MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kadınların ayak sesleri İzmir’de niye yok?
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
3 Nisan 2015 Cuma

Kadınların ayak sesleri İzmir’de niye yok?

31 Mart tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin manşeti, 29 Mart’ta yapılan önseçimlere dairdi ve ‘Kadınların ayak sesleri’ başlığını taşıyordu. ‘Önseçim listelerinde yer bulan 48 kadından 25’ine Meclis yolu göründü, üç büyük kentte kontenjanlara yerleştirilecek kadınlarla birlikte 30’un üzerinde kadın vekilin Meclis’e girmesi bekleniyor’ diyordu haber. Bu iyimser haberin dayandığı gerçek de CHP’nin, 2011’de meclise 19 kadın vekili sokmuş olması, önseçim sonuçlarıyla CHP’nin kendi rekorunu kıracak olmasıydı.
‘Kötünün iyisine’ alıştırılmış bir ülke için, kadınların önseçimde bu sonuçları yakalamış olmaları elbet sevindirici, elbet umut vadeden bir sonuçtu. İstanbul’da 3 seçim bölgesinde 5 kadın adayın ilk sıralarda olması, Yozgat, Afyon, Antalya, Tekirdağ, Adana, Samsun, Konya, Niğde, Denizli, Manisa’da da listelere kadınların damga vurması, moda tabirle ‘yetmez ama evet’ dedirtti kuşkusuz da… Türkiye’nin en aydınlık, en çağdaş örnek kenti İzmir’in ‘yetmez ama evet’ bile diyemeyişi, pek çoğumuz gibi beni de şaşırttı, hayal kırıklığı yarattı. İki bölgede önseçimlere katılan onlarca kadından sadece ikisinin, 1. Bölgede 9’uncu, 2. Bölgede 10’uncu sıralarda yer bulabilmesi, gerçekten araştırmaya ve yorumlanmaya muhtaç bir sonuçtu.
Anahtar listelerin, farklı ittifakların kadınlar lehine neden işlemediğini, İzmir gibi bir kadın kentinde kadın aday adaylarının hiçbirisinin seçilebilecek sıralarda neden olmadığını, elbette (umarım) CHP araştıracaktır.
Ben de bu arada boş durmadım, iki listede 9 ve 10. sıralarda yer alan iki kadın milletvekili adayına, sonuçları nasıl yorumladıklarını, ne hissettiklerini ve gelecek adına ne düşündüklerini sordum. ‘Diğer kentlerde kadınların topuk sesleri duyulurken, İzmir’de kadınlar niye yalınayak’ dedim…
İşte iki kadın milletvekili adayından, o mini analizler…
İlk söz, 2. Bölge’de önseçimden 10. Sırada çıkan sevgili meslektaşım/arkadaşım Nurgül Uçar’ın.

 
-Sonuçları aldığında, ilk hissettiğin neydi? Öfke mi, hayal kırıklığı mı, kızgınlık mı, ne?
NURGÜL UÇAR: Kendimi çok iyi hissettim. Ben gerçekten seninle yaptığım röportajda da söylemiştim, ömrüm sokaklarda geçmişti. Bu partinin 1930’dan 2013’e kadar tek kadın belediye başkanıydım. Aslında çok da bilmemiştim bunun ne anlama geldiğini. Şimdi de ön seçime girdim, 23 yıllık emeğimi aslında gördüm, sadece Seyrek belediye başkanıydım ben, ama bugün İzmir’de 2. bölgede genel başkanıyla önseçimde yarışmış ve partinin öyle de böyle milletvekili adayı olmuş ilk ve tek kadınıyım. İkinci bölgede Sevda da var, onu da kutluyorum. Bundan mutluyum, bunu kendi haneme onur yazdım. İzmir olarak tabii ki üzgünüm. Çağdaş İzmir’de kadınlar ve erkekler, henüz daha kadını milletvekili olarak uygun görmediler çünkü…
 
-Doğrusu ben diğer illeri gördükten sonra İzmir sonucuna şaşırdım, ya sen?
UÇAR: Şaşırmadım. Henüz daha demek ki kadınlar kendi güçlerinin farkında değiller. Ama röportajda yüzleşme demiştim, şu anda onu da yaşıyorlar. Bu sonuçlarla yüzleşiyorlar. Bundan da memnunum. Çünkü bu sonuca herkes üzgün. İzmire yakışmadı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü etkinliklerle anıyoruz ya her yıl; benim emeğim, emekçi kadınlar gününün karşılığıydı ve demek ki daha henüz onları çok anlayamadık. Ama ben sonuçtan son derece mutluyum.
 
-Denizli, Manisa, Afyon, hatta Yozgat bile kadınlara yer verdi de İzmir’de niye karşılık bulmadı kadınların çabaları?
UÇAR: Bence İzmir büyük bir yer. Herkesin matematiklerinin de çok karışık olduğu bir yer, bir de CHP açısından rahat milletvekilli olunabilecek bir yer, bence ondan kaynaklı. Çünkü ikinci İkinci bölgeye bakarsan, bizim bölgede genel başkan var, bizim bölgede Mustafa Balbay var, bizim bölgede Gazeteciler Cemiyeti ve Federasyon başkanlığını yapmış Atilla Sertel var. İl Başkanlığı yapmış Ali Engin var, İzbeton genel müdürlüğü yapmış Hüseyin Sezer var. İlden istifa etmiş Ülkümen Rodoplu gibi güçler vardı. Güçlerin içinde kadının işi zor, zaten sokağa çıkmayan kadın nasıl önseçimde mücadele edecek? Ama şu anda bir fırsat var bence. Eğer emeği biz anlamışsak, sokakların sesini anlamışsak, bunun mutlaka bir karşılığı olacak listelerde diye düşünüyoruz. Aksi takdirde çok şeyi anlatamayız.
 
-Önseçimde seçilemeyecek sıralarda yer almış isimlerin kontenjandan gösterilebileceği tartışılıyor CHP içinde. Ne diyorsun buna?
UÇAR: Hukuki bir engel yok. İzmir’de vicdansal bir sorun var bence.
 
-Nasıl yani?
UÇAR: Şöyle yani, partinin, örgütlerin, kadınların, erkeklerin bir yanlarını acıttı bu sonuç bence. Onun için değerlendirebilirler tabii. Birinci ve ikinci bölgede listede yer almış kadınların, kontenjandan değerlendirilmeleri, vicdansal bir karşılık olur bence.
 
-Seni kontenjanda görürsek şaşırmayalım yani.
UÇAR: Şaşırmamak lazım, çünkü bu konunun artık Nurgül Uçar ile ilgisi yok, kadın temsili ile ilgisi var. Bir de emekle ilgisi var. Artık İzmir’de yaşayanlar kontenjana sıradan bakamıyor. Ben dünden beri onlara cevap bulmaya çalışıyorum.
 
-CHP içindeki kadınlar bundan nasıl bir ders çıkardılar sence?
UÇAR: Rahatsızlar ve çok üzgünler. İlk defa biz yüzleştik gerçekten, bir kırılma yaşıyoruz şu anda Türkiye adına. Türkiye adına, CHP’de yaşanan önseçim bir kırılma zaten. Başka normal yerlerde sonuçlar güzel. İnsanları bıraktığınız zaman doğru sonuçlar çıkar. Sadece İzmir’de kadın anlaşılamadı. Böyle bir şey var. Şu anda belki bu da bir fırsat. Önseçim emek ve kontenjan artık zor bir durum oldu. Ben kontenjanda olmayı hiç düşünmemiştim, çünkü bu kadar insan emek vermişken, şimdi onu bekle de üstüne gel, bana göre hiç hoş bir durum değil çünkü. Emeğin karşılığı olmalı, ancak o zaman hak yerini bulur diyorum. İzmirli kadının sesi ve temsilcisi olarak sonuç ne olursa olsun İzmir CHP milletvekili listesindeki milletvekili adayıyım, sonuna kadar çalışacağım, sonuna kadar herkesin gözünün içine bakacağım. Tüm kadınların tüm erkeklerin, İzmir’de hepsine, sadece CHP’lilere değil ama hepsine. Çünkü ben her çalışmada vicdan ve yüzleşmeyi temsil edeceğim.
*
Ve söz sırası, önseçim yarışında Birinci Bölge’nin 9’uncu sırasında çıkan milletvekili adayı Avukat Sevda Erdan Kılıç’ta…

 
-Sonuçlar karşısında neler hissettiniz Sevda Hanım?
SEVDA ERDAN KILIÇ: Ben önseçim kampanyası boyunca ben emeğe oy vereceğim, siz de emeğe oy verin dedim. Benim anahtarla, kilitle, maymuncukla işim yok. Her konuşmamda, ‘bu işin siyasetin, kabarık cüzdanlar değil aslında yürek işi olduğunu’ anlatmaya çalıştım olabildiğince. 1999’dan bu yana CHP’de aldığım görevleri anlatmaya çalıştım. Neredeyse 16 yıl boyunca siyaset yapıyorum CHP’de. 12 yıldır aktif görevdeydim. Seçilme süreçlerini anlattım. Dedim ki, ‘sizinle birlikte bu örgütle birlikte sokak sokak gezmemiş, CHP için oy istememiş, 29 Mart’tan sonra bir daha göremeyeceğiz, sizinle omuz omuza mücadele etmeyeceğini düşündüğünüz hiçbir aday adayına oy vermeyin, ben de oy vermeyeceğim.’ Bu çerçevede olabildiğince kendimi anlattım ve bunlardan oy aldım. Siz de biliyorsunuz ki, Türkiye’de sağcısı var, solcusu var, farklı gruplar, mezhepsel ittifaklar var. Bunları kırmak zormuş. Ben bunları bilerek girdim seçime, kırabileceğimi düşünmüştüm ama kırmak gerçekten zormuş.
 
-Bunları anlatırken, sözlerinize nasıl karşılık bulmuştunuz o anlarda?
KILIÇ: Ben konuşma yaptığım zaman hep alkışlarla karşılandım. Örgüt beni tanıyor zaten. Biliyorsunuz 4.5 yıl CHP il sekreteriydim.  Kendimi anlatmakta zorluk çekmedim, çok güzel tepkiler de aldım. Israrla fotoğraf çektirmek isteyenler, telefonumu almak isteyenler, sarılan teyzeler, çok güzel tepkiler aldım, zorluk yaşamadım, ulaşmakta da zorluk yaşamadım. Ama bizim yaşadığımız şey şuydu. İnsanlar dinledi, beğendi, ama seçim aşamasına geldiğinde, son iki gün isimlere değil, numaralara oy verdiler. Yani Sevda’ya oy vereyim denmedi, ellerine verilen anahtarlardaki numaralara maalesef oy verdiler.. Belki bir çok kişi oy vermek isteyip de içinde benim de olduğunu zannedip oy vermedi. Çünkü maalesef öyle kullanıldı oylar. Yani özgür iradeye müdahale edildi. Bir önseçime, demokratik bir yarışa yakışmadı. İsme vermediler, ellerine tutuşturulan anahtarlardaki numaralara oy verdiler maalesef.
 
-‘Sevda çok çalışır, Ali milletvekili olursa emeğin hakkını verir, Veli İzmirlinin hakkını herkesten çok savunur’dan ziyade, üyelerin farklı ittifaklardan dolayı tanımadıkları isimlere oy kullandıkları örgütünüzde konuşuluyor. Bu kanıya katılıyorsunuz yani.
KILIÇ: Evet katılıyorum. Çünkü hakikaten baksaydı örgüt, kimler emek vermiş, kimlerin söyledikleri ile yaptıkları aynı… Onu bile değerlendirseler … Şimdi bu önseçim sürecinde bir sürü aday adayını gördüler ama bu partide emek vermiş insanların geçmişine baktıklarında ne iş yaparlar, nasıl geçinirler, nasıl yaşarlar, daha önce CHP’de görev yaparken nasıl davranmışlar, adaletli mi davranmışlar, eğer bu süzgeçten geçseydi, farklı sonuçlar çıkardı. Maalesef bu süzgeçlerden geçilmedi. Hele de son gece artık kim güçlü görüldüyse, onunla uğraşıldı. Dediğim gibi ittifaklar yapıldı. Hatta bir kadın çıkmasın diye başka kadınlar kullanıldı, başka kadınlara oy verdirildi. Acı bir süreç, demokrasiye yakışmadı. Bundan sonraki önseçimlerde süreçlerde bundan ders çıkarırız örgüt olarak, daha farklı davranırız diye düşünüyorum.
 
-Nasıl bir ders? Ne yapılması gerekiyor sizce?
KILIÇ: Seçilebilecek sırada bir kadın olmaması sizce de uygun oldu mu? Benim aday adaylığımı bir kenara bırakalım. Örgütü uzun yıllar emek vermiş bir kadın olarak söylüyorum ben size bunu. İzmir’de oldu mu sizce bu sonuç, hiç kadın aday olmaması. Ben İzmir’de bekliyordum açıkçası, iki üç kadının seçilebilecek sıralarda seçilmesini bekliyordum.
 
-Bence de çok ayıp oldu, bir tanecik bile kadın ilk sıralarda yer bulamamış olması, hakikaten şaşırtıcı..
KILIÇ: Ama özellikle birinci bölgede vahim yaşandı. Kadınlar çıkmasın diye başka kadınlara oy verdirildi. Çıkabilecek ihtimali olan kadınlar çıkmasın diye oy verdirildi. Bir mezhepte ittifaka karşı, başka bir mezhepte ittifak kuruldu.  Maddi şeyleri ise hiç konuşmak istemiyorum, benim söylememe bile yakışmıyor bunlar. Bence üzücü, üzgünüm o anlamda. Kendi adıma değil, Cumhuriyet Halk Partisi adına üzgünüm. Çünkü ben hiç öyle siyaset yapmadım. Parti 1999 seçimlerinde baraj altında kaldığında, o seçimde ben bir okulda müşahittim. Partim baraj altında kaldı diye çok üzüldüm, o zaman siyaset yapmaya karar verdim, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydim. Geldim Buca gençlik kollarına üye oldum, sonra 2004’te kongrede il gençlik kolları başkanı oldum biliyorsunuz. Sonra il disiplin kurulu üyesi oldum, 3.5 yıl sürdü. Son 4.5 yıldır da CHP İzmir İl örgütündeyimdim, hiçbir yere aday adaylığım yok bugüne kadar. Çünkü hep bir şeyler yapalım bu partide, örgüt görevimizle Cumhuriyet Halk Partisine katkım olacağını düşünmüştüm. İlk defa önseçim olacağı için aday adayı oldum ve bunları yaşadık hep beraber.
 
-Sevda hanım, filanca mezhepte, filanca etnik kimliğe sahip diye oy vermek gibi, sırf kadın olduğu için bir kadına oy vermek… Bir kadın olarak sizin de içinize sinen bir durum değil, bunu anlıyorum sözlerinizden, doğru mu ?
KILIÇ: Kesinlikle! Bakın şöyle, ben arkadaşlarımı da eleştirdim, ben kadın aday değilim, kadınım diye bana oy verilmesin, konuşmalarımda da hep bunu vurguladım. Hala onu söylüyorum. Bir radyo programında bana sordular, ‘kadın gibi kadın bir milletvekili mi olursun, erkek gibi kadın milletvekili mi’ diye. Ben ‘insan gibi bir milletvekili olurum’ dedim. İnsani olarak nasıl bir duyarlılık hissediyorsam, nasıl davranıyorsam, milletvekili olunca da aynı davranmaya devam ederim. Kadınım diye veya karşımdaki bir kadın diye özel bir şey yapılmasını, ben kendime hakaret sayıyorum. Bunu 16 yıllık emeğime hakaret sayıyorum açıkçası.
 
-Bunca mücadeleden sonra denge olsun diye kontenjanlara kadın konulacak. Zaten genel başkanınız ilk sıraların kadınlara ayrılacağını açıklamıştı. Ama şimdi önseçim yapıldı. İnsanlar emek verdi, emek vermiş isimler varken, kontenjana kadınların gelmesini nasıl izah edeceksiniz?
KILIÇ: Kontenjana da kadın koyacağız mantığıyla kadın koymasınlar. Hakikaten Cumhuriyet Halk Partisi’ne katkısı olacaksa, emeği varsa, ülkeye bir yararı olacaksa, etkin kadınlar koysunlar. Sırf kadın diye bakılıp konacaksa, bence hiç konulmasın. Çünkü ülkede önce insani yaşam problemi var. Ben her zaman bu ülkede ‘sadece kadın problemi var, kadın cinayetleri var’ diye bakmıyorum. İnsani bir problem var. Bence kadın erkek dedikçe bu sorunun aşamayacağız. Ben kotaya karşıydım. Kadın kollarına bile. Partilerdeki kadın kollarının kadınları erkeklerden uzaklaştırıp aktif siyaset dışına itilmek için kurulduğunu düşünüyorum. Eğer böyle sürekli ayırdıkça kendimizi, eşit şartlarda yaşamamız, eşit şartlarda siyaset yapmamız da mümkün görünmüyor.
 
-Doğru olanın sınıfsal mücadele olduğunu savunuyorsunuz yani?
KILIÇ: Evet. Sadece kadınlar adına değil, insani bir mücadele. Haksızlık görüyorsa, kadın da aynı durumda, erkek de aynı durumda. Çocuk da aynı. İşkence ediliyorsa, hayvanlar da aynı durumda. Buna bu duyarlılıkla, toplu olarak bakmak gerekiyor. Tek tek baktığımızda biz de zaten başta ayrıştırmış oluyoruz, özel imtiyazlar sağlamış oluyoruz. Bence bu aradaki uçurumu da açıyoruz.
 
-Önseçimde iyi oy almış ama seçilemeyecek yerde olan kadınların kontenjandan aday gösterilmelerini tartışıyor partiniz. Ne diyorsunuz?
KILIÇ: Hukuken böyle bir sakınca yok ama tüzüğümüzde olamaz gibi bir şey var. Kendi adıma böyle bir girişimde bulunmam, benim siyaset yapma anlayışıma uygun değil. Hukuken olabilir mi, olur. Genel Merkez’in şöyle bakması gerekiyor herhalde. İzmir için, Cumhuriyet Halk Partisi için, ne yapılması gerekiyorsa, onu yapması gerekiyor. Bizden sonra siyaset yapacak gençlere, bizden sonra aktif siyaset yapacak insanlara karşı da bir umut olur mu böyle bir yaklaşım, benim adaylığımla ilgili konuşmuyorum ama böyle bir yaklaşım tabii ki motivasyonu da artırır örgütte diye düşünüyorum.
 
-İzmir’de özellikle 1. Bölgede ittifaklar damga vurdu sonuçlara diyorsunuz. Bu, İzmir’de ilk sıralarda hiç kadın olmamasını tam olarak anlatıyor mu? Denizli’ye, İstanbul’a, hatta Yozgat sonuçlarına bakarak soruyorum bunu…

KILIÇ: Kontenjanlara kadın yazılacak söyleminin de biraz etkisi olmuş olabilir. Bizim gittiğimiz yerlerde bu da çıktı karşımıza, ‘zaten kontenjana bir kadın yazılacak’ gibi. Bazıları adaylığımızı bile kontenjan adaylığı gibi algıladı. Bu söylem de biraz çarpıtıldı, yanlış aksettirildi üyelere. ‘Kontenjandan gelecekler, bu emek veren kadınlar olmasa da olur’ diye bakmış olabilir bir kısım üye de. Bu ittifaklarla, kadınların işi zor zaten, daha zor olduğunu da bir kere daha gördük.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 her şucu örgüte yüklemeyelim
 3 Nisan 2015 Cuma 15:42
İstanbul ve Ankara'da seçilebilir yerlerde kadın milletvekilleri çıkabiliyorsa elbette 4.5 yıl il sekreterliği yapan biri de çıkabilirdi. Çıkmaması örgütün suçu değil, kendisinin 4.5 yıl boyunca yaptıklarının doğru olmadığı göstergesidir..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz