MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Aydınlar
Tayfun MARO
YAZARLAR
11 Haziran 2021 Cuma

Aydınlar

Türkiye’de aydınların durumu üzerine söz söylemek çok netamelidir.

Lakin Yalçın Küçük, “Aydın Üzerine Tezler” kitabında konuyu uzun uzun yazdı...

Benim derdim ise, aydınlara itirazımı, A4’e sığdığı kadar dile getirmek.

Osmanlı’dan günümüze aydın hareketinin her dönemde sorunlu ve etkileri itibarıyla oldukça zayıf olduğu bir vakıadır. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında aydın etkisi yok denecek kadar azdır.

Çünkü Çanakkale Savaşı’nda, Osmanlı’nın aydın tabakası olan zabitan sınıfı neredeyse yok oldu. Padişah hemşerileri (İstanbul’da yaşayan saray çevreleri)) savaşa gitmiyordu, ilk defa Çanakkale’de savaştılar.

Türkiye’nin aydınları, toplumsal değişim ve dönüşüm süreçlerinde genellikle statükodan beslenmenin konforunu tercih ettiklerinden, siyasal alanda başını derde sokacak meselelerden uzak durmuşlardır.

Ne yazık ki, halka tepeden bakmak, yaygın bir aydın hastalığı olagelmiştir.

Bu nedenle olmalı, CHP’li bir dostum, tepeden bakan aydın tavrından duyduğu rahatsızlığı, Snellman’ın aydınlara yaptığı çağrıyı paylaşarak dile getirmiş;

Aydınlara

Fin filozof Snellman (1806-1881): “Aydın olmak, modaya göre elbise, şapka ve kolalı gömlek giymek değildir. Aydın zümre, milletin beyni gibidir. Millet sizi, iyi bir öğrenim gördükten sonra, bir maaşa konasınız; akşamları kahvelerde iskambil kâğıdı veya tavla masasının başına geçip eğlenesiniz diye okutmamıştır.

Sizler, milli zekayı geliştirmek, milli iradeyi kuvvetlendirmek, milli vicdanı uyandırmak mecburiyetindesiniz. Milletin cahilliği, kabalığı, vahşice sarhoşluğu, hastalık ve fakirliği siz aydınların suçudur.”

Aydınların suçları ve mecburiyetleri elbet de tartışılır; ancak uygarlığın getirdiklerine ziyadesiyle bağlı olan aydınlar, sistem kuran aklın sadık bendeleri olarak, yeryüzünde insan varlığının üstündeki lanetten sorumludur.

Mesela, küresel sermayenin gücünü arkasına alarak konuşmayı seven bir entelektüel, “Türkçe ve Kürtçe gibi dillerin kendi dertlerini anlatmak için kullanılan uyduruk diller olduğunu” söyleyebiliyor.

Belli ki -kendi ifadesiyle- insan bilgisinin dış sınırlarını zorlamak suretiyle gelişen dilleri konuşan emperyal güçlerin insanlığın başına açtığı dertler onu ilgilendirmiyor. Gelişmenin laneti onun meselesi değil.

Sonuç olarak, diplomaları ve okuduklarıyla toplumda kültürel üstünlük kuran aydın, bildiği her şeyin altında kalmış bulunuyor.

Canımızı sıkan bilgi; “Cahil” dediklerimiz, “eğitimli, okumuş” insan kadar zarar vermedi, hayata.

Sistemin ve sistemleştiren aklın taşıyıcı kolonlarından aydınlar, tarihi misyonlarını tamamlıyor olabilirler mi?

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz