MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Valimizi bulaşıcı hastalıktan kaybettik
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
24 Şubat 2020 Pazartesi

Valimizi bulaşıcı hastalıktan kaybettik

Bilmiyorum sizde de öyle mi? Corona virüsü ile ilgili her haberi okuyorum, henüz bu tür haberlerde sansür-oto sansür uygulandığını da sanmıyorum. Viral salgın nedeniyle İtalya’da Venedik Festivali’nin iptalini okuyunca, aslında hem insanlığın, hem de İzmir’in geçmişindeki salgın hastalıkları düşündüm ve yazayım dedim…

Mesela Veba, 17. yüzyılın sonlarından itibaren Batı Avrupa için bir sorun olmaktan çıksa da ticaret yollarının üzerinde bulunan Osmanlı coğrafyasında görülmeye devam etmiş ve önemli yıkımlar yapmış. Başta başkent İstanbul olmak üzere İzmir, Halep ve Selanik gibi ticari merkezler veba salgınları nedeniyle büyük kayıplar verdi.  Veba 19. yüzyılın ilk yarısına kadar Osmanlı ülkesini etkilemeyi sürdürmüş. 1830’larda uygulanmaya başlanan karantina sistemi ve salgının eski gücünü yitirmesi ile veba kısmen kontrol altına alındı.

AminMaalouf’un meşhur romanlarından biri de, Yüzüncü Ad-Baldassare’ninYolculuğu’dur. Romanda 1666’nın hemen öncesinde geçer. Gizemli bir kitabın peşinde kıtalar, kentler, denizler aşırı yolculuklardan bahseder. Tanrı’nın gizli (yüzüncü) adını ararken kendini ve aşkı bulan yolcu ise, antika tüccarı BaldassareEmbiaco’dur. Baldassare’nin Konya’dan İstanbul’a, İstanbul’dan İzmir’e kadar olan yolculuğunda geri planda hep bir “veba salgını” korkusu vardır…

Kolera günleri…Osmanlı topraklarında kolera ilk defa 1822 yılında görülmüş ve bundan sonra gerek büyük salgınlar gerekse de ara salgınlar halinde Osmanlı topraklarından eksik olmamış. Koleranın kıtalar arasında salgınlar halinde dünyayı sarstığı bu yüzyılda, deniz ve kara ticaret yollarının kesişme noktasında bulunan Osmanlı ülkesinde de büyük çaplı ölümlere neden oldu.

Evet , Osmanlı’da büyük can kayıplarına yol açan hastalıklar kolera ve veba idi. İzmir özelinde ise kolera ve vebanın yanı sıra sıtma! Koskoca Efes kentinin boşalmasına neden olan bir salgındı sıtma! Ve bir de tüm liman kentlerinde insanları canından bezdiren frengi… Fuhuşun öz kardeşi frengi..

İzmir’in tarihsel birikiminin saptanmasına önemli katkılarda bulunan tarih araştırmacısı İlhan Pınar dostumuzun, “Gezginlerin Gözüyle İzmir” adlı çalışmasında ; OrrieMuller isimli Alman gezgin, İzmir’in savaşlara, depremlere, yangınlara ve veba salgınlarına rağmen binlerce yıldır ayakta kalmayı başaran bir kent olduğunu yazar:“Güzel İzmir 1850’li yıllardan sonra, salgın hastalıklardan veba ve kolera eski etkisini yitirmeye başlarken ortaya Osmanlı doktorlarının “İllet-i Efrenciye, Maraz-ı Efrenci veya Frenk Uyuzu” dediği frengi hastalığı yaygınlık göstermeye başlamıştı…”

Yani İzmir’in günümüzde de en sevimli köşelerinden birinin adının Karantina oluşu boşuna değildir. Urla’daki adada (şimdi yarımada) bulunan Tahaffuzhane’nin varlığı da bu salgın korkularının sonucudur.

İzmir’de ise sıtma salgınları 1930’lara kadar devam etmiş, Halkapınar, Bostanlı ve Reşadiye’deki bataklıklar sıtmanın nedenini oluşturmuş… “Vali Paşa” Kazım Dirik de 1931’de bu hastalıktan kurtulamamıştı. Emel Göksu- 1929 Dünya Ekonomik Buhran Yıllarında İzmir ve Suç Coğrafyası adlı  kitabında böyle yazıyor. İzmir’in gelmiş geçmiş en meşhur valisinin ölüm nedeni karaciğer rahatsızlığı diye kayıt altına alındıysa da gerçek ölüm nedeni yakınlarının da ifade ettiği gibi sıtma idi.

***

Neden? Neden? Neden?

Herkes gibi ben de merak ediyorum son zamandaki patlamaların nedenini… 19. yüzyılda Alman Bakteriyolog RudolfVirchow, “Değişen koşullar ve salgın hastalık ilişkisi” üzerine ilk yayın yapan bilim adamı oldu. Virchow’un“Değişen koşullar” dan kastı, yemek alışkanlıkları, ticaret, seyahat, giysiler ve iklim idi.

Çağdaşımız hekimler ise salgın hastalıkların nedenini, “Küreselleşme” ile açıklıyorlar. İçinden hala geçmekte olduğumuz dönem mikroorganizmaların alışılagelenin dışında dağılım göstermesinin viral ve enfeksiyon hastalıklarının öngörülmemiş salgınlara yol açtığı bir dönem olduğunu söylüyorlar. Yani Kolomb’un adamlarının Amerika’dan kapıp İspanya’ya getirdiği “Çiçek” hastalığı bağışıklık sistemi düşük eski dünyalıları nasıl kasıp kavuruyorsa, hiç bilmediğimiz Corona’nın küreselleşme sonucu dünyayı etkilemesi kaçınılmaz.

1918’de Birinci Dünya Savaşı’nda ölenlerden çok insanı öldüren İspanyol Gribi… Ve yakın dönemde unutulmayacak salgınlar: SARS- 2003 • Influenza A H1N5 (kuş gribi)- 2007 • İnfluenza A H1N1 (domuz gribi)- 2009 • MERS- 2012 • Influenza A H7N9 - 2013 • Ebola- 2014 • Zika-  2015 …

Önemli bir iddia da insan dışındaki canlıların türlerindeki azalma, biyoçeşitlilikte tür kaybı bu türden hastalıkların yayılmasının nedeni. 1970’ten bu yana, dünyadaki kuş türlerinin yüzde10’u,  Memelilerin yüzde 20’si, sürüngenlerin yüzde 30’unun türü tükenmek üzere… Her tür kaybı evrendeki canlıların bağışıklık sistemine daha da büyük zarar vermeye aday.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 enver olgunsoy
 25 Şubat 2020 Salı 12:47
sn.Atilla güncel bir konuya dokunmuşsunuz.Katkıda bulunma adına aşı reddi toplumumuzda olağanüstü artmış durumda.Bu toplumsal facia da salgınlara sebeb olabilir.Hiç kimsenın böyle bir lüksü olamaz.
 Selim Soydemir
 24 Şubat 2020 Pazartesi 17:12
Yazarın ğuzel özeti için teşekkürler. Ancak çiçek hastalığı Amerikan yerlilerinden değil Avrupalılardan Amerikan yerlilerinden geçtiği ve bu hastalığa karşı bağışıklığı olmayan gerçek Amerikalıların kırıldığını sanıyorum. Makaledeki " Yani Kolomb’un adamlarının Amerika’dan kapıp İspanya’ya getirdiği “Çiçek” hastalığı bağışıklık sistemi düşük eski dünyalıları nasıl kasıp kavuruyorsa" tespitinin yanlış olduğunu düşünüyorum. İyi günler dilerim
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz