MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hala Ortaçağ’dayız!
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
20 Ocak 2015 Salı

Hala Ortaçağ’dayız!

Olmadığımızı kim iddia edebilir?

Hala din adına insanlar boğazlanmıyor mu? Ciğerleri ve yürekleri deşilip yenmiyor mu? Bu anlamda Ortaçağ’dan daha gerideyiz. Belki de hala ilkçağdayız!

Hala kanlı savaşlar devam etmiyor mu? İnsanın insana duyduğu öfke ve düşmanlık, iletişim diye adlandırdığımız bu çağa uyuyor mu? İnsanlar kendi aralarında en basit haliyle bile insanca bir diyalog kurmayı başaramamışken, biz hangi anlamla bu çağa ‘iletişim çağı’ yakıştırması yapabiliyoruz, akıl almıyor…

Hala kadınlara karşı en acımasız cinsiyet ayırımcılığı ve sömürüsü devam etmiyor mu? Dünyanın birçok köşesinde kadınlar, ikinci sınıf insan, hatta insanlık dışı bir statüde değil mi? Kadınlar, 21.yüzyılın teknolojik ve bilimsel gelişmelerine paralel bir şekilde, toplumsal statülerinde, arzu ettikleri eşitlik ve saygıya da aynı ölçüde ulaşabildi mi?

Çocuklarımız… Daha adil ve hümanist bir dünyaya mı açıyorlar gözlerini? Yoksa Ortaçağ dediğimiz dönemin, rekabet koşulları ve çatışmaları, yerini daha modern görünümlü, ancak bir o kadar da çetrefil sorunlara mı bırakmış? Dürüst olalım. Çocuklarımızın geleceğine daha mı güvenli bakıyoruz?

Teknolojik ve bilimsel gelişmeler, Ortaçağ’a göre, hayatımızı daha kolaylaştırıp, mesafeleri kısaltsa da, uygarlık tüm bu nimetleri, insanlığın ortak hizmetine adil bir şekilde taşıyamadıktan sonra, bu; Ortaçağ’a göre daha uygarız manasına gelmiyor…

İnsanın sadece kendi onurunu tatmin edecek bir uygarlık seviyesine ulaşması da yeterli değil. Doğayı ve doğadaki tüm canlıların yaşam ve gelişme hakkını göz önüne almayan, buna saygı göstermeyen hiçbir yaşam tarzı, ileri uygarlık düzeyinde olduğunu öne süremez.

İnsanlık, bu anlamda, Ortaçağ’dan çok daha geri bir seviyede değil mi? Ortaçağ’da bu kadar hayvan, ağaç katliamı ya da doğa tahribatı yapılıyor muydu? Elbette yapılamıyordu. Demek ki insanlık elde ettiği teknolojik imkânları ve araçları, doğayla bir bütünlük halinde, insanlığın gelişimine sunamamış…

İnsanoğlu henüz bir tek canlı hücre bile yaratamamışken, bir elmayı elma yapan elementlerin ne olduğu sırrını bile bulamamışken, nasılsa sürekli üreyebiliyoruz kavramının rahatlığına sığınarak, hem kendi cinsini, hem de doğadaki diğer canlıları kolayca yok edebildi günümüze kadar.

Ancak doğadaki her hangi bir reaksiyon bu üretimi ya bir gün durdurursa? Ya elimizde yeniden elma üretecek hiçbir tohum kalmazsa? Ya genlerimiz yeni nesillere izin vermez ve kısırlaşırsak?

Bu sorulara verecek bir cevabı olmayan insanoğlunun, doğa ve kendi cinsi karşısındaki, bu acımasız katliam ve sömürüyü sürdürmekteki ilkelliği ‘hala Ortaçağ’da olmaktan’ başka nasıl açıklanabilir?

İnsanlık, bilimsel düşünce ve felsefeyi, hümanist bir dünya anlayışı ile kucaklamayı beceremediği sürece de Ortaçağ’da yaşamaktan kurtulmuş sayılmayacak…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz