MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
“Sen Ne Diyojen?”
Martı CANITIN
YAZARLAR
13 Mart 2013 Çarşamba

“Sen Ne Diyojen?”

Geçen gün, fırtınada kıyıya vurmuş eski ahşap bir fıçının içinde uyuya kalmışım. Bir ara gürültüyle gözümü açtım. Omuzlarından aşağı çarşaf gibi bir kumaş sarkan, beyaz sakallı bir adam elinde feneriyle karşımda durmuş bana bakıyordu. Panikle kafamı fıçıya çarptım. Gözlerim fener ışığında faltaşı gibi büyüdü.
 
“Aman abi, bu fıçı dolu. Bak ancak bana kadar. Baksana kanatlarımı açınca sığmıyorum bile. Ağabeycim olsa inan dükkan senin” diye debeleniyordum ki…
 
“Korkma evlat” dedi. “Fıçı ikimize de yeter. Ben bir garip adem, sen bir garip martı. Uzaklardan geliyorum. Yorgunum. Bir süre dinleneyim ben de yanında izin verirsen”.
 
“Hımm” diye düşündüm. “Pek zararlı birine benzemiyor. Hem belki yanında yiyecek bir şeyler vardır. Biraz kahvaltılık filan... Zaten ben de sıkılmıştım, şöyle iki lafın belini kırarız” dedim.
 
Kenara doğru yer açıp, “Buyur abi” dedim sırıtarak. “Benim fıçım, senin fıçın. Adım Canıtın, Martı Canıtın”.
 
Elindeki feneri yüzüme doğru uzatıp, ateş gibi gözleriyle bana bakarak içeri girdi.
 
“Ben de Diyojen, Sinoplu Diyojen” dedi davudi sesiyle.
“Nasıl Diyojen ? Sen ne diyojen?” dedim. “Ben Romalı Perihan’ı bilirim abi. Bir yakınlık var mı?”
 
Sakalını sıvazladı. Sırtını fıçının duvarına dayayıp, yanıt vermedi.
Baktım üstü başı, sırılsıklam. İğrenç de bir koku.
“Diyojen abi, ıslanmışsın azıcık”…
“Evet, gelirken sizin körfeze düştüm. Şu anlata anlata bitiremediğiniz İzmir Körfezi’ne” dedi ters ters.

“Hala içine mi yapıyorsunuz siz bu körfezin? Bok götürüyor her yeri.”
“Aman sen ne Diyojen abim benim?” dedim panikle. “Sus valla yolarlar ikimizi de. Ne yapması, ne etmesi. Münferit akıtmalar olabilir. Münferit salmalar filan. Sakın diyeyim ha. Bak şurada tek göz bir fıçım var sığınacak, başımı sokacak. Zaten vapur peşinde kuru simite talimiz. Yapma gözünü seveyim abicim ya.”
 
“Diyosun.”
“Ben demiyorum Diyojen abicim, büyüklerimiz öyle diyor. Yalan mı söyleyecek koca adamlar.
Açıklama yaptılar kapı gibi. Sen de sakalı ağartmışsın ama… Öyle elde fener bir havalar filan? Bak daha önünü bile göremeyip, körfeze düşmüşsün. Hem sen neden gündüz vakti fenerle geziyorsun ortalıkta?”
 
Yine sakalını sıvazladı. Fenerin ışığına daldı bir süre.

“Adam arıyorum Canıtın, dürüst adam arıyorum” dedi.

Diyojen abimin fıçının içinde yankılanan davudi sesiyle içim geçmiş. Uyandığımda gitmişti. Bir baktım ki fenerini bana bırakmış…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Dr. YANIK
 17 Mart 2013 Pazar 21:44
CANITIN ELDE KALAN FENERLE NE YAPACAK. KİMİ AYDINLATACAK YADA NE ARAYACAK?
 AK Partili Yorumcu
 13 Mart 2013 Çarşamba 17:59
Kuşun gözü açılmış. Darısı gerçekleri görmeyen İzmirlilerin başına.
 
 13 Mart 2013 Çarşamba 13:44
çok manidar olmuş
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz