MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bana biraz müsaade…
Teodora HACUDİ
YAZARLAR
21 Ocak 2015 Çarşamba

Bana biraz müsaade…

Evde okunacak kitap kalmamış,
girdim bir kitapevine bakınıyorum,
raflarda Küçük Prens…
Eski bir dosttu görmüşçesine yüreğim kıpır kıpır oldu,
aldım elime kitabı sayfaları karıştırıyorum,
resimler aynı,
en güzeli hala Boa yılanının resmi.

Çocuk kitaplarını severim,
hala da okurum,
Aziz Nesin’in “Şimdiki Çocuklar Harika”sı ile
Astrid Lindgren’in “Pippi Uzunçorap” serisi favorilerimdir.
Belki de benim kaçışım çocuk kitapları;
yorulduğumda,
bunaldığımda,
bu dünyadan sıkıldığımda
çocukların dünyasına gitmek isterim,
o saf,
samimi,
dürüst,
iyinin iyi,
kötünün de kötü olduğu yere.
Çocukların dünyasında,
biz büyükler aksini öğretinceye kadar,
ikiyüzlülük
yalan
ayrımcılık yoktur,
ilişkiler çıkar üzerine kurulmamıştır,
her şey somut görünse bile
müthiş bir hayal gücü vardır.
Mesela çocukların dünyasında
her an konuşan bir balonla karşılaşabilirsiniz,
üstelik bu balon sizin en yakın arkadaşınız bile olabilir.

Ben galiba yine yoruldum,
tüm bu haksızlıklardan,
yalan dolandan,
çıkar ilişkilerinden yoruldum.
Çirkin,
acımasız,
vicdansız insanların dünyasında bunaldım.
Annelerin hala ağladığı bir dünyada
“ama” diye başlayan manasız mazeret cümlelerini duymaktan sıkıldım.

Kaç gündür haberleri seyretmeyi,
gazete okumayı reddediyorum.
Belki çocukça bir yaklaşım,
ama yapamıyorum işte,
geçenlerde sevgili Gönül Soyoğul da yazmıştı; 
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” ikilemi arasında gidip gelen ruhi debelenmeler
“Suya / buza yazıyorum hissi”
“Öğrenilmiş çaresizlik”…

En acı vereni de “öğrenilmiş çaresizlik” olsa gerek.
Büyüklerin dünyasında öğretiliyor bu saçma sapan ders.

Ali İsmail’in annesinin de hissettiği bu muydu acaba?
Bugün Gezi olayları sırasında öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın davasında karar açıklandı.
Anne Emel Korkmaz,
hiçbir şey söyleyemeden,
oturduğu sandalyesinde yığıldı kaldı…
Nasıl dövüldüğü defalarca izlenmişti,
ama anne o kayıtlara bakmamıştı,
bakamamıştı.
Zaten bir anneden yavrusunun ölümü seyretmesini nasıl bekleyebiliriz ki,
o anne ki orada olsaydı,
olabilseydi,
evladı için kendi bedenini siper ederdi.
“Ben oğlumu kara toprağa verdim,
bu kadar ucuz olmamalıydı oğlumun canı” diyebildi.

Bir çocuk öldüğünde tüm anneler ağlar,
kaç zamandır biz anneler,
acılı annelerle birlikte ağlıyoruz;
Berkin’imin annesiyle
Ermenek’ten kınalı Ayşe anneyle
Ali İsmail’in annesiyle ağlıyoruz.

Biz kadınlar
tüm kimliklerimizi
siyasi görüşlerimizi
inançlarımızı
ihtiraslarımız bir kenara bıraksak,
sadece anne olarak,
yürekleri yanan anneler olarak haykırsak
acaba bazı şeylere dur diyebilir miyiz?

Zor, hem de çok zor, biliyorum
ama çocukların dünyasında zor diye bir şey yok,
işte ben bu yüzden yine kaçıyorum,
bir balonla konuşmaya,
üstelik konuşan mavi bir balona gidiyorum…


Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Bülent Güngörürler
 21 Ocak 2015 Çarşamba 22:46
O Koca Yüreğin ne güzel şeyler taşıyorr, iyi ki varsınn,,,
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz