MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hilal Dergisi İslâmcılığı
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
23 Temmuz 2015 Perşembe

Hilal Dergisi İslâmcılığı

Büyük Doğu felaketine 1958’den sonra Hilal Dergisi faciası eklendi. Bin üç yüz yıllık İslâmî bilimleri ve deneyimleri kenara itip Müslüman gençleri kendi peşlerine takanlar, insanları nereye varacağı belirsiz yollara sevk ettiler.
Geleneksel ve modern İslâm, tartışmalı konularıyla 1924’e kadar gelmişti. İslâmcı birikim fena sayılmazdı. Geleneksel olan ile modern kavramlar bir şekilde içselleştirilmeye çalışılmıştı. Kuşaklar arasında az çok bilgi akışı da vardı. 1943’e gelindiğinde kuşaklar arasındaki bilgi akışı 20, 1958 gelindiğinde de 35 yıllık bir kesintiye uğramıştı. Geçen bu süre, milletin cehalet bataklığında boğulmasına ziyadesiyle yetmişti.
Yeni kuşaklar geleneksel kaynakları merak etmediği gibi Latin hurufatıyla yazılmış çok değerli meal, tefsir, hadis ve fıkıh kitaplarını da okumuyordu.
1958’e gelindiğinde geleneksel İslâm’dan koparılmış Müslüman gençlik, Salih Özcan, Hilal Dergisi ve yayınlarıyla tanıştı. Dünya sistemi Birinci Dünya Savaşı’nda İslâm dünyasına son darbeyi vururken Müslüman sorununu, dünya çapında temelden nasıl çözeceğinin planlarını da yapmıştı.
Bin üç yüz yıllık İslâmî ilimler birikimi ve Müslüman önderler unutturulmuş; bunların yerine kaynaklarından habersiz, Marksist muhalefet yöntemini kullanan birçok yazar yetişmişti. Hepsi birbirinden kavgacıydı. Aralarında ilimle meşgul olanlar vardı ama onlar da gençliğin umurunda değildi. Öyle bir döneme girilmişti ki, hapis hayatı olmayanın ve idam edilmeyenin değeri neredeyse yok gibiydi. 
Hilal Yayınlarının yayımladığı tercüme kitaplar sömürgelerde, iç savaş ortamında ve Ortadoğu’nun baskıcı rejimlerinde yazılmıştı. Osmanlı İslâmcılarının sahiplendiği ve İslâm klasikleriyle açıklamaya çalıştıkları laiklik, demokrasi, cumhuriyet, parlamenter sistem, anayasal düzen, kadın hakları, liberalizim, sivil toplum, hukukun üstünlüğü, eşitlik, bireysel özgürlük, adalet... gibi kavramlar, Ortadoğu ve Hint Yarımadası yazarları için istisnasız kâfirlikti.
Tercüme yayınlar cahilleştirilmiş Türkiye Müslümanlarına okutturulup, iflahı mümkün olmayan bir yola sevk ettirildi ki, çok az kişi kendisini bu faciadan koruyabildi. Daha açık söylemek gerekirse, İslâm dünyasında yetişmekte olan genç Müslümanlar, yeni yazarlar sayesinde taa o günlerde bir gün yolları Hizbullah, Taliban, el-Kaide, IŞİD… e düşecek şekilde eğitilmekteydiler ama bunu öngörecek kimse yoktu.  
İslâmi ilimler metodolojisinden kopuk Marksist mücadele yöntemini benimseyen Seyyid Kutub gibi yazarların ciltler dolusu tefsiri ve kitapları, Hilal Yayınları sayesinde Müslüman gençlik tarafından zihinlerine ve yüreklerine enjekte edildi. Müslüman bir “kurmay subay”ın ancak okuyabileceği, her cümlesi edebiyat kadar öfke de kokan bu kitapları, vatandaşın imanını sağlamlaştırmak için damardan tüketmesi telafisi mümkün olmayan sorunlar yarattı.
Klasik kaynakların yanında 1865-1923 arası yapılan yayınlar ve Cumhuriyet döneminde yazılıp Latin hurufatıyla yayınlanan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın meal ve tefsiri, Hasan Basri Çantay’ın tefsirimsi meali, Mehmet Vehbi Efendi’nin 14 ciltlik tefsiri, İzmirli İsmail Hakkı ve Ömer Rıza Doğrul’un mealleri, Babanzâde Ahmed Naim ve Kamil Miras’ın Buharî hadis çeviri ve yorumları, en az bunlar kadar Ömer Nasuhi Bilmen’in Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu… gibi ilmî değeri olan kitaplar ne yazık ki, Müslüman gençlerin başucu kitapları olamadı.
Fakat Suudi Arabistan’ın finanse ettiği ve Salih Özcan’ın istikametini yitirmiş Müslümanlara reva gördüğü “Tercüme İslâm”, tek kelimeyle felaket oldu. Salih Özcan’ın açtığı tercüme yayın çığırı, Müslüman zekâsını, ahlâkını, üretkenliğini ve inceliğini adeta dumura uğrattı. Seyyid Kutub’tan Mevdudî’ye, Meryem Cemile’den Said Havva’ya, Ramazan el-Butî’den Muhammed Kutub’a ve Kardavî’ye kadar daha nicelerini “İslâmî hakikatler” diye halkın öğrenme açlığına servis edenler, bu yayın faaliyetlerini çok net söylemek gerekirse MİT az gelir; Suudi Arabistan finansmanı ve CIA, MI5 ve MOSAD yönlendirmesiyle yaptılar.
Tarihte özgün bir medeniyet inşa etmiş Müslümanlar; bugün bilimden, ticaretten, teknoloji üretiminden, güzel sanatlardan, edebiyattan, yaratıcı faaliyetlerde, kentleşmeden habersiz, Batının yükselen değerlerinden nefret eden bir kin ve öfkeyle yaşamaktalar. Osmanlı İslâmcılarının revize ederek içselleştirdiği laiklik, demokrasi, cumhuriyet, parlamenter sistem, anayasal düzen, kadın hakları, liberalizim, sivil toplum, hukukun üstünlüğü, eşitlik, bireysel özgürlük, adalet... gibi kavramlarla savaşanlar, hangi despot rejimin vatandaşı olduklarının farkında oldular mı, bunu araştıran da çıkmadı!  
Her devlet kendi aydınını, alimini ve gündemini çıkarları doğrultusunda yetiştirir. Buna hizmet edecek her fikirden insan bulmakta zorlanmaz. Bu kadar akıl, mantık ve İslâm dışı kitapları yazanların büyük çoğunluğu zaten despot rejimlerin ya Prof. ları ya da resmi din görevlileriydi. Bazılarının ise sadece petrol veya finans şirketlerine danışmanlık yapmaları sonucu değiştirmedi.
İslâm sadece Türkiye’de değil; bütün dünyada Mümin yetiştiremez noktaya geldi, burada demirledi. Güven veren Mümin kalmadı.
Şu soruyu sormak gerek:
Müslümanı doğruyu söylemekten imtina eder duruma getiren sebep nedir?
Dört milyonluk İzmir’de güneş kadar açık bir gerçek, hak ve hukuk için tek cümle kuracak bir Müslümanın bulunamaması neye alamettir, Ey Laikler!
Kimse gerçeği söylemeyecek mi?
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Sos. ErdinçKav
 23 Temmuz 2015 Perşembe 21:40
Sathi değerlendirmeler, birçoğu gerçeklerden de uzak. hep alıntı.son okunan kitap olmalı. fazla da bir değeri yok. İslamin bugünkü meselelerini anlamak için Ali Bulaç ve bendenizin mukaddimesini yazdığı eseri tavsiye ederim.
 Derin Millet
 23 Temmuz 2015 Perşembe 19:35
"İslam sadece itikadi,Kelami,imani, teolojik bir ikrar, şehadet değil, İslam Barış Düzenidir. Çoğulcu Demokrasi ile Barış ve Uzlaşı temin edilir. Karşılıklı güvene dayalı çok hukuklu düzen ile özgürlükler genişletilir.Laiklik, çok inançlılık, çok kültürlülüğün güvencesi İslam Düzenidir." Paradigmasını ortaya koyani sizin de içinde olduğunuz bir Ekol var İzmir'de diye biliyoruz. Yaklaşık 50 yıldır Nurculuğu, Milli Görüşü etkileyen konvansyonel bir topluluk. Hem müslüman, hem laik insanların İzmir'den sadece Türkiye'ye değil, Dünyaya sesini duyurmaya çalıştığını biliyoruz.
 Sezgin Yurt
 23 Temmuz 2015 Perşembe 13:54
Yazar, "İslamcılık" tabularını, Kâbe'ye girip de putları kırar gibi bir bir putlaştırılmış İslamcıları yıkan yazılarına devam ediyor. Dün Necip Fazıl, bugün Seyyid Kutup-Mevdudi-Buti, Kardavi... Cesaretini kutluyorum yazarın
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz