ABD dünyayı yönetiyor, ABD’yi de bunlar… Son 10 yılda o kadar çok kez tekrar ettim ki bu cümleyi… Dün akşamdan beri de yineliyorum.
Ömrüm biyografi okumakla geçti, hayli seçkin insanların hayat öykülerini de kitap haline getirdim. Liderlerin hayat öykülerine özellikle meraklıyım, bir dönem dünyanın başına bela olmuşlar da dahil Trump gibisini görmedim. Dünyadaki kimsenin gördüğünü de sanmıyorum.
Trump’ın“sus payı” davasında suçlu bulunması, sadece ABD’de değil, tüm dünyada büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Bu gelişme, Trump’ın gelecekteki siyasi planlarını ve ABD’deki güç dengelerini nasıl etkileyeceği konusunda birçok spekülasyona yol açtı. Olayın yankıları, medya organlarında geniş yer bulmaya devam ediyor ve bu durumun uluslararası siyasetteki etkileri uzun süre tartışılacak gibi görünüyor.
Donald Trump’ın dava süreci ve dünkü sonuç, dünya medyasında geniş yankı buldu. Birçok uluslararası gazete, eski ABD başkanının sus payı davasında suçlu bulunmasını manşetlerine taşıdı. New York Times, Trump’ın suçlu bulunmasının, ABD tarihinde bir ilk olduğunu ve eski bir başkanın yasal süreçte bu kadar ciddi suçlamalarla karşı karşıya kalmasının ne kadar nadir olduğunu vurguladı.
Fransız gazetesi Le Monde, Trump’ın bu kararla birlikte siyasi ve hukuki geleceğinin tehlikeye girdiğini belirtti. Alman Der Spiegel dergisi, Trump’ın suçlu bulunmasının ABD’deki adalet sisteminin işleyişine dair önemli bir dönüm noktası olduğunu ve bu durumun uluslararası hukuk camiasında nasıl yankı bulduğunu ele aldı.İspanyol El País, Trump’ın bu davada suçlu bulunmasının, ABD’nin siyasi tarihindeki önemli anlardan biri olduğunu ve bunun dünya siyasetindeki olası etkilerini analiz etti.
Donald Trump’ın porno filmlerde oynayanStormy Daniels ile varsayılan ilişkisi ve bunun açıklanmaması için yapılan “sus payı” para ödemeleri davasındaki jüri kararı, Amerikan tarihinde bir ilki temsil ediyor. Bu dava, eski bir başkanın ilk kez ağır suçtan mahkûm edilmesiyle sonuçlandı. Jüri, Trump’ı ticari kayıtlarda tahrifat yapmaktan suçlu buldu.
Stormy Daniels’a yapılan ödemeler, Trump’ın 2016 başkanlık kampanyası sırasında, Daniels’ın Trump ile olan ilişkisi hakkında konuşmasını engellemek amacıyla yapıldı. Trump, bu ödemeleri ticari kayıtlarında yanlış beyan etti ve bu durum, hukuki süreçlerin başlamasına neden oldu.
Kararın ardından gazetecilere konuşan Trump, duruşmayı “daha ilk günden itibaren hileli bir karar” olarak nitelendirdi. Büyük ihtimalle karara itiraz edecek.
Bence sorun Trump’ın itiraz etmesi değil, anketlerde bugün bile yüzde 56 ile önde görünmesi.
Trump, 2016 ABD başkanlık seçimleri öncesindeki davranışlarından kaynaklanan 34 ağır suçlamayla karşı karşıyaydı. Kendisi muhtemelen Kasım seçimlerinden önce mahkemeye çıkmayacak üç suç duyurusuyla karşı karşıya. Ve 2023’te yazar E. Jean Carroll’un da dahil olduğu bir hukuk davasında bu kez cinsel istismardan sorumlu tutuluyor.
Bu yasal sorunlara rağmen birçok Cumhuriyetçi hâlâ Trump’ı destekliyor ve Trump’ın hatalarını kabul ederken bile başkan olarak ona oy verecek gibi görünüyor. Cumhuriyetçilerin yüzde 56’sı, Trump’ın cinsel istismarının onu başkanlığa aday olmaktan alıkoymaması gerektiğini söylüyor.
Cumhuriyetçiler, kadınlara yönelik cinsel tacizini kabul etseler bile Trump’ı desteklemek için çeşitli nedenler öne sürüyorlar. Örneğin bazıları Trump’ın siyasi bir cadı avının kurbanı olduğunu öne sürerken, bazıları da Trump’ın mevcut davalarının ve suçlamalarının bir tür seçime müdahale olduğunu iddia ediyor.
Soru net: Neden birçok Amerikalı Trump’ı desteklemeye devam ediyor? Peki insanların ahlaki ve politik başarısızlıklarına rağmen neden politikacıları desteklemeye devam ettiklerini açıklayan psikolojik nedenler var mı?
Buna iletişim sosyolojisinde “Ahlaki ayrıştırma” (Moral decoupling) deniliyor. İnsanların, bu liderlerin profesyonel meslekleri dışında önemli ahlaki başarısızlıkları olduğuna inandıkları halde neden siyaset, medya ve spor alanındaki liderleri desteklemeye devam ettiklerini açıklayabilen bilişsel bir süreç.
Ahlaki ayrıştırma, kişinin ahlaki karakterine ilişkin yargılarını, o kişinin kamu görevindeki performansına veya yeteneklerine ilişkin yargılarından ayırma yeteneği… Daha basit bir ifadeyle bu, şunu söylemenin zihinsel sürecidir: “Onların eylemlerine katılmıyorum ama yine de işlerinde etkili olduklarını düşünüyorum.”
Ahlak, erdem gibi konuların Avrupa’da geçerliliğini koruduğu kesin. Ama anlaşılan bu “ahlaki ayrıştırma”ABD’de etkili olacak.
Ve her türlü pisliğe bulaşmış biri ABD’ye başkan olabilecek.
Ahlaki ayrışma, örneğin Woody Allen’ın cinsel istismar iddialarıyla karşı karşıya olmasına rağmen neden özel bir hayran kitlesine sahip olmaya devam ettiğini ve film endüstrisinden destek aldığını açıklayabilir. Pek çok hayran ve profesyonel, Allen’ın Annie Hall ve Midnight in Paris gibi filmlerine olan takdirlerini kişisel tartışmalarından ayırarak, aleyhindeki iddiaları göz ardı ederek çalışmalarını desteklemeye ve değer vermeye devam etmelerine olanak tanıyor.
Ahlaki ayrışma demokratik siyasetin geleceği açısından çok sorunlu görünüyor.
Seçmenler kişisel ahlaka ilişkin yargılarını siyasi liderlerin görevdeki etkinliğinden giderek daha fazla ayırdıkça, bu eğilim kamu görevlilerinin suiistimallerini normalleştirebilir. Aynı zamanda kamu görevlilerinin sadece makamlarına karşı değil, hizmet ettikleri kamuya karşı da hesap verme zorunluluğunu azaltır. Bereket ki bizim ülkemizde böyle şeyler olmaz.
Biliriz ki etkili siyasi liderler aynı zamanda etik olarak emin olduğumuz insanlardır.
Siyasi eylemlerin ahlaki sonuçları hakkında şeffaflığı, hesap verebilirliği ve açık diyaloğu teşvik etmek, ahlaki ayrışmanın olumsuz etkilerini hafifletmeye yardımcı olabilir.