MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Gazeteler ölür, gazetecilik asla…
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
1 Kasım 2018 Perşembe

Gazeteler ölür, gazetecilik asla…

Habertürk’ten sonra Vatan Gazetesi de kapandı. Artık internet üzerinden hayatlarına devam edecekler. Vatan gazetesindeki meslektaşlarımıza geçmiş olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Bu durum ülkemize özgü bir durum değil. Dünyanın bir çok yerinde kağıt gazeteler yavaş yavaş tarih sahnesinden çekiliyorlar.

Ertuğrul Özkök’e son BASEV kongresinde “kağıda basılı gazete pek yakında bitecek yazmıştınız 10 yıl kadar önce, hâlâ aynı düşüncede misiniz?” diye sordum verilen araların birinde… Fikrinin değiştiğini hem sohbet sırasında hem de kürsüden söylemişti, “Gazete ve dergiler, dünya kültür ve yaratıcılık ekonomisinde hâlâ üçüncü grubu oluşturuyor. Kağıdın ölmeyeceği kesin” diye karşılık vermişti soruma…

Ben de aynı kanıdayım, hatta gazeteler ölse bile gazetecilik ölmeyecektir. Sorunu Ortaçağ uzmanı, romancı, akademisyen ve ünlü entelektüel Umberto Eco ölmeden kısa bir süre önce verdiği mülakatta değerlendirmiş, günümüzdeki medyanın en büyük sorunlarının eleştiri ruhunun yok olması ve holdingler elinde toplanması olduğunu söylemişti.

Umberto Eco, son romanı Numero Zero’da (Sıfır Sayısı) medyadaki gerçekler ve yalanlar konusuna değiniyordu. Daha önce de yazmıştım bu romanla ilgili düşüncelerimi. Her harfine katıldığım bir roman.

Roman çıktığında onlarca gazeteye röportaj vermişti. Benim elimde Le Monde gazetesine verdiği mülakat var. O söyleşiden bazı satır başları vererek, kapanan ve kapanması kaçınılmaz olan gazeteleri değerlendirelim şimdi…

***

Röportajda gazetelerin ısrarla dün ortaya çıkan bilgileri her sabah tekrar etmeye çalıştığını söyleyen Eco, kendisinin de bir günlük gazete ve bir de haftalık dergiye yazı yazdığını söyledi. “Hala çok gazete okur musunuz?” sorusuna ise Eco, kendisinin her sabah iki gazete okuduğunu ve gün boyunca çok sayıda medyayı gözden geçirdiğini anlattı. Güne basına bakmadan başlamadığını kaydeden ünlü romancı, “Ben hala Hegel’in gazete okumanın ‘modern insanın günlük duasıdır’ fikrine atıfta bulunuyorum. Ancak çoğu zaman başlıkların ötesine geçmem. Çünkü basın ısrarla dün ortaya çıkan bütün bilgileri her sabah tekrar etmeye çalışıyor.” dedi.

“Günlük basını bilgilere derinlik katmadan tekrar etmesi mi tehdit ediyor?” sorusuna ise Umberto Eco şöyle cevap verdi: “Basın hiç bir değer katmadan gelişmek istiyor. Aynı haber televizyon ve radyolarda da tekrar tekrar dönüyor. Bu büyük bir kriz ve geçmişi televizyonun doğuşuna kadar uzanıyor.”

Eco, “Gazetecilikte eleştiriyi rehabilite etmemiz ve kapsama alanını genişletmemiz gerekiyor, özellikle interneti de eklemeliyiz. Gazeteler bir iki sayfasını internet sayfalarını eleştirmeye ayırmalılar – hem dolandırıcıları, hem de güvenilir blogların işaretini vermeliler. Halkın zevkini belirlemek işinden vazgeçmemeliyiz. Gazeteler kritik filtre olabilir ve demokrat kalabilir.” Diyordu.

Basının birkaç grubun elinde toplanmasının medyanın gerçek bir problemi olduğunu da belirten Eco, “İtalya’da bütün gazeteler güçlü bankalar ve holdinglere bağlı. Fransa da kendisini benzer bir problemin içinde buluyor. Bunun sonucu basının böyle baskılara dayanabilmesi için gazetelerin başında güçlü yönetimler kurmalıyız.” dedi.

Basında klişeler hakim…  Medyada hakim olan bütün klişelerin listesini yapmaya çalıştığını söyleyen Umberto Eco, “Hatta ‘iyi’ gazetelerde çalışan gazeteciler bile çalıştıkları basın organında klişelerin hakim olduğunu itiraf ediyor. Bu tembellikten kaynaklanıyor. Edebiyatın amacının dili kullanımda tutmak olduğu söyleniyor. Basının da aynı amacı olmalı. Klişeler dili felç eder” şeklinde konuştu.

  “Sosyal medyada dolaşan komplo teorilerine ilgi duyuyorsunuz. Neden?” sorusuna ise ünlü entelektüel Umberto Eco şöyle cevap verdi: “Ben gizli güçlere inanma ve komplo teorileri ile mücadele eden gruptanım. Bununla beraber, yalanlar beni büyülüyor. Bunun için yanlış olan kitapları toplarım. Kütüphanemde Galileo yok, ancak Batlamyus var, çünkü o yanlıştı. Ben ayrıca simyacıları ve sihirbazları da severim. Göstergebilimi ne tanımlar – bizim işaretler ve semboller üretme kapasitemiz – ne kadar doğru söylediğimiz değil, yalan söyleme becerimiz kadar. 12. yüzyılda vaiz John’un, Müslüman dünyasının ortasında Hıristiyan bir kral tarafından yönetilen harika bir krallığı anlatan bir mektubu dolaşıyordu. Marco Polo bu krallığı ararken Çin’e seyahat etti. Tarihi oluşturan bu büyük yalanlardır. Siyon Liderlerinin Protokolleri – dünyanın Yahudiler tarafından ele geçirilmesini ifşa ettiğini iddia eden antisemitik oyun – maalesef bunun en bilinen örneğidir. Öyle ya da böyle yalanların tarihimizde büyük etkisi olmuştur.”

Gazetecilerin yalanlar ve komploları ortaya çıkarmada görev alması gerektiğini belirten Eco, “Bu gazetecilerin vermesi gereken savaşlardan biri olmalı. Eleştiri ruhunu canlı tutmak ve düşüncelerin standartlaştırılmasından uzak kalmak ile birlikte” diyordu…

Evet tekrar edelim öyleyse, gazeteler ölebilir, gazetecilik asla…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Gürkan
 2 Kasım 2018 Cuma 12:38
Türkiye'de gerçekten gazetecilik yapan kaç kişi ya da gazete kaldı ?
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz