MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
‘DİR’ örtük adıyla yapılacak kırmızı et ithalatı kime yarayacak?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
18 Temmuz 2014 Cuma

‘DİR’ örtük adıyla yapılacak kırmızı et ithalatı kime yarayacak?

Yıllardır sahneye konulan oyun yine sahnede. Kasaplık canlı hayvan ithalatından sonra karkas et ithalatına izin verildiği bildiriliyor. Gazetelerin yazdığına göre; Ulusal Kırmızı Et Konseyi’nin sanayi grubu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın da desteği ile DİR kapsamında et ithalatı için İhracat Genel Müdürlüğü’ne resmen başvurmuş bulunuyor.
Bilindiği üzere, DİR kapsamındaki ürünler sıfır gümrükle ithal ediliyor ve iç piyasaya sunulamıyor. Tamamının ihraç edilmesi gerekiyor.
DİR’i savunanlara göre; ithal edilecek  et ile sanayicilerimiz Ortadoğu ülkelerinin  işlenmiş et ihtiyacını  karşılayacaklar ve en az 500 milyon dolarlık bir ihracat yapacaklarmış. Ancak üretim yetersizliğinden  dolayı yüzde 50 kapasite ile çalışıyorlarmış. Bugün için ise yüzde 75 gümrükle karkas et ithal edilmesi ihracat olanağına engelmiş.
Buna karşılık ,üreticiler ise DİR kapsamında ithal edilecek etin iç piyasaya sunulacağını söylüyorlar ve  “ İthal edilecek karkasın yüzde 20’si kemik, yüzde 5’i işleme firesi ve yüzde 75’i ise ettir. Bunun en az yüzde 50’si bonfile ve kontrafile gibi kıymetli etleri içerir. Bu etler iç piyasada pazarlanacak .Geriye kalan karkasın yüzde 25’i salam, sosis ve sucuğa işlenerek ihraç edilebilir” şeklinde açıklama yapıyorlar.
Türkiye kırmızı ette neden havlu attı?
Bize göre günlük çözümlemelerin ötesinde, önce neden bu duruma düşüldü, bunu irdelemek gerekiyor. Aksi durumda kafasını kuma sokmuş deve kuşundan farkımız olmaz, olmayacak.
Batı, ABD/AB, doğayı aşırı bir şekilde sömürerek gereksinimlerinden daha çok tarımsal stok ve girdi oluşturuyor. Bunlara pazar bulmak için çevre ülkelerinin tarımlarını çökertiyor, çökertmeye devam ediyor. Çökertmek için de tarım ürünlerinde Dünya Borsa Fiyatları’nı aşağıya çekiyorlar, arkasından Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası gibi örgütleri kullanarak çevre ülkelerine ithalatı dayatıyorlar.
Bu bağlamda Türkiye Tarımı’nda yeni-liberal politikalar uygulandı. Tarımsal KİTLER özelleştirildi. İç piyasayı terbiye etmek gerekçesiyle tarım ürünleri ithal edildi. Desteklemelerde istikrarsızlık ve yetersizlik yaratıldı. Yetersiz desteklemeler ise üreticinin büyük çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelere değil, dev işletmelerin yaratılması ya da çok sınırlı büyük işletmeler lehine kullanıldı, bu süreç devam ediyor.
Anılan politikaların hayvansal üretime yansıması ise şöyle oldu; Desteklemelerde sığır yetiştiriciliği öne çıkarıldı. Çünkü Batı’nın elinde olağanüstü sığır ürünleri ve bunları yaratan sığır stokları vardı. Koyun ve keçi yetiştiriciliği yakın dönemlere değin görmezlikten gelindi.
Batı’da sığır stokları yine dayanılmaz duruma gelince 2008’den itibaren Türkiye’ye inek sütünden üretilmiş yağsız süt tozları, doğrudan ya da dolaylı buzağı maması olarak pazarlandı. Sanayici bunlara yönelince çiğ süt fiyatları düştü ve 1 milyona yakın anaç inek kasaba gitti. Kasaplık olacak yaklaşık 400–450 bin civarında besi danası piyasaya giremedi.
Sığır sayısı ve buna bağlı olarak piyasaya girmesi beklenen kasaplık dana sayısındaki ani düşüş, et açığını tetikledi. Sonuç da kırmızı et üretimi alarm vermeye başladı.
Ancak et açığının ortaya çıkmasında, yukarıda da değindiğimiz gibi koyun ve keçi yetiştiriciliğinin yakın dönemlere değin görmezlikten gelinmesiyle sayılarının yarı yarıya azalması ana etmenlerden biri oldu. Bu yeterince görülmüyor, dile getirilmek istenmiyor. Koyun-keçi sayısının hızla azalmasında şehirlerde oturan, ancak kafaları yıkanarak kültürüne yabancılaşmış kitlelerin koyun-keçi  ürünlerini tüketmekten kaçınması yanında ayrılıkçı terör de rol oynadı. Geçtiğimiz yıllarda koyun ve keçi eti fiyatlarının ne kadar aşağıda olduğunu anımsayın. Para kazanamayan çobanlar ne yapsın?
Hiç kimse günlük çözümler peşinde koşmasın. Kimi zamanlar et ithalatı için hazırlıklar yapılıyor, kimi zamanlar da karkas et ithalatı düşünmüyoruz deniliyor. Bir şaşkınlık devam ediyor.
Et Üretimini Artırmak İçin Ne Yapmalı?
•             Tarımda uygulanan yeni-liberal politikalardan vazgeçilmeli.
•             Mademki Avrupa Birliği’ne girmek isteniyor. Orada uygulanan Ortak Piyasa düzeni Türkiye’de de gerçekleştirilmeli.
•             Özelleştirilen ve kimileri de kapatılan Tarımsal KİT’leri; Süt Endüstri Kurumu, Yem Sanayi, Yapağı ve Tiftik Anonim Şirketleri yeniden açılmalı. Et-Balık Kurumu’nu işlevsel hale getirilmeli.
•             Ulusal Süt  ve Et Konseyleri’nde üreticilerin çıkarları doğrultusunda kararlar alınmalı.
•             Koyun ve keçiciliğin hayvansal üretim içindeki payını yükseltecek düzenlemelere hız verilmeli.
 •            Hayvan ıslahı çalışmalarına önem verilmeli. Gıda, Tarım ve Hayvancılık  Bakanlığı, yetiştirici Birlikleri ve üniversitelerle ortak ıslah çalışmalarına ivme vermeli.
•             Kesinlikle ve kesinlikle hayvansal ürünlerinde ithalata yönelmemeli. Dünya Ticaret Örgütü’nün getirdiği zorlamalara çare aranmalı. Örneğin ithalatta kalite standartları yükseltilmeli.
Son söz yerine: DİR örtük adıyla  yapılacak karkas et ithali de canlı hayvan ithalatı  gibi hayvancılığı olumsuz etkileyecek. Çünkü yapılan her ithalatta yetiştiriciler fakirleşiyor, hayvan sayısı azalıyor ve hayvansal üretimimiz düşüyor. İthalat lobisine ve AB/ABD’li tekelci firmalara yarıyor. Onlar zenginleşiyor, biz fakirleşiyor. Bir başka deyişle Fakir Türk Çiftçisi, Zengin Batı Çiftçisi’ne yardım ediyor.
İthalat kesinlikle çözüm değil. Bağımlılık yaratıyor. Tıpkı afyon, esrar gibi. 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz