MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
IŞİD’e duyulan tepki, Özgecan’da vücut buldu…
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
17 Şubat 2015 Salı

IŞİD’e duyulan tepki, Özgecan’da vücut buldu…

Annem, ‘neren acıyorsa canın oradadır’ der sıklıkla. Benim de sıklıkla hatırladığım/hatırlattığım bu söz, fiziki acılar kadar ruhsal sıkıntılarımızda da geçerliyse eğer, bir haftadır canım, annemin yanındaydı. 
8 ay önce felç geçiren, ölümden dönüp yatağa bağlı kalan annemin hem bu özel durumu, hem de yaşlılığa bağlı hastalıkları nedeniyle son bir haftadır iki hastane arasında mekik dokurken… İyi haberler duymaya/almaya her zamankinden daha fazla ihtiyacım varken, Özgecan girdi hayatıma/hayatlarımıza. Hepten dağıldım… Gencecik bir kızın sadistçe katledişinin acısını kendi sıkıntılarımın üzerine ekledim; ağırlaştıkça ağırlaştım, kaldıramadım üzerimdeki yükü. 
‘Asalım keselim/hadım edelim’ bağırışları… ‘kana kan/intikam’ çığlıkları… bir bakanın aslında adaletten ne kadar umutsuz olduğunu anlatan çıkışı… dilini yutmuş üniversitelerin çıldırtıcı sessizliği… aklı selim insanların anlatmaya çalıştıkları sebep-sonuç ilişkilerinden ziyade (çoğu) siyasetçinin kaba saba, öç duygularını kanırtan samimiyetten uzak açıklamaları üzerinde dönen konuşmalardan, ‘vuvuzela ortamı’ndan öylesine gerildim, öylesine daraldım ki… Konuyu serinkanlı konuşabileceğim ‘bir insan evladı’ arandım; başkasının acısını da duyabilen bir insan sesi…  
Meslek hayatımda belki de ilk kez ‘ne soracağımın planı’nı dahi yapmadan çevirdim telefonunu. ‘İnsani bir şeyler işte’ dedim açıldığında o telefon.  
İşte ‘hesapsız’ sorularım ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nün, hastaları tarafından ‘en sevilen’ hocalarından Prof. Dr. Ali Saffet Gönül’ün yanıtları…
 
-Türkiye’de şiddet, özellikle de kadına şiddet neredeyse olağan hadiselerden biri oldu. İstatistikler dakikada 20 kadının dayak yediğini, her ay 34 kadının öldürüldüğünü, kadına şiddetin yüzde 1400 arttığını söylüyor. Sanki film seyreder gibi izlerken, bir anda bütün Türkiye Özgecan için ayağa kalkıyor. Bu infialın/isyanın, bir psikiyatr olarak anlamı ne sizce?
PROF. DR. ALİ SAFFET GÖNÜL: Diğer olaylar da konuşuluyordu ama… Herhalde burada iki şey var. Bir tanesi, herkesin sahip olabileceği bir kız var ya da herkesin bir yeğeni var ya da bu yaşlarda bir sevdiği insan var. Onun hunharca öldürülmesi söz konusu. Daha da önemlisi kızcağız buna direnmiş. Yani bizlerin durumu kabullenenden çok, direnen insana saygımız daha fazla. Burada direndiğini anlıyoruz. Dolayısıyla da kişiler namusu ya da tecavüze uğramayı engellemek için yaptığı bu mücadeleyi büyük bir takdirle karşılıyor. Dolayısıyla da sempatileri artıyor. Bu standart olarak evde dayak yiyen ya da bizim kültürümüz budur vs. gibi açıklamaların çok ötesinde olay bir durum.
İkinci nedeni ise burada son günlerde çok konuşulan bir şey var. IŞİD’in yaktığı pilot. Diri diri yanan bir insan. Bizim çok alışık olduğumuz bir uygulama değil. Bu kızcağızın başına gelen son 6-7 aydır sıklıkla duyduğumuz IŞİD gibi bir terör örgütünün yaptığı işkenceler, tecavüzler ve en sonda da yakma. Bizde tamamı yapılmış vaziyette. Zaten insanlar bu IŞİD meselesinden son derece rahatsız, sanki hepsi bir anda birleşmiş de bu kızın başına gelmiş gibi oldu. Ben insanların bunu bilinçli düşündüğünü düşünmüyorum ama gündem karşıtı hassasiyetin gelişmiş olduğunu düşünüyorum. Çünkü bileklerinin kesilmesi, tecavüze uğraması, bıçaklanması, yakılması… Bunlara parça parça bakacak olursak IŞİD’in bulunduğu yerlerde olan şeyler. Burada, bu olayda hepsi birleşmiş oldu.

- Bu vahşi terör örgütünün yaptıkları, cayır cayır yakışları, bıçakla koyun gibi doğradıkları insanların görüntüleri haberlerde, gazetelerde, sosyal medyada an be an. Sanki herkes şiddetin ayrıntısını kim daha fazla ortaya çıkaracak yarışı içinde. Bu kadar şiddet insanları nasıl etkiliyor? Tamam, herkes eline bir kibrit alıp birbirini yakmaya kalkmıyor ama dehşeti bu kadar ayrıntısıyla vermek doğru mu değil mi?
PROF. DR. GÖNÜL: Birincisi şunu unutmamak lazım. Şiddet şiddeti doğurur. Yani bir ortamda şiddet varsa, ille de fiziksel olması gerekmez; belirli bir ortamda bu sözel ya da fiziksel şiddet varsa, insan buna uyum gösterir. Maalesef ülkemiz şu sıra şiddetin yoğun olduğu bir dönemden geçiyor. Evet şiddet hep vardı ama bu boyutta herkese doğrudan yansımıyordu. Bir de tabii farklı yaklaşımlar söz konusuydu. Daha ahlakçı yaklaşımlar söz konusuydu. Şimdi ise daha bir güç gösterisi yapılıyor. Yani bunu hem ülke içinde, hem ülke dışında görüyoruz. Bu birinci mesele. Şiddet varsa bir bölgede, şiddete eğilimli olanların şiddeti artacaktır. Ama şiddete eğilimi olmayanlar kimler? Genetik olarak zaten şiddete eğilimli olmayan bir grup var. Bu az bir oran değil. İki, zeki insanlar. Yani zeki insanların önemli bir kısmı problemleri çözme becerilerini şiddete başvurmadan çözebilen insanlardır. Bunların şiddetini görmeyeceğiz ama daha az zeki olanlar, sorunu çözme becerisi az olanlar ve anti sosyal kişilik bozukluğu dediğimiz psikopatlar… O zaman bu fırsattan yararlanıp daha çok şiddet göstereceklerdir.

- Peki bu tür yayınların detaylarıyla bu şekilde yayınlanmasına, gösterilmesine ne diyorsunuz? Sosyal medya kontrol altına alınamaz ama basın olarak, bizim payımız oluyor mu?
PROF. DR. GÖNÜL: Bunu nasıl aktardığınız önemli. Yani işin şiddetinden bahsederken ince ince insan duygularından bahsederek de yazabilirsiniz, kaba şiddeti de gösterebilirsiniz. Benim gördüğüm kadarıyla basın kaba şiddeti gösteriyor. Bu da insanları travmatize ediyor. Yani oradaki şiddetin neden olduğu kişileri uzun dönemli nasıl etkilediği ya da şiddetin şiddeti nasıl doğurduğuyla ilgili bir bilgi edinmiyorum. Ne işin nedenini, ne de sonucunu görebiliyorum. Bence sıkıntılardan biri bu. Dolayısıyla şiddet sonra normal bir şeymiş gibi oluyor. Kimler için? Az önce dediğim problem çözme becerileri az olan, zekası düşük ve empati yapma sorunu olan psikopatlar için. Diyorlar ki ‘madem bu normal oldu. O zaman ben de normal davranırım….’ Hatta bu tip insanlar şiddete eğilimini kaybetmiyor daha medeni ortamlarda. Sadece kimse şiddet uygulamadığı için şiddet uygulamıyor. Aynı oranda Danimarka’da da Hollanda’da da bu tür insanlar var. Ama ortamda şiddet düşük olunca, bu insanlar şiddetlerini gösteremiyor. Şiddetin artma nedeni bu. Yani insan dünyanın her yerinde aynı insan. Sadece düzen bir kısmına gösterme imkanı tanıyor, bir kısmı da tanımıyor.

- ‘Batılı yaşam tarzı sonucu bu insanlar mini etek giyiyorlar ve sonu tecavüzle bitiyor’ gibi çok ahlaksızca yorumlar yapılıyor. Batılı yaşam tarzı Batı’daki insanları niye tahrik etmiyor veya tahrik ediyorsa da ‘bu niye bir saldırıya/öldürmeye dönüşmüyor’un cevabı da burada o zaman. Öyle mi?
PROF. DR. GÖNÜL: Tabii. Ama şunu karıştırmamak lazım. Tahrik etmek amaçlı giyinmek başka bir şey, mini etek giymek farklı bir şey. Siz mini etek giymezsiniz ama öyle cilveli davranırsanız ki mini etek giymekten fena olur. Ya da vereceğiniz cevaplarla, bakışlarla karşı tarafı bu konuda davet edersiniz ya da etmezsiniz. Şimdi bakın biliyorsunuz biz uzun yıllar yurtdışında yaşadık. O kadar insanla görüştük. Öyle yurtdışına gidip de efendim mini etek giyeyim karşı tarafı tahrik edeyim falan diyen bir grup yok ortada. Yani evet belirli ölçülerde belirli kıyafetler giyiyor ama bu kıyafetler karşı tarafı rahatsız etmeyecek boyutta olsun deniliyor. Şimdi siz bir şeye hemen, diz üstü giymek, mini etek giymek dediğiniz andan itibaren ben insanları ayırt etmeye başlıyorum. Onu giyen namuslu ya da namussuz gibi. Bu öyle değil. Kıyafetlerin seçimleri hal ve tavırları kişilerin mesajlarıyla ilişkilidir. Yani diyelim karşı taraf, bir partiye gittiniz ya da karşı cinsle davet edilebilecek bir ortamda bulundunuz. Bar ortamı gibi, velev ki orada da biri size dedi ki hayır. O zaten hayır demek. Benim karnım acıktı deyip pastanedeki pastayı alıyor musunuz? Ya da ben tahrik oldum deyip yan komşunuzun BMW’sini çalııyor musunuz? Beni çok cezp ediyor tahrik ediyor deyip kimse komşunun arabasını çalmaz ki.

- Zeki olmayanlar, psikopatlar, şiddetin şiddeti doğurması, basının kaba dili… Ya siyasilerin kadınlarla ilgili dili? Biri çıkıyor ‘iffetli kadın gülmez’ gibi laflar ediyor. Bir vali (Celalettin Cerrah) o vahşi Münevver Karabulut cinayetinde aileye ‘kızlarına sahip çıksalardı’ gibi bir cümle kurabiliyor, bir AKP Milletvekili ‘tecavüzcü, kürtaj yaptırandan daha masumdur’ diyebiliyor. Bu tür sözler zeki insanları öfkelendiriyor, tepki doğuruyor ama az önce söylediğiniz zekası kıt, psikopat ruhlu insanlar tarafından nasıl algılanıyor, ne tür etkiler yapıyor?
PROF. DR. GÖNÜL: İnsanlar şunu anlamadıkları müddetçe… Bir başkası sizin hayat tarzınıza ya da yaşam şeklinize uymak zorunda değildir ve siz buna saygı duymak zorundasınız. Bir Müslüman, Hıristiyanın yaşam tarzına ya da bir ateistin bir Müslümanın yaşam tarzına karışmaması beklenir. Bu tip açıklamalar evet olabilir benim teyzeme de soracak olursanız onun da kültürü, bakış açısı muhafazakar bir bakış açısı olarak belirli kıyafetlerin, davranışların kadınlara daha uygun olduğu şeklindedir. Teyzemin bakış açısının bu olması başka bir şey, teyzemin bunu empoze etmeye çalışması başka bir şey. Yani evet insanlar farklı bakış açılarında olabilir, bunları ifade de edebilir ama benim ifade etmemle, bir siyasetçinin ifade etmesi arasında bir fark var. İnsanların sözlerinin nereye gideceği kişilere bağlıdır. Bir gün bir laf edersiniz üç gün sonra o lafı yutmak zorunda kalırsınız. Benim tavsiyem, hiç kimse bir diğerinin hayatına doğrudan karışmasın. Hiç kimse de ötekine akıl verecek kadar zeki değil. Herkesin birbirinden beklentisi var ama sonuçta yine herkese sormuşlar herkes gidip kendi aklını almış değil mi? Niye bu bir siyasetçinin bu konudaki aklı olsun? Az önce bir takım örnekler verdiniz. Kalkıp da hanımlar üzerinden konuşan, pek çok dini fetva veren pek çok kişinin de kendi çocuğunun çalıştığı, başının açık olduğu ortaya çıktı. Yani çalışmasın diyenin de kızı çalışıyor. O yüzden hiç kimse bir diğerinden daha iyi olduğunu söyleyemez ki birine dini olarak akıl verebilsin.

- Pek çok acıtıcı olayda olduğu gibi çoğunluk, nedenlerden çok sonuçlar üzerinden konuşuyor. Kimi idam, kimi hadım edilsin diyor. Bazı kadın dernekleri, bazı meslek gruplarına öfke kontrolü eğitimi vermeyi çözüm olarak sunuyor. Sizce bu işe yarar mı? İnsan davranışlarını anlamaya yönelik bir bilim dalının uzmanısınız, ne dersiniz?
PROF. DR. GÖNÜL: Şiddetin nedenlerini önemli ölçüde zaten biliyoruz. Hem beyin olarak hem davranışsal olarak hem de ekonomik ya da sosyal olarak biliyoruz. Türkiye’de var olan durumları da biliyoruz. Dolayısıyla yeniden neden-sonuç analizlerini yapmak, belki bazı veriler için önemli olabilir ama çoğunlukla gerekli olduğunu düşünmüyorum. Burada eğer bir adım atılacaksa, bu işte ceza hukukunun baştan düzenlenmesi lazım. Geç gelen ceza ceza değildir. Bugün Türkiye’de en önemli meselelerden bir tanesi hukuk meselesi. İnsanlar hukuka çok fazla güvenmiyor. Bugün AB Bakanı Volkan Bozkır bile ‘devlet adam öldüremez ama ben silahla bunu hallederim’ diyor. Sayın bakan bile sonuçta adaleti kendisi sağlıyor. Herkese adaletli davranmak söz konusu olmalı. Tabii bir grup insan endişe ediyor eğer benzer bir olaya benim başıma gelmiş olsaydı ben kurtulmuş olsaydım, devlet benim hakkımı ne kadar koruyacaktı? Yoksa ben bugün etek giydim de dar pantolon giydim de o yüzden tecavüzü hak ettim diyecek miydi? Bunun ortadan kalkması lazım. İnsanlar ceza göreceklerini bilirlerse ve emin olurlarsa, hatayı daha aza indirirler. 
Diğer yandan evet, öfke kontrolüyle ilgili tedavi sistemleri kurabilirsiniz ya da bir takım insanları daha iyi izleyebilirsiniz ama bunlar sonuç getirmeyecektir. Burada temel olan şey, ülkenizdeki genel şiddetle ilgili davranışların ve sözlerin azaltılması. Burada da hem iktidarın, hem muhalefetin, hem de HDP gibi kazancını ya da gelişmesini şiddetten alan partilerin şiddetten vazgeçmesi gerekiyor. Bugün Güneydoğu’da az sayıda insan ölmüyor. Biliyoruz ne kadar sayıda genç kızın intihar ettiğini. Sütten çıkmış ak kaşık değil hiç kimse. Önce liderler ve aklı selim olduğunu düşünen insanlar daha az şiddet içeren sözleri ve davranışları gösterirse, toplumun kalanı da ona uyacaktır. İkincisi de tabii ki hukuk.

- ‘Başkasının acısını duyabilen’ bir insan olarak, sizin sözlerinizle son noktayı koyarsak…
PROF. DR. GÖNÜL: Şunu söyleyebilirim. Vefat eden kızcağız son derece cesur, son derece yapması ya da direnmesi gereken bir durumda direnebilmiş, onurunu korumuş ve hepimizin bir kahraman gözüyle bakması gereken bir genç kızdır. Pek çok insan önemli iş yapabilir ama bir insan böyle bir durumda hala direnebilecek cesareti gösterebiliyorsa; bu onun, nice ‘büyük işler yapıyorum, büyük adamım’ diyen insanlardan daha önemli bir cesaret ve onura sahip bir insan olduğunu gösterir. Özgecan’a Allahtan rahmet diliyor ve önünde saygıyla eğiliyorum...
 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 
 18 Şubat 2015 Çarşamba 00:00
AKP'li forum sitelerine bakarsanız zihniyetin ne olduğunu anlarsınız. "Madem tacize karşısın o halde bin pembe metrobüse, madem pembe metrobüse karşısın o halde taciz var diye anırma." diye yazmış. zihniyet bu. Yazık. Normal otobüse binen taciz olursa sesini çıkarmasın diyor. http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=4162009#4162009
 gürhan
 17 Şubat 2015 Salı 21:16
hiç ilgisi bile yok işid vb siyasi bir terör örgütünün yaptıkları ile bu konunun alakası bile yok
 hanım
 17 Şubat 2015 Salı 19:58
tebriklerr..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz