MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Sınırlı sorumlu muhalefet
Tayfun MARO
YAZARLAR
9 Ocak 2020 Perşembe

Sınırlı sorumlu muhalefet

Pasaport’ta, arkadaşım ve ben, masaların işgalinden geriye kalan kaldırımda yürümeye çalışıyoruz. Mekânlar ile masalar arasında kalan daracık koridorda güçlükle ilerlerken, yolu kapatan garsonu uyarınca, karşı kaldırımı göstererek, “git, oradan yürü,” diye çemkirdi. Ben de, buna hakları olmadığını söyledim. Tartışma çıktı.

Masalarda içkilerini yudumlayan şehrimin güzel insanları tartışmayı sadece izliyordu. Demek, kaldırımın yayalara böyle kapatılmasına hiçbirinin itirazı yoktu. Sanki bir penguen kalabalığı ile bakışıyorduk. Ama orada “Gökdelene geçit yok!” diye bağırsam, çoğu bana eşlik ederdi.

Ortak aklın birbirini ağırladığı bir yol hikâyesi…

Kordon yolu yapılacaktı, hem de üç şerit; engel olduk! Gökdelen de yaptırmayacağız!

Öyledir zaar...

O yaptırılmayanları gözler önüne sererek biz sade yurttaşları tarifsiz mutlu eden kurtarıcılarımıza basit bir sorum var;

Yapılmasına karşı çıkılan gökdelenin az ötesinde gökdelen bölgesi var. Tepelerin tek geçit verdiği, İzmir’in nefes aldığı boğaz… Oraya neden göz yumuluyor?

Tüketim mabetlerine doluşarak tüketim maratonuna pür heves katıldığımız sürece, o binanın varlığı veya yokluğu neyi değiştirecek, bunun cevabı yok…

Konu, altyapıya getireceği yük ise, teknik bir konu olup ilgili meslek odaları tarafından zaten ele alınıyor.

Konak’tan Üçkuyular’a kadar sahil yolunu hız pistine çeviren otoriteye neden boyun eğdik? Kıyı, “Kordon” dediğimiz o iki kilometre kadar yoldan ibaret mi sayılıyor?

Karataş’ta ışıkların bulunduğu noktadan Konak’a kadar hiç ışık ve yaya geçidi olmaması, ilgi alanımıza girmiyor mu?

Yıllardır, Mithatpaşa Caddesi kaldırımlarında, arabalara, çöp konteynerlerine ve kaldırım işgallerine rağmen yürümeye çalışmanın, bilmediğimiz iyi bir tarafı mı var?

Kendi kendime soruyorum; Bütün bunlara karşı çıkmayı cazip kılan “gösteri boyutu” yetersiz kalıyor olabilir mi?

İzmir, en ön sıradan en arka sıraya kadar sorunlu bir şehir... Denizi lağım, zeytinlikleri ve bağları yazlık… Mimarisi kimliksiz… Şehri denize kapatan beton bloklardan oluşan kent silueti… Yitik kültür ve tarih mirası… Deniz kültürüne yabancı bir şehre dönüşmüş, sekiz bin yıllık liman şehri…

Şehrin elli yılını planlayacak akla ihtiyaç var. Gelin görün ki böyle bir akıl şehri yüzyıldır yönetmiyor. Şehri denizden beton setlerle ayıran aklın yaptığı işlerle durumu idare ediyoruz. Umarım bu defa başarırız.

Nihayetinde, yüzyıllık ihmalden üç kuşak sorumluyuz.

İnsanlık, yakın gelecekte, bir tarafta mülksüzler ve yoksullar, bir tarafta efendiler ve yardımcıları; “köleler ve efendiler” düzenine geçecek. Küresel gidişat böyle…

Hakeza küreselleşen Dünya düzeninin gerektirdiklerindendir şehirlerin metropolleşmesi; gökdelenli veya gökdelensiz…

Metropollerde işçi sınıfı ortadan kalkarken, kent yoksulları ortaya çıkıyor. Bu yeni sosyal sınıfa üretimde ihtiyaç kalmadığından, yoksulların tehciri, kentsel dönüşümle gerçekleştiriliyor. Yerinde dönüşüm de çare olamayacak.

Yeni üretim kültürünün, kentlerde yeni sermaye dağılımının ve yeni sosyolojinin yeniden yapılandırmakta olduğu metropollerin meseleleriyle karşı karşıyayız. Yeni ve bütüncül bakış açısına ihtiyaç var.

Sanayi toplumu sonrasında olanları nasıl okumak gerekir, bunu bildiğimizden emin değilim. Öncelikle, olanları anlamaya ve toplumsal konsensüs sağlamaya ihtiyacımız var. Ancak o zaman, “ne yapacağımızı” ve “nasıl yapacağımızı” bilme imkânımız olacak. Salt karşı çıkmakla olmuyor.

Sol cenahta günümüzde yaşanan sorunların ve başarısız sol muhalefetin temelinde, Marks’ın Kapital’ini burjuvaların sosyalistlerden çok daha iyi kavramış olmaları, yatıyor.

Bu benim düşüncem. Ancak yabana atmamakta yarar olabilir…

Yeni bir dile ve bakış açısına şiddetle ihtiyaç var. (Bunu her yazımda dile getirmeye devam edeceğim.)

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 the worse for wear
 10 Ocak 2020 Cuma 14:35
Kordon yaya için facia haline geldi. Hisar Cami önüne de dikkat ediniz. Camiyi, Şadırvanı ve de ağaçları görüyor musunuz? Elbette başka örnekler de var. Bir kent nasıl sevilmez, kentin güzellikleri nasıl gizlenir ve kente nasıl yazık edilir ? Gezin görün.
 Lombak
 10 Ocak 2020 Cuma 13:13
Sayın Obi, Saint döneminde Kordon'daki işletmelerle Büyükşehir arasında bir anlaşma imzalanmıştı diye hatırlıyorum. Bunu sanırım yeni başkanın işletme sahiplerine hatırlatması gerekiyor. Yoksa biliyorsunuz, insanımız eski başkan gitti kurallar da bitti anlayışındadır hep.
 Obi
 10 Ocak 2020 Cuma 01:37
Tayfun bey, daha geçenlerde Kordonda yürürken aynı şey benim de başıma geldi, mekan sahipleri bir de naylon bir kapıyla kaldırımda geçişi kapatmış! Peki bu belediyenin zabıtası(muhtemelen doğulu mekan sahiplerimizin oylarını kaybetmemek için) neden müdahale etmez?! Artık polisi, zabıtayı, belediye başkanını hiçe sayan.. Kendi kurallarını, bu şehre ve çevresindeki vatandaşlara kabul ettirmeye çalışan, kendini vazgeçilmez ve kural tanımayan sayan bir kesim var!
 TC misafir
 9 Ocak 2020 Perşembe 20:45
Gökdelen bölgesine itiraz eden çok oldu, peki duyan oldu mu? Ülkede dayatma moda oldu iktidarı ve muhalefeti farketmeksizin.
 Gürkan
 9 Ocak 2020 Perşembe 14:36
Gökdelen haberi çıkınca benzer yorumları bir çok kere yazdım ancak verilen cevaplar; "ne yani, her yere gökdelen mi yapılsın? oldu :)
 Lombak
 9 Ocak 2020 Perşembe 14:10
Gökdelen bölgesine Saint de göz yummuştu. Neden göz yumulduğunu ben de anlamıyorum. Yapılanların da kente faydası olmadı.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz