MENÜ
İzmir 18°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Ersin Doğer’in başyapıtı yeniden yayınlandı
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
13 Nisan 2024 Cumartesi

Ersin Doğer’in başyapıtı yeniden yayınlandı

“Bazı edebiyat tarihçilerine ve eleştirmenlerine göre yazarlar ürünlerini çocukluklarıyla birlikte dolmaya başlayan bilinçaltlarına borçludurlar. Ben edebiyatçı değil, bir araştırmacıyım, ama bir gün tüm akademik kariyerim boyunca yaptıklarımı bilinçaltımın yönlendirdiğini fark ettim. 1981 yılında ilk kez Prof. Dr. Güven Bakır’ın yönettiği Klazomenai (Urla İskelesi) kazılarına katılmam için çağrı aldığımda, o yıl başlayacağım yüksek lisans eğitiminde hangi konuyu seçmem gerektiği kafamı meşgul eden en önemli sorun idi.”

***

 “Klazomenai kazıları sırasında öyle albenili, davetkâr eserler vardı ki: Oryantalizan stil kaplar, Klazomen Siyah Figür vazoları, Klazomen lahitleri, Attika üretimi siyah figürlü, kırmızı figürlü vazolar, siyah firnisli kaplar. Tüm bunlar kariyer yapmak isteyen her genç için prestijli ve cazip konulardı. Ama ne dense benim gözüm kentin mezarlığında bebeklerin gömülmesinde kullanılmış tüme yakın çift kulplu testilerde yani amforalarda (amphora) idi.”

“Kentteki kazılarda da her tabakada en bol görülen, ancak kendileri ile ilişkili hiçbir fikre sahip olamadığımız binlerce ağız, gövde ve dip parçası teşhis edilmeyi bekliyordu. Eh ben de testileri ile meşhur Menemen kökenliydim. Lise yıllarımda birkaç yaz tatilini testi ocaklarında yevmiye ile çalışarak geçirmiştim; bazı arkadaşlarım babadan dededen testiciydi, hâlâ testicidirler. Hatta babaannemden 1922 yılı öncesinde dedemin evinin geniş bahçesinde kurulu testi fırınını mevsimlik olarak kiralayan Rum çömlekçilerin öykülerini dinlemiştim. Zor işti testicilik, çamurluydu, isli ve dumanlıydı, kısacası meşakkatli işti, nankör işti; üretimin her aşamasında dikkat isterdi, yoksa günlerce süren mesainiz, verdiğiniz emekler bir anda heba olurdu.”

***

Ne yakın ne de uzak çevremizde amforaların tüm sorunlarına hâkim, danışacağımız bir uzman vardı. İşte tam o sıralarda bilinçaltımın ilk sinyali gönderdiğini sanıyorum: “Testilerle ilgilen!” Testilerle ilgilendim hem yüksek lisans hem de doktora tezim “Arkaik ve Klasik Dönem Klazomenai Ticari Amforaları” üzerine oldu. Sanırım bu, Türkiye’de ticari amforalarla ilgili yapılan ilk akademik çalışma idi. Bu birikim ticari amforalar ile ilgili Türkçe bir el kitabının ortaya çıkmasına da yol açtı.

Biz incelemeye başladığımızda, kırıktılar, çatlaktılar, eksiktiler, 2500 yıldan beri boştular. Ama bu testiler hayatlarının bir dönemlerinde ticari değeri olsun olmasın muhakkak bir sıvı, kuvvetle muhtemel ki sıvı bir gıda taşımış olmalıydılar. Küçük anekdotlar halinde de olsa Strabon, Plinius ve Dioskorides gibi antik yazar ve hekimler 2000 yıl öncesinin Klazomenai şarabı üzerine bilgi vermişlerdir. Hatta Aristoteles (belki de aynı adı taşıyan başka bir kişi) Klazomenai’de kent yönetimi ile vatandaşlar arasında geçen bir olayda zeytinyağı üretiminden de söz etmekteydi.

***

Bu iki sıvı gıda (şarap ve zeytin yağı) ekmek ve balık ile birlikte Antik dönem beslenmesinin temel taşlarını oluştur muştur. Günümüzde keyif veren bir içki olarak bilinen şarabın antik Helen toplumunda temel gıda olması çocukluğundan beri şaraba mesafeli davranan benim için şaşırtıcı bir durum idi. 1980’li yıllarda ticari amforalar ve yükleri ile ilgili akademik kariyerinin ilk basamaklarında olan birisi için en gerekli ve bir o kadar da zor olan aşama, ülkemizde olmayan ama batı dünyasında 150 yıllık bir geçmişi olan “Amphoroloji” ve “Şarap Tarihi” bibliyografyasına ulaşmak idi. İlk kez 1984 yılında Atina’daki Fransız Arkeoloji Okulu’nun düzenlediği “Recherches sur les amphores grecques” (Helen amforaları üzerine araştırmalar) konulu sempozyumda mesleki yaşamlarını sadece çift kulplu basit testileri incelemeye adamış değişik ülkelerden çok sayıda bilim adamı ile yüz yüze tanışmak fırsatını buldum. Bunların arasında Prof. Dr. Jean Yves Empereur ve Prof. Dr. Yvon Garlan’ın dostluklarını, bana ve asistanlarım Dr. Kaan Şenol ve Dr. Gonca Cankardeş Şenol’a değerli mesleki yardımlarını unutmam mümkün değil. Onların sayesin de Türkiye’de de “amphoroloji” disiplini giderek güç kazanıyor. Bu sempozyum gerçekten büyük bir aile toplantısı gibiydi. Burada sadece amforaların değil, aynı zamanda ticaret tarihi bakımından içlerinde taşıdıkları yüklerin de önemli olduğunu anladım. Birdenbire Modern Avrupa’nın temeli olan Greko-Romen uygarlığı ve kültürünü oluşturan unsurlardan en önemlisinin sadece tüketmek değil, üretmek olduğunu fark ettim ve inanılmaz bir bibliyografya ile karşılaştım.

***

Böylece, bizim herhangi bir şarap firmasının web sayfasında veya broşüründe sık sık tekrarladığı “bağcılığın ve şarabın anavatanı Anadolu’dur” klişesi ile ifade edilen bir “tarihçe” ile değil, sosyal ve ekonomik ağırlıklı bir “tarih” disiplini ile karşı karşıya geldim. Burada bilinçaltımın ikinci sinyali gönderdiğini düşünüyorum: “Şarap ile ilgilen!”

Annem içkiye karşı soğuktu, ancak tüm geçimlerini bağcılık ile sağlayan bir ailenin de üyesiydi ve dolayısıyla çocukluğumun büyük kısmı işgücüne en fazla ihtiyaç duyulan temmuz, ağustos ve eylül aylarında Menemen Ovası’nda bağlarda geçmişti. Üzüm kestim, kelter taşıdım, üzüm bandırdım ve her çocuk gibi tıka basa üzüm yedim. Bu nedenle yıllar sonra dahi pazarda üzüme para vermeye alışamadım. Kuru üzüm üretimine dönük olan bağcılığımız bağbozumu şenliklerinden yoksun, hızlı, sinirli ve meşakkatliydi. Geceleri kuru üzümün kaç para edeceği tartışmaları, yağmurun sergideki üzümleri çürüteceği endişesi, sivrisinek saldırıları karşısında yakılan tezek dumanına bulanmakla geçerdi. Yılanlar ve akreplerle mücadele de cabası. Herhalde bu konuda çocukluğumun anılan merakımı etkiledi ve üçüncü sinyali almış olmalıyım. “Bağcılık ile ilgilen!”

***

***

Bu kitabın hazırlanmasındaki ilk dürtü yukarıdaki satırlarda da görüldüğü gibi akademik yaşamımı belirleyen, bağlar, içkiler ve testilerdir. İkinci ve en önemli teşvik, yıllarca önce beni Antik dönem bağcılığı ve şarapçılığı üzerine öğrendiklerimi aile sohbetlerinden çıkarıp kâğıda dökmem için teşvik eden Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden geçen yıl emekli olan Prof. Dr. Nihat Aktan’dı. Kendisine Türkiye şarapçılığı konusunda yaptığı katkılar için teşekkür yetmezdi, bu yüzden bu kitap ona ithaf edilmiştir, ikinci teşekkür hocanın değerli asistanı Dr. Hatice Kalkan’adır.

***

Ersin Doğer Hocamızın “Antik Çağ’da Bağ ve Şarap” adlı konunun ülkemizdeki tartışmasız başyapıtı olan kitabı ilk baskısını 2002 yılında İletişim Kitabı yayınları arasında yapmıştı.

İzmirli yaratıcı gençlerin oluşturduğu Sakin Kitap yayınevi kitabın yeniden farklı bir formatla yayınlanmasını severek yüklenmiş.

Evet başyapıtın son haline kavuştuk.

Bin kez daha ellerine sağlık Ersin Hocam

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Nural BOZDOĞAN
 14 Nisan 2024 Pazar 17:34
Sayın Nedim ATİLLA Sizin aracılığınızla Ersin ?OĞER'' in başyapıtını Sn.Sabri DERELİ iletisi ile aldık. Emeklerinize sağlık, Sevgiler
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz