MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bizimkisi bir aşk hikayesi!
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
15 Nisan 2022 Cuma

Bizimkisi bir aşk hikayesi!

Önümüzdeki pazar…

O’nun ölüm yıldönümü…

29 yıl nasıl da rüzgar gibi geçip, gitmiş…

Allah ömür verseydi; yaşasaydı…

Bugün 95 yaşında “tonton” bir eski Cumhurbaşkanı olacaktı…

Ömrü o kadarcıkmış…

66 yaşında aramızdan ayrıldı…

Geride evlatlarını ve…

40 yıl aynı yastığa baş koyduğu bir “First  Lady” bıraktı…

O eş, o anne…

Şimdi…

Cumhurbaşkanı eşiyle paylaştığı anılarla yaşıyor…

Ama…

Öyle özlüyor ki…

Kayahan Usta’nın o unutulmaz şarkısındaki gibi:

Bizimkisi bir aşk hikayesi…

Siyah beyaz film gibi biraz…

Ateşle su, dikenle gül gibi…

Bizimkisi roman gibi biraz…

Bu kısacak anma / hatırlama satırlarının kahramanları…

Semra-Turgut Özal çiftidir…

Ve…

Onlar hiç unutulmuyor…

***

Türkiye’nin 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal…

Çok özel bir siyasetçiydi…

Yaşamı müthiş renkli, vefatı ise “muammalı” oldu…

***

Zaman Tüneli’ne girelim, biraz gerilere gidelim…

Pek kimse bilmez ama…

Semra Özal…

İTÜ’lü elektrik mühendisi Turgut Özal’ın ilk eşi değildir…

Ayhan İnal’la dört ay evli kaldığı bir süreç var…

Semra Özal ise…

Bir yıl sonra hayatına giriyor Turgut Bey’in…

O sırada…

Semra Yeyinmen, Elektrik İşleri Etüd İdaresi'nde sekreter…

Seviyorlar birbirlerini…

Evlatları…

Ahmet, Zeynep ve Efe, mutluluklarını doruklara çıkarıyor…

***

Turgut Özal, o günlerin çalışkan bir bürokratı…

Süleyman Demirel’e danışmanlık yaptı…

Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı oldu…

Sabancı Holding’de Genel Koordinatörlük koltuğuna oturdu…

***

Siyaseti seviyordu; duygularına engel olamadı…

1977 Genel Seçimleri'nde…

Millî Selamet Partisi'nden…

İzmir milletvekili adayı oldu; ancak seçilemedi…

Derler ki…

Turgut Özal, bu nedenle…

“İzmir’i pek sevmezdi…”

***

Dert etmedi İzmir’deki yenilgiyi…

Altı yıl sonra…

20 Mayıs 1983’te Anavatan Partisi'ni kurdu…

Asker’in elinden siyaseti aldı…

Sivil inisiyatif şaaaak diye öne çıktı…

O günlerde TV siyah-beyazdı…

Elindeki dolma kalemi “göze sokar” gibi sallayarak konuşması…

Aradan bunca zaman geçti, hala unutulmadı…

En önemli vizyonu “yarın”a ve “yeni”ye tutkun oluşuydu…

Toplumun her kesimiyle barışıktı…

Cumhurbaşkanı olduğu dönemde bir gün…

İstanbul’da din adamları ağırlıklı bir toplantıya katılmıştı…

Yaşlı ve uzun sakallı bir kişi çıktı, yüzüne şunları söyledi:

“Sen Türkiye’ye çok kanallı televizyonu getirdin ve pornoyu soktun... Sabahlara kadar porno oynatılıyor... Ahlâk kalmadı…”

Cumhurbaşkanı, kürsüden o adama nasıl cevap verdi, dersiniz?

“Birincisi, senin gözlerinin altı mosmor; belli ki, sabaha kadar porno seyrediyorsun… İkincisi, teknoloji bize uzaktan kumanda cihazını, Allah da beyin vermiş… Beğenmediğin, bir program olunca beynin parmaklarına emir veriyor ve parmakların bir başka kanalın düğmesine basıyor. Bunu bile kullanmaktan âcizsin... Bana da yasakçı olmamı mı öneriyorsun?”

***

32 yıl önce ANAP’ın kongresinde öldürmeye kalktılar…

İki kurşun sıktılar, sağ elinden yaralandı…

Cumhurbaşkanı olunca, suikastçısını affetti…

***

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, “Alışamadık…” sloganları ile tepki gösterenlere verdiği, “Alışırsınız, alışırsınız…” cevabı pek meşhurdur…

***

Gelmiş, geçmiş tüm Cumhurbaşkanlarından farklıydı…

Resmi programların çoğuna…

Kravatsız, spor pantolon, keten ayakkabı ve tişörtle katılırdı…

Askeri birlikleri şortla denetleyince kıyamet koptu…

***

Turgut Özal, halk dilinde yer aldığı gibi…

Tonton, sevecen ve müşfikti…

Kolay kolay sinirlenmez ve kızmazdı…

Çok babacandı…

Ailesine karşı büyük zaafı vardı…

Gün geldi, eşi Semra Özal ve evlatlarıyla ilgili müthiş eleştiriler aldı…

***

Bu dünyaya vedası bile…

İnanılmaz bir olayı peşinden sürükledi…

12 günlük Türkistan gezisinden dönmüştü…

Seyahat boyunca çok yorgun olduğunu defalarca söyledi…

Pek sağlıklı sayılmazdı; by-pass ameliyatı geçirmişti…

Aşırı kiloluydu…

Ona rağmen…

Sabah sporu yaparken kalp krizi geçirdi…

Ne ilginçtir ki…

Çankaya Köşkü’ndeki doktor o gün izinliydi…

Kurtaramadılar…

Bir süre sonra, “suikast” diyenler çıktı…

Daha ileri gidip, “Limonatasına zehir koydular” bile dediler…

İddialar o denli yoğunlaştı ki…

Vefatından 19 yıl sonra kabri açıldı, otopsi yapıldı…

Adli Tıp Kurumu, zehir bulunduğunu…

Ancak Özal'ın zehirden mi, yoksa başka sebepten mi öldüğünü…

Tespit edemediklerini açıkladı…

***

İnançlıydı…

Cuma namazlarına gider, orucunu tutardı…

Bir farkla…

“Cumhurbaşkanı şu camide Cuma namazı kıldı…” diye…

Haber yapılmasını asla istemezdi…

Dinin, Allah ile kul arasında, hassas bir ilişki olduğunu söylerdi…

Dini, politikaya alet eden bir siyasetçi asla olmadı…

Atatürk’e…

O’nun ilke ve inkılaplarına candan bağlıydı…

Semra Özal ile el ele tutuşur; öyle gezerdi…

Ve, O’nu her şeyden çok severdi…

Semra Özal’ın şu sözleri unutulacak gibi değildir:

“Bana, (Muhafazakar Turgut Bey’in eşi olarak viski içiyorsunuz, dans ediyorsunuz…) diyorlar… Kur’an da okurum, eğlenceye de giderim… Hem de Kur’an’ı Arapça okurum… Beş vakit namazımı kılarım ama bir davette viskimi de içerim… Hepsinin yeri ayrı…”

***

An itibarıyla, 88 yaşındaki eski First Lady…

Turgut Bey’in anılarıyla yaşıyor…

Geçen yıl bu günlerde…

Anadolu Ajansı’na rahmetli eşinin son gününü dile getirirken…

Dudaklarından şunlar dökülüyor:

“O sabah spor yaparken birden düştü, apar topar araca aldılar, gerekli müdahale yapılamadı... Ambulans beklenmedi, arabaya kondu… Hastanede gerekli müdahalenin yapıldığını da sanmıyorum… Evde doktor olsaydı, düştüğü anda müdahale edebilseydi belki kurtarılabilirdi…”

Eşinin yokluğuna hiç alışamamış…

Semra Hanım’ın şu veda sözcükleri önemlidir:

“Yokluğunda boşlukta gibiyim… O’na olan özlemi anlatmak zor... Eğer biraz daha yaşasaydı kafasındaki Türkiye planlarını hayata geçirirdi... Yemek yemeyi çok severdi, ağır yiyecekleri saklardım ama ne yapar eder, onu bulur yine de yerdi…”

***

Bitiriyoruz…

Kimilerine göre…

Özal, bu memleketin çehresine değiştirmiş…

Hatta…

Çağ atlatarak…

Türkiye’yi dünyanın örnek alınacak ülkeleri arasına sokmuştu…

Nokta…

Hamiş: “50 yıllık meslek hayatımda bi’tanecik kitap yazabildim… O da Turgut Özal’ın hayata vedasından sonra… Adı, “Rahmetliyi Nasıl Bilirdiniz?” Baktım, aradan  27 yıl geçmiş… Hala ikinci eli, sosyal medyada dolaşımda… İyi ki yazmışım o kitabı… Işıklarda uyusun…”

Sonsöz: “Turgut Özal, tıpkı bir kuyruklu yıldız gibi geldi ve geçti… Onu tutamadık… / Anonim…”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz