’liler medyaya ‘Gül ile Erdoğan yarışırsa CHP’nin oyu Gül’ün olur’ diyecek kadar ileri gidebildi.
Gül’ün bu duruşu sadece CHP’nin ya da içerideki AK Parti muhaliflerinin mi dikkatini çekmişti? Tabi ki Gül’e son süreçteki duruşu nedeniyle en büyük alkış yurt dışından, uluslar arası çevrelerden geldi. Dışarıdan bakıldığında da Türkiye’nin yönünü yeniden Batıya döndürecek, özgürlüklerden yana, reformist, ılımlı ve de liberal bir görüntü veren Gül, Erdoğan’ın üzerini çizdiği düşünülen Batı’nın, ABD’nin ajandasında ‘desteklenecek cumhurbaşkanı adayı’ olarak yazacaktı.
Peki, söylemde herkesi kucaklayan ama TBMM’den gelen yasaları da onaylamaktan imtina etmeyen Gül’ün bu duruşu çelişkili değil miydi?
Kendi yolculuğu açısından değildi… Gül’ün ‘Beni Anayasa mahkemesi yerine koymayın. Yetkim belli’ dediği, internet yasası başta olmak üzere çekincelerini sıralamaktan kaçınmadığını biliyoruz. Ama daha da önemlisi Gül’ün Erdoğan’ın son dönemde iyiden iyiye kontrol ettiği geleneksel AK Parti tabanını karşısına alma lüksü kesinlikle yoktur. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma riskini göze alamaz yani. O yüzdendir ki ‘paralel devlet’ çatışmasında Gül, bir süre cemaatin yanında sonra bir süre ortada durduktan sonra Erdoğan’ın yanına geçmiş, başta HSYK olmak üzere devlet içindeki gücünü hükümetten yana kullanmıştır. İnce bir çizgide yürüdüğünü iyi bilen Gül, özellikle yurt dışı seyahatlerinde yaptığı açıklamalarla hem içeriye hem de dışarıya sinyal çakarak, ‘Köşk’te bir dönem daha kalmak’ istediğini açıkça ilan ediyordu.
Bugün de demeye çalıştığı şey aynı bence… ‘Erdoğan’la olursanız yüzü Doğu’ya dönük; otoriter, demokrasi ve özgürlük konusunda giderek daha fazla sorun yaşayan bir ülkede yaşarsınız. Benimle olursanız yüzünü yeniden AB’ye döndürmüş, reformist, liberal düşünceli bir lider tarafından yönetilir, rahat bir nefes alırsınız.’
Bu mesajı hem sıradan vatandaşa, hem AK Parti tabanına hem de uluslar arası çevrelere veriyor. Öte yandan Gül’ün içeriye yani AK Parti tabanına verdiği bir gizli mesajda şudur:
“Bu kadar yıpranmış bir isimle bu yarışı kaybedersiniz”
Ki, yarınlarda açıklanacak anketlerde halk bu sorulara yanıt verirken iki kez düşünsün.
Doğu mu Batı mı? Otoriter bir rejim mi özgürlükçü bir yönetim mi?
Kimilerine göre Gül ile Erdoğan arasında tercih yapmak ‘kırk katır mı kırk satır mı’ arasında tercih yapmaya benzeyebilir. Ama iki lider arasındaki bariz farklar artık görünen köy kadar netleşti. Yanıt aradığım birkaç soru var:
Erdoğan’la Gül arasındaki rekabet, Erdoğan’la Gülen arasındaki çatışmaya döner mi? Yani Erdoğan, önündeki tek rakibi olan Gül’ü saf dışı bırakmak için aforoz politikasını göze alabilir mi?
‘Yok, canım daha neler!’ demeyin sakın. Gülen ile Erdoğan’ın bu noktaya gelebileceğini çok değil altı ay önce kaç kişi öngörüyordu? Söz konusu koltuk olunca gerisi teferruat düşüncesi yerleşmişse eğer aynı filmi bir kez daha izleyebiliriz. Ne de olsa taht için gerekirse kardeşkanı hatta evlat kanı dökmüş bir neslin torunlarıyız.
Tabi ki devletin bekası için… 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 erkan
 7 Nisan 2014 Pazartesi 23:30
bende adayım...biz bunlara mecbur muyuz??adayımmm
 Dürüst söz
 7 Nisan 2014 Pazartesi 19:37
İki adaydan da Cumhurbaşkanı olamaz olmamalı
 Konak Yazarı
 7 Nisan 2014 Pazartesi 09:29
İkisini de istemiyorum. Parti kökeni olmayan ve yasalara hakim bir aday olmalı. Anayasa Mahkemesi başkanı olabilir mesela.
 35
 7 Nisan 2014 Pazartesi 09:17
Gülen'e karşı yönetilen politika halk tarafından benimsendi çünkü halkın kafasında bu oluşumla ilgili büyük bir soru işareti vardı. Bu bağlamda Sayın Gül ile karşılaştırmak doğru olmaz... Erdoğan cumhurbaşkanı olduktan sonra Gül başbakan olursa oylarda bir düşüş olmayacağını hatta artış olabileceğini düşünüyorum. Artık Erdoğan tarzı sert siyasetten çok Gül'ün temsil edeceği yumuşak ama kuruluştaki ideallerin korunduğu bir siyaset tarzı halkta daha çok karşılık görecektir.
 türkiye
 5 Nisan 2014 Cumartesi 21:21
ümit bey şu an devleti idare edenler arasında cumhur başkanlığı yapacak kim var ben üç kişi saydım 0/50 oy alabilecekleri tartışalım parti üzrinden düşün 0/27 alan 0/15 alan 0/5 alan bunlarda ben görmüyorum tek başına diğerler,ne bu partilerdende oy çıkar haydi tartışmaya
 ŞİRİNYERLİ
 4 Nisan 2014 Cuma 20:38
SN..YALDIZ..KARADENİZLİ İLE,KENDİ MEMLETİNDE VE ETRAFINDA HEMŞERİSİ COKSA ,SAMİMİYETİNİ İLERLETEMEZSİN,,AMA YALNIZSA,,BİRAZ ÖVGÜ İLE ONA HERŞEYİ YAPTIRABİLİRSİN..SAKIN HA ONUNLA **İNATLAŞMA**VEYA DOĞRU BİLDİĞİ KONUYA KESKİN KARŞI CIKMA..YÜZYILLIK DOSTLUĞU NEFES ALINCA BİLE YIKABİLİRLER.NEDENİNİ BAZI BİLİMCİLER YAZMIŞ BENDE BİRAZ İNANDIM..KARADENİZ..DOĞU..GÜNEYDOĞU..HAYVANSAL GIDALARLA.BESLENİLDİĞİNDEN SERT OLURLAR...EGE..AKDENİZ..TRAKYA..OTSAL GIDA İLE BESLENDİĞİNDEN YUMUŞAK OLURLAR....BU VERİLERDE **KALEKTERİTİK**ÖZELLİĞE YANSIYOR,,NE YAPACAGI BELLİ OLMAZ..SEVGİLER..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz