MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Peki, şimdi ne olacak?
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
8 Haziran 2015 Pazartesi

Peki, şimdi ne olacak?

Benim ve de bu sütunun okurları için 7 Haziran sandığında sürpriz yoktu.  
HDP barajı rahat rahat geçecek demiştik, geçti.
MHP, HDP üzerinden ‘etki-tepki’ prensibiyle yükselecek demiştik, yükseldi. 
CHP doğru işler yapıyor ama konjonktürün partisi değil, o nedenle en fazla yerinde sayacak demiştik, saydı. AK Parti’nin tek başına iktidar dönemi bitecek demiştik, bitti.
Sayın Cumhurbaşkanı için ‘partisine zarar veriyor’ demiştik, verdi.
HDP barajı yıkıp, yüzde 13’ü bulduysa bunu öncelikle Erdoğan’a borçludur.
Ki süreç içinde bunun böyle olduğunu/olacağını da söylemiştik.
Olası koalisyon senaryolarını da günler öncesinden kaleme almıştık.
O yüzden uzun etmeye hacet yok. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi.
Ve demiştik ki; 7 Haziran Türk siyasetinde bir nevi milat niteliğinde gelişmelere sahne olacak. Kartlar esaslı bir şekilde karılacak. Karılmaya başlanıyor işte.
AK Parti’de ‘yenilikçi kanat’ Erdoğan’a sınır çizmeye hazırlanırken CHP’de de kurultay sesleri ‘İnce’den kulağımıza gelmeye başladı.
Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekirse;
Sürecin tartışmasız galibi Selahattin Demirtaş’tı. Ve 7 Haziran süreci Türk siyasetine bir lider kazandırdı. Hoşumuza da gitse zorumuza da gitse Demirtaş’ın liderliği tescillenmiştir.
Ama hem Demirtaş hem de HDP için asıl sınav şimdi başlamıştır. Kutuplaşma iklimindeki Türkiye’deki
Erdoğan karşıtlığı, AK Parti’yi ‘tek başına iktidardan uzaklaştırma’ gayesi ve de çözüm sürecinde legal muhatap arayışı HDP’ye yüzde 10 barajını yerle bir ettirmiştir.   
Peki, şimdi ne olacaktır?
Tüm partiler, başta AK Parti olmak üzere 7 Haziran’ı doğru okumak zorunda. Baştan söyleyeyim, seçmen AK Parti’yi henüz silmiş değil. Sonuç sağlam bir uyarıdır ancak. Esasen seçmen ülkeyi AK Parti’nin yönetmesini istiyor. Ama Erdoğan’ın ‘başkan’ olmasını, Yeni Türkiye adı altında bazı tehlikeli adımların atılmasını, Anayasa’nın askıya alınmasını, yargının siyasallaşmasını, meclisin adeta ‘noter’ gibi çalıştırılmasını istemiyor. Hatta ‘Erdoğan’ın partiye karışmasını bile istemiyor’ diyebiliriz.
Seçmen, güçler ayrılığı, bağımsız yargı, bağımsız meclis istiyor.
Parlamenter sistemin devamını istiyor. Seçmen ülkeyi AK Parti’nin yönetmesini ama ‘tek başına yönetmesini’ istemiyor. Çünkü mevcut tabloda AK Parti’nin içinde olmadığı bir hükümet teoride mümkün ama pratikte pek de mümkün görünmüyor.
İster akla gelen ilk senaryoda olduğu gibi MHP ile ister CHP ile ister HDP ile olsun, birlikte yönetmesini istiyor. Eğer öyle istemeseydi, 13 yılın yorgunu AK Parti’ye yüzde 40’ı da vermezdi.
Bazıları için AK Parti’nin tek başına iktidardan düşmesi, tarihi bir zafer olabilir. Meseleye şöyle bakalım o zaman. AK Parti bir önceki seçimde 10 kişiden 5’inin oyunu almıştı. Şu an 10 kişiden 4’ünün oyunu aldı. Yani sadece bir kişiyi kaybetti. Aslında niceliksel açıdan mesele bu kadar basit!
Ama 13 yılın ardından adeta devletin kendisine dönüşen bir partiden söz ediyorsak; mitinglerini 40’dan fazla kanaldan canlı yayınlatan, onlarca gazeteye ‘sufle manşet’ attıran, devletin tüm imkanlarını parti için seferber eden, yasama, yargı ve yürütmeyi elinde tutan bir partiden söz ediyorsak; o bir kişinin bile ayrılması büyük sonuçlar doğuruyor işte.
Hem de siyasal-toplumsal kutuplaşmanın zirve yaptığı süreçte…

AK Partililer mutlaka bunun muhasebesini yapacaklardır, yapmalıdırlar.
Nereden nereye gelindiğinin muhasebesini…
Kurulduğu 2001’deki vizyon, anlayış, hedef ve de vitrini terk eden iktidar partisi gelinen noktada Erdoğan Partisi’ne dönüştü.
Her seçimde güçlenen, güçlendikçe yükselen, yükseldikçe halktan uzaklaşan, etrafı oligarklarca, dalkavuklarla çevrilen, körleşen, sağırlaşan Erdoğan, yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişti.
Partiyi ve ülkeyi tek başına yönetme sevdası ona ‘ustalık döneminde’ tarihi hatalar yaptırdı.
Cumhurbaşkanlığı gibi yüce bir makamda otururken parti lideri gibi yollara düşüp, devletin imkânlarıyla siyasi mitingler düzenlemesi adalet duygusunu örseledi ve ters tepti. Milyar dolarlık saraylardaki şatafat dar gelirli kesimin ona olan inancını zayıflattı. Kur’anın siyasete alet edilmesi ve Diyanet İşleri Başkanı’nın mercedesi kaçınılmaz sonu hazırlayan faktörlerden birkaçıydı. Kutuplaştırıcı bir üslupla adeta korku imparatorluğu yaratan Erdoğan içeriden ve dışarıdan uyarıları duymazdan, görmezden geldi.
Süreç boyunca dedik ki; AK Parti’ye bugüne kadar güç katan Erdoğan artık AK Parti için yüke dönüşüyor.
Ve de bu seçimin sonucu bu tezimizi de doğruladı.
Görünen o ki ‘yenilenme’ AK Parti için en acil ihtiyaçlardan biri. Yenilenme ve tazelenme…
Aslında bu fırsatı 17-25 Aralık sürecinde yakalamışlardı. Ama onlar partinin bağırsaklarını temizlemek yerine yolsuzluğa bulaşan bakanlarını aklamayı tercih ettiler. Yani o treni kaçırdılar. Bu kez de yenilenme trenini kaçırırlarsa, iç hesaplaşma girdabına düşüp, klasik bir sağ partinin bilindik sonuna doğru yelken açarlar. Bunca yıpranmışlığına rağmen muhalefetin hala alternatif olamadığı AK Parti aslında kendi alternatifini bünyesinden çıkarma potansiyeli taşıyor. 
Süreci sağlıklı okuyup, iç temizliği yapabilirlerse, özeleştiri mekanizmasını çalıştırabilirlerse tabi ki…
*
CHP’ye gelince; sürecin eleştirilmesi en zor partisiydi. Yaklaşık 60 ilde ön seçim yaparak demokrasi adına tarihi bir adım attı. Son dönemlerdeki her seçimde olduğu gibi ‘Cumhuriyet, Laiklik, Atatürk’ gibi değerlerin arkasına saklanmadan ülkeyi ve ekonomiyi daha iyi yönetme iddiasıyla çıktı sahaya.
Seçim beyannamesiyle ‘yoksulluğa’ savaş açtı. Emeklinin, dar gelirlinin, yoksulun dikkatini çekmeyi başardı. Belki de liderlik ettiği 5 yıl boyunca iktidara en zor anları, en büyük korkuyu bu seçim sürecinde yaşattı Kılıçdaroğlu. Ama sürecin popüler partisi HDP’nin gölgesinde kaldı. Sürece iyi başladı ama aynı dozda sürdüremedi. Kendi tabanından HDP’ye oy kaçırdı. Ama AK Parti tabanından bile oy almayı başararak maçı berabere getirmeyi bildi.
AK Parti’yi iktidardan düşürme hedefinde başarılı olmuş gibi görünse de ‘oy artışı’ sağlayamamış olması giderek Kılıçdaroğlu’nun üzerindeki psikolojik yükü artıracaktır.  

MHP için çok şey söylemeye gerek yok!
Ama Bahçeli’nin sağduyusu, maniple edilmeye müsait sürecin sükûneti açısından yine önemliydi. Seçimin ufukta göründüğü günlerde İzmir’de, Ege Üniversitesi’nde Ülkücü bir gencin ölümüyle sonuçlanan olaylar birilerinin istediği gibi başka kentlere sıçramışsa da kısa sürede sağduyunun galip gelmesinde Bahçeli’nin rolü büyüktü.
Kobani olaylarında da iyi bir sınav veren Bahçeli, kana bulanmak istenen ülkesi için gereken duruşu sergilemeyi her defasında bildi. HDP’nin yükselişi nedeniyle yakaladığı toplumsal rüzgârı iyi değerlendiren Bahçeli, yüzde 16’yı geçmişse de bu oran MHP’nin potansiyelinin altında kaldı. Bunda da Erdoğan ve AK Parti kurmaylarının Dolmabahçe’de imzaladıkları ‘çözüm süreci anlaşmasını’ rafa kaldırıp MHP seçmenini hedefleyen eylem ve söyleme dönmelerinin etkisi tabi ki büyüktü. Her ne kadar Selahattin Demirtaş’a karşı seçmende bir sempati uyanmışsa da HDP’nin geri kalanı konusunda ciddi bir soru işareti başından beri vardı. İşte o soru işaretleridir MHP’yi yüzde 12’lerden 16’ya çeken…
İzmir’e baktığımızda ise;
CHP Kılıçdaroğlu’nun aday olduğu kentte ortama yüzde 45 oy aldı. Bir yıl önce yerel seçimde yüzde 49,6 aldığı kentteki oyunu bir önceki genel seçime nazaran ancak 1,5 puan arttırabildi Kılıçdaroğlu. 13 olan vekil sayısı 12’ye düştü. Ülke genelinde yerinde sayarken İzmir’deki oy artışını Kılıçdaroğlu’na bağlayanlar var. Ama artışın temel nedeni bana göre önseçimdir.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığının yanı sıra sürecin en politik ismi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun da oy artışına katkısı olmuştur. Yerel seçimden sonraki PM’de İzmir’de başarısız olduk’ dediği bilinen Kılıçdaroğlu’na sormak lazım şimdi. İzmir’de şimdi başarılı oldunuz mu?

AK Parti cephesinde beklenmedik bir durum yok. 2011’le kıyas kabul etmeyen bir listeyle çıktılar sahaya. Almanya’dan, Tunceli’den ithal adaylarla…
Giderek kan kaybeden bir partiydi zaten. 2011’de yüzde 36,6 alırken 30 Mart 2014’te yüzde 35 küsurda kalmış cumhurbaşkanlığında da yüzde 34’ü zor bulmuş bir parti… Kan kaybı ülke geneliyle aynı aslında. AK Parti 2011’de aldığı yüzde 50’den 40’a nasıl düştüyse, İzmir’de de 36’dan 26’ya öyle düşmüştür.
Ama yakın geçmişte Ahmet Türk’ü ve konvoyunu taşladığı için ‘Faşizmin başkenti’ ilan edilen İzmir’de HDP’nin barajı geçip 2 de vekil çıkarması tartışmasız bir başarıdır. MHP, HDP ile kıyaslandığında, vekil sayısını arttırmış olmasına rağmen İzmir’de başarılı sayılmaz. Bunda da Sayın Bahçeli’nin dediğim dedik tavrının ve de liste hatalarının etkisi büyüktür.

Ve İlhan İşbilen…
Malum cemaatin adayı! Çok güçlü ve de renkli bir seçim kampanyası yürüttü ve 26 bin oy aldı birinci bölgeden. Azımsamıyorum, küçümsemiyorum tabi ki. Ama AK Parti Diyarbakır Vekili Cuma İçten’e bir çift sözüm var. İzmir için attığı ‘Haşhaşilerin Başkenti’ twetini bir daha gözden geçirmelidir Cuma Bey! İzmir onun bunun değil demokrasinin kalesi olmayı tercih etmiştir yine.

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 misafir
 12 Haziran 2015 Cuma 08:27
akp ile kim kolisyon yaparsa oyu dip yapar. hele hele chp yaparsa bir sonraki seçimde türkiyenin 2.partisi hdp olur.
 Yorum
 11 Haziran 2015 Perşembe 08:40
Onu bunu bilemeyiz. Milli irade koalisyon demiştir Başkanlığa dur demiştir Herkes saygı duyacak
 Hakkı
 10 Haziran 2015 Çarşamba 11:45
Mhp aday listesini İzmir'e yönelik ve ülkcü camia içerisinden yapsaydı.3+3 kesin yapardı.
 DEMOKRASİ
 10 Haziran 2015 Çarşamba 00:47
Evet Demokrasinin olmazsa olmazı KUVVETLER ayrılığıdır. Bunlarda YASAMA, YÜRÜTME VE YARGIDIR. 13 YILDA YASAMA YÜRÜTME VE YARGI TEK ELDE TOPLANDI... BUNUN ADINADA TRAJİ KOMİK BİR ŞEKİLDE İLERİ DEMOKRASİ DEDİLER.. ÖNCE DEMOKRASİNİN RUHUNU ANLAMAYAN VEYA ANLAYIP DA İŞİNE GELMEYENLER DERS ALMALIDIR.
 muhalif
 9 Haziran 2015 Salı 13:42
HDP. ye giden "ödünç oylar" anket şirketleri tarafından çıkarıldı, hdp. nin kemik oyu %6,akp.den gelen oylar %4, chp. den gelen oylar %2,diğer %1
 
 9 Haziran 2015 Salı 13:31
CHP.de ön seçimi kim yaptı? kılıçdaroğlu, o zaman kılıçdaroğluna bağlıdır.
 yavuz
 9 Haziran 2015 Salı 12:52
Rahat olun rahat maç bitmedi
 m.y.
 9 Haziran 2015 Salı 12:38
ne olacağını söyliyeyim. yeni meclis aritmetiği AKP. yi iktidar yapmayacak. diğer 3 partininde açıklamaları bu yönde. peki ne olacak? MHP. ve HDP. hükümete girmeyecek. dışarıdan destekle CHP. azınlık hükümeti kurulacak.3 parti kısa sürede meclisten çıkarılacak "restorasyon" kanunlarında mutabık kalıp. yeni meclis komisyonlarınıda oluşturup, Türkiyeyi normalleştirmeye çalışacaklar.
 muhalif
 9 Haziran 2015 Salı 12:31
yazarın 7 haziran sonucu için "süpriz yok" demesi inandırıcı değil, bir önceki yazısına bir bakmalı, AKP. için %44 demişti.yani tek başına hükümeti kurmasını temenni ediyordu. yani biraz AKP. yanlısı bir yazı idi. şimdi seçim sonucunda AKP. tek başına iktidar olamıyor. 2013 gezi olayları seçim sandıklarına yansımıştır. "geziciler" HDP. ye barajı AŞTIRDILAR ve akp. ye "dur" dediler.AKP. nin en büyük hatası GEZİYİ GÖRMEMEZLİKTEN GELMESİDİR.YAZAR DİYOR Kİ 10 kişiden 5 i yine AKP. YE VERDİ. iYİ AMA 1011 de 2 kişiden biri AKP. ye vermişti.bu seçim AKP. için hezimettir.
 YÜZDE ISRAR ETME DOKSANDA OLUR
 9 Haziran 2015 Salı 12:16
SN..YALDIZ...SİYASETİN ANA HEDEF VE STRAJESİNDE RAKİP VEYA RAKİP OLMASI MUHTEMEL İKTİDAR ADAYLARINI ETKİSİZ HALE GETİRMEDEKİ POLİTİKALAR ŞU ANDA MECLİS SAYISINA GÖRE OLUŞTU..ONUÇ YILDIR OLUŞTURDUĞU KADROYU BİRANDA ELDEN CIKARMA RİSKİNİ ASLA GÖSTEREMEZ,AKP NİN HEDEF PARTİLERİ İLE MHP NİN HEDEF PARTİLERİ HEMEN HEMEN AYNI,BAKANLIK BÖLÜŞMESİNDE MHP YE NE KADAR AZ VE ETKİSİZ BAKANLIK VERİRİSE O KADAR KAZANCLI OLACAK,MEYDANLARDAKİ KONUŞMALAR SİYASETEN SÖYLEMLERDİR DİYECEKLER,PARTİLERİNDEKİ KAYNAŞMAYIDA PARTİİÇİ SORUNU DİYİP ZAMANA YAYARAK**İKTİDAR HÜKMÜNÜ ANLATACAKLAR**HAYIRLISI OLSUN..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz