MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
“Gül ağacında dilekler Darağacında üç fidan…”
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
6 Mayıs 2020 Çarşamba

“Gül ağacında dilekler Darağacında üç fidan…”

1980 yılı… 21 yaşındayım ama kısacık hayatımda 2 darbe yaşamışım bile… İngiltere’de, başım Türkçe bilmeyen İngiliz eşimin omuzunda,soğuk bir kış günü Türkçe bir şiir yazmıştım, adı “Anlayamayacaksın”dı, farklı dilleri konuşmamızı vurguluyordu… Şiirde yazdığım gibi çeyrek asırlık birlikteliğimizde hiçbir zaman anlayamadı, aynı hissiyatı, aynı heyecanları, aynı acıyı paylaşamadı, sonradan Türkçe öğrense de, olmadı, olamadı. 5 Mayıs Hıdrellezde gül ağacına taktığımız dilekleri de, 6 Mayıs erken sabahında kaybettiğimiz üç fidan için döktüğümüz gözyaşlarını da, onların düşüncelerini de, ülke olarak yaşadığımız fırtınaları da anlayamadı. “O Mahur Beste”yi hiçbir zaman bizim gibi ağır bir yürekle ve gözyaşlarıyla dinleyemedi...

İşte kültür böyle bir şey… Aynı kültürü yaşayarak büyümek, aynı dili konuşarak dillenmek, benzer hissiyatları deneyimleyerek bir duruş edinmek… Bir sonraki yazımda kültür farklarını akademik bir araştırmamı kısaltarak, akademik bir dille anlatacağımama sanırım bu yaşam deneyimim en iyi şekilde özetler kültür farklarının getirdiği zorlukları, paylaşılamayan duyguları… Hele bir de yabancı bir ülkede, yabancı bir kültürde yaşıyorsanız, çocuklarınızı iki kültür arasında büyütüyorsanız, o dili daha sonradan öğrendiyseniz, yani anadiliniz değilse, çoğu gününüz bir bölünmüşlük duygusuyla geçer…

Bazen farkında bile olmadan istemediğiniz seçimleri yaparsınız, yapmak zorunda kalırsınız, taviz verirsiniz, kendinizden verirsiniz. Birçok zaman yoğun bir yalnızlık duygusu kaplar içinizi, okuduğunuz şiiri bile paylaşamazsınız yanınızdaki arkadaşınızla, çünkü dilinizi anlamaz. Çilingir sofrası nedir, neden öyle denmiştir, o anahtarın, çilingirin açtığı yürekleri, kısmet, nazlı, oya gibi işlemek, yiğit, şehit, vatansözcüklerini yabancı dilde tarif etmek için göbeğiniz çatlar, çünkü bu kavramlar aynı hissiyatla başka dilde, tek sözcükletarif edilemez…

Sokakta satılan simidi özlersiniz, memlekette yürüdüğünüz yolları, geride bıraktığınız tüm sevdiklerinizi, büyüdüğünüz evdeki ocakta fokurdayan çaydanlığı, masmavi gökyüzünü, pırıl pırıl denizini, kokusunu, kahvesini, her şeyini özlersiniz.Hele benim gibi 1970lerde, onsekizinizde yaklaşık hiç Türk’ün olmadığı bir yere gitmişseniz, kahve, tulum peyniri ve diğerleri;memleketten hiçbirini bulamazsınız dükkanlarda, tanımadığınız yiyecekleri yemeğe, o kültürü, iklimi tanımaya, tüm yalnızlığınız içinde adapte olmaya çalışırsınız. Gün gelir yaşayabilecek kadar alışırsınız ama içinizde hep bir sızıyla…

Hele konu siyasi konulara dönünce hiç anlaşamazsınız çünkü Avrupa ülkeleri ve ABD’nin Türkiye(öncesinde Osmanlı) üzerindeki emelleri bizim bağımsızlıkemellerimizle tam anlamıyla zıt köşelerdir, ne kadar anlatsanız anlamak istemezler veya anlamayı bilmezler. Çıkmaz sokaktır. Yazılı ve görsel basın, akademik çalışmalar, tarih kitapları hep Türkiye’yi eleştiren, küçümseyen, dışlayan genellemelerle doludur.Bu kara propagandadan etkilenen, bunları okuyan, dinleyen insanlara gerçek durumu anlatmak çok zordur.

Peki, bu sorun ve zorluklarla nasıl baş edilir? Öncelikle yaşadığımız ülkenin dilini çok iyi öğrenmek ki düzgün iletişim kurabilelim, onları anlayabilelim, karşımızdakini insan olarak sevebilelim. Sevmenin ilk yolu anlayabilmektir. Kendimizi zorlayarak bile olsa iyi eğitim, yani çok çalışmak, kendimizi sürekli geliştirmek ki o ülkede ikinci sınıf vatandaş olmayalım, sözümüze saygı duyulsun ve bizim açımızı anlatabilelim.

Duruşumuz, değerlerimiz ise hoşgörü, paylaşım, sabır, köklerimizden, geleneklerimizden, kültürümüzün güzelliklerinden kopmamak, güvenilirlik, sevgi, çalışkanlık, üretmek… Bardağımızın dolu tarafını görebilmek, iki ülkeli, iki kültürlü olabilmenin de güzelliklerini anlayabilmek, yaşayabilmek, yaşama olumlu ve yapıcı bakabilmek, insanoğlunun her yerde aynı insan olduğunu, kültürel farklılıklar olsa bile temelde her şeyin aynı olduğunu da unutmamak…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 İmece
 7 Mayıs 2020 Perşembe 14:41
Analitik irdeleme eksikliği..Lobut birisiymiş. "Duygusal Zeka" eksikliği var. Bir tane Shakespeare okusaymış yeterdi. Bir. Ülkeyi baştan aşağı sevmeyiz ki! Avrupa'nın sevdiğimiz demokrat, hümanist nüfusu da var ki onlarla muhabbetimiz iyidir. Her ülkenin bir de öteki yüzü vardır. Irkçı, gerici, yobaz! O yönünü sevmemi mi bekliyorsunuz? O,Herkesin düşmanıdır. Yurdumun da sevilen yüzü, kötü yüzü vardır.
 sakine topdemir
 7 Mayıs 2020 Perşembe 01:05
bu gun cok huzunluydum sosyal medyadan uzak mi kalmaliyim yoksa herkesin acili paylasimlarini gormelumiydim derken emekli bir ogretmenimiz mahur bestenin hikayesini atmis ozelden,cok mutlu oldum mujgan in farsca kirpikler femek oldugunu ogrendigime birkez daha atilla ilhana hayran oldum.sonra baktim benim gibi cik kisi bunu yeni ogrenip ilk defa paylasmislar.sizin de yorumunuzu gorup uzun bir yazi oldugu icin ozumseyerek okumak istedim.gece gec saatte okudum bir kez daha uzuldum canim guleryuzlu koca yurekli berna hocam herkes icinde neler yasiyor.yani ben uzatip sizi yormiyayim huznum ikiye katlandi sevgiyle saglikla kalin.
 Melek Akbaş
 7 Mayıs 2020 Perşembe 00:37
Bernacım kültür farkı, yoksunluklar bir yana yazın bana kara propaganda ile bilgilenen kişilere gerçekleri ve kendi bakış açını anlatabilmenin insanı zaman zaman nasıl çileden çıkaracağını düşündürdü.
 Asli Ulker
 6 Mayıs 2020 Çarşamba 23:36
Hakikaten ben de bugune kadar hep yabanci birisiyle yabanci bir ulkede yasamak ne kadar zordur die dusunmusumdur. Ama bazi sozcukleri aciklayamamanin gercekten zor olacagini tahmin etmemistim. Ne kadar guzel ornekletle ifade etmissin. Harika bir tespit olmus kalemine saglik.
 Ceyda ergin
 6 Mayıs 2020 Çarşamba 23:08
Bernacım,yazını okurken çok duygulandım, kültür farklılığın bazı sıkıntıları ne güzel ifade ettikışın,emeğine sağlık,sevgiler.
 Bülent SEMERCİOĞLU
 6 Mayıs 2020 Çarşamba 19:51
Değerli hocam, Kurumunuzun denetiminde tanışmıştık. Kısa süreli olsa da eğitimci özelliğimiz gereği sohbetimiz hep "Eğitim" odaklı olmuştu. Sizden, kısa sürede olsa dağarcığıma taşıdığım güzel ve faydalı bilgiler oldu. Tşk ediyorum. Bu arada yazınızı okurken, bir tarafım duygusal bir üzgünlük yaşarken, bir tarafim farklı bir sosyal ve kültürel çevrede bir çok dezavantaja rağmen azim ve mücadele gücünü bilgiden alan ortaya koyan yönünle gurur duydum. Ayrıca Almanya''ya (Honeveer Üniversitesine)yakın zamanda Master Eğitimi için gidecek Mühendis oğlum için içimde bir hüzün hissettim. Izninle yazınızı facebook Müfettiş Dünyası Sayfamız da paylaşırken, selam ve saygılar yolluyorum. Bülent SEMERCİOĞLU Maarif Müfettişi.Izmir.
 Şencan Sevilkan
 6 Mayıs 2020 Çarşamba 18:57
Yazarımızın kültür farklılıklarını açıklayan ilişkileri evlilikleri etkileşimi çocuk eğitimi gibi konuları içeren makalesini yorumunu beğendim. Öncelikle kişiler birbirlerini olduğu gibi kabullenmeli empati yapabilmeli saygılı davranmalıdır.Sevgilerimle.
 İsmaıl gözen
 6 Mayıs 2020 Çarşamba 18:24
Dışarda geçen uzun yılların verdiği herkesin anlaması zor olduğu ançak yaşayanların ve izah edemeyenlerin sesi(yazısı) olmuş Zihni'nize ve kaleminize sağlık teşekkür ederiz
 Fatma Nur Eriş
 6 Mayıs 2020 Çarşamba 17:55
Yaşamış, yasadigi duyguları dile getirmiş. Türkiyeli olmayı, yabancı eşi, kültür farklılıklarını, özlemlerini çok yalın bir dille yazmış. Tanışaymış gibi hissetirmis
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz