MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Aslında ne çıktı?
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
18 Nisan 2017 Salı

Aslında ne çıktı?

Türkiye çok önemli bir oylamayı geride bıraktı. Sıcağı sıcağına değerlendirmeyi referandum akşamı Ege Tv ekranlarından yaptık. Siyasetle yoğrulmuş 20 yıla yakın meslek hayatımın ötesinde tam bir yıldır iştigal alanım olan kamuoyu yoklaması işinin de bir gereği olarak Türkiye’nin en kritik oylamasının olası sonuçları üzerine kafa yormanın zamanıdır.
Peşinen söyleyeyim.  Sonuçlar bizim için sürpriz olmadı. Bıçak sırtı bir sonuç bekliyorduk. Hayır da çıkabilirdi Evet de… YSK gölgesi nedeniyle belki de hiçbir zaman ne çıktığını tam olarak bilemeyeceğiz. Ama ortaya çıkan ilk fotoğraf karpuz gibi ikiye ayrılmışlıktır.  
İzmir’de mi?
İntegral Araştırma şirketi olarak müşterilerimize/ abonelerimize seçimden bir hafta önce 8 Nisan’da  “Yüzde 68,3 Hayır, yüzde 31,7 Evet” sonucunu zaten bildirmiştik. Reklamları geçelim.
*
Pekâlâ, Hayır da yarışı önde tamamlayabilirdi. Belki de tamamladı da… Orası hala tartışmalı.
*
Hiç kuşku yok ki bu referandum tarihteki yerini alacaktır. Sonuçta sandıktan 94 yıllık bir uygulamaya son veren bir karar çıkmıştır. Türkiye adı değiştirilmiş olsa da başkanlık sistemini tercih etmiştir.  
Peki, tarihe nasıl geçecektir bu referandum?
Evet bir devlet kampanyasıydı. Elbet öyle geçecektir.  
Hayır mı? Tabi ki PKK ve FETÖ gibi kanlı örgütlerin kampanyası olarak geçmeyecektir! 
Çünkü 24 milyona yakın seçmenin böyle bir orantısız ortamda Hayır diyebilmiş olması çok ama çok önemlidir. Ve de önemli sonuçlar doğuracaktır.
Evet kazanmıştır. Ama hayır kaybetmemiştir.
Yenilmiş ama ezilmemiştir demiyorum. Yenilmemiştir de ezilmemiştir de diyorum.
*
Bugün peşinde olduğum soru 16 Nisan sandığından aslında neyin çıktığıdır.
*
Bildiğiniz üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık, yarı başkanlık sistemlerine ilişkin geçmişte farklı görüşleri vardı. İstanbul Belediye Başkan Adayı olarak sahada olduğu 1993 yılında ‘başkanlık sisteminin ABD özentisi sonucu çıkmış emperyalist bir dayatma olduğunu’ söylerken başbakan olarak görev yaptığı ilk günlerde 20 Nisan 2003’te “Başkanlık veya yarı başkanlık sistemi benim siyasetteki arzumdur. İdeal olan ABD başkanlık modelidir. Ama bunun için de ülkedeki tüm kurumların halkla bütünleşerek bir konsensüsün sağlanması şarttır. Bu konsensüs sağlanmadan bu geçiş de sağlıklı olmaz'' diyordu.
Burada altı çizilmesi gereken husus ‘konsensus’ ifadesidir. Dilimize Fransızca’dan geçen “consensus” TDK’ya göre ‘uzlaşma, uzlaşı’ anlamına gelmektedir.
Peki, sormak gerekirse; 16 Nisan’da ortaya çıkan fotoğraf bir uzlaşmayı mı yoksa ayrışmayı mı ortaya koymaktadır. Ülkenin yüzde 51,4’ü ‘başkanlık sistemiyle idare edilmek istiyorum derken yüzde 48,6’sı ‘istemiyorum’ demiştir.
Sandıktan çıkan ilk sonuç budur. Tabi ki tek sonuç değildir.
*
İkinci önemli sonuç AK Parti’nin doğal sınırlarına ulaştığı gerçeğidir. İstanbul’dan Hayır’ın çıkması başlı başına önemlidir. Erdoğan efsanesinin başladığı noktada AK Parti’nin devletin tüm gücünün yanı sıra MHP, BBP, Hüda-Par gibi müttefikleriyle giriştiği bir yarışta İstanbul’da (Hatta Üsküdar’da) Hayır’ın maçı önde tamamlaması dikkatle okunması gereken çok önemli bir detaydır.
Hakeza Ankara’da… Toplamda 17 büyük kentte…
Sonuçlara bu pencereden bakarsak Evet’in kırsalda Hayır’ın kentlerde ağırlık kazandığını görebiliriz. İzmir’de de bu fotoğraf değişmedi. Metropolden uzaklaştıkça Hayır’ların azaldığını Evet’in görece yükseldiğini gördük. AK Parti’nin doğal sınırlarına ulaşması ne anlama gelir?
Acilen kendini yenilemezse gerileme döneminin kaçınılmaz olduğu anlamına tabi ki…
Esasen hem AK Parti hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan en güçlü olduğu noktalarda ‘sarı kart’ görmüştür diyebiliriz. Sarı kart bir uyarıdır.
*
Üçüncü önemli sonuçsa toplumsal muhalefetin siyasal muhalefetten kat be kat güçlü olduğu gerçeğidir. Ve de toplumsal muhalefet siyasal bir güce doğru bir zeminde istenildiği vakit dönüştürülebilir. Örneğin yeni kurulacak merkez bir partide…
Yahut doğru bir cumhurbaşkanı adayıyla…
Bu sonuçlar da göstermiştir ki 2019’da yahut ne zaman yapılacaksa cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak meseledir. Ve de milliyetçi-muhafazakâr ittifak yeterli değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘siyasetteki arzum’ diyerek 15 yıl önce önüne koyduğu bu hedefe ulaşması çok da kolay değildir.

*
Dördüncü önemli sonuç alternatif siyasal yolların açılmasıdır.
Hiç kuşku yok ki 24 milyon Hayır oyu toplumsal muhalefeti topyekûn cesaretlendirmeye yetecektir. Yeni partilerin kurulması, yeni liderlerin, kadroların öne çıkması bu referandumun doğal sonuçlarından biri olacaktır. Meral Akşener öncülüğünde bir çalışmanın başladığını biliyoruz.

*
Beşinci önemli sonuç mevcut siyasal muhalefetin durumuyla ilgilidir.
Devlet Bahçeli’nin partisinin tabanına hâkim olamadığını artık sadece biz değil herkes söylüyor. En başta da referandum müttefiki AK Parti…  Süreç içinde iyi niyetle çalışan ama 15 Temmuz bataklığına saplanarak çok da gerekli olmayan hamleler yapan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise CHP içindeki alternatifleri birkaç adım öne çıkabilir.  Hemen her ilde miting yapmayı başaran Muharrem İnce için bu süreç sanki iyi bir antrenman oldu.

*
Altıncı önemli sonuçsa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel gücüdür. 15 yıldır ülkeyi tek başına idare ediyor olmasının getirdiği yıpranmışlığa rağmen hala toplumun önemli bir kitlesi üzerinde etki kurabilen Erdoğan yüzde 40’larla başlayan Evet’in yüzde 51’e gelmesinin en büyük sebebidir.
Karadeniz’i, İç Anadolu’yu örgütleyen, Avrupalı seçmeni konsolide eden, günde beş öğün miting yapsa da yorulmayan Erdoğan çıkan bu sonucu da siyaseten en iyi okuyacak, yeni dönemde masaya yeni kartlar açmasını beklediğim ilk siyaset adamıdır.

Sonuç olarak; 16 Nisan’ı çok yönlü olarak okumaya, anlamaya devam edeceğiz.  Siyaset kurumu, siyasal partiler daha önce karşısına defalarca çıkan toplumsal muhalefetin enerjisini siyasete kanalize edemezlerse bu manzara değişmez. Ama 16 Nisan’dan aldıkları güçle daha cesur, daha sağlam adımlarla yürümeye devam ederlerse, ilk seçimde Türkiye’de çok şey değişecektir.
CHP’de Deniz Baykal’ın 2009’da kendisi için hazırladığı ama Kılıçdaroğlu’na yar olan ‘tek adam tüzüğü’ gibi başkanlık sistemi de ‘kime niyet kime kısmet’  olabilir.
Bıçak sırtı bu sonucun bana düşündürdüğü budur.

DEVAM EDECEK…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Lombak
 19 Nisan 2017 Çarşamba 11:29
Sayın yazar bu Kılıçdaroğlu'nun kaçıncı yenilgisi oldu? Bu boyutta başarısızlık tüzük falan dinlemez. Bak sonra değil Baykal, kimse kurtaramaz o zoraki %25'i.
 izmirli
 18 Nisan 2017 Salı 23:36
Biraz tarafsız baksan çok şeyler göreceksin sayın yazar. Ak Parti tek başına tüm partileri geçiyor siz farkında değilmisiniz tek başına tümünü geçmiş bir partiye ve sevenlerine haksızlık ediyorsunuz.
 çağlar
 18 Nisan 2017 Salı 13:49
seçim akşamı da sizi dinledim gerçekten çok önemli ve güzel tespitleriniz oldu. başarılarınızın devamını dilerim.
 
 18 Nisan 2017 Salı 13:34
Yüzde 51' lik kısmın içinde sırf Erdoğan istediği diye evet veren insanlar var. Yüzde yüz eminim ki anayasayı okumamıştır.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz