MENÜ
İzmir 20°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İstikşafi işler…
Tayfun MARO
YAZARLAR
15 Ağustos 2015 Cumartesi

İstikşafi işler…

İstikşafi görüşmeler nihayet sonlandı. Ve öğrendik ki; Koalisyon görüşmelerini başlatmanın koşulları yok ama endişeye de mahal yok, Davutoğlu dimdik ayakta, her şey yolunda...
 
İstikşafi sözcüğü sözlüklerde yok. Fakat “istikşaf” sözcüğü TDK sözlüğünde yer alıyor. Sözlük anlamı; araştırma, öngörme, araştırma-tanıma görüşmesi.
Davutoğlugiller, “exploratory talks” tamlamasını “İstikşafi görüşme” olarak uydurup çevirmişler; bildiğimiz ön görüşme…  Belli ki, ön görüşme veya tanıma toplantıları demek zorlarına gitmiş.
Yeni Osmanlı Davutoğlu ve avanesi, İstikşafi kurnazlığıyla, Cumhuriyet devriminde bir gedik daha açtıklarını düşünerek kim bilir nasıl mutlu olmuşlardır!
Herkesi ilgilendiren bir konuda, bilinen Türkçe karşılığı varken, halkın bilmediği bir sözcüğü kullanarak üstünlük taslamak için nasıl bir karakter zafiyeti içinde olmak gerekir, takdir milletin…
Ülkeyi tükenişin girdabına sokan islamcı yöneticiler, Osmanlıca kelam ederek, Osmanlı havası basarak, kendilerine hanedanın imtiyazından güç kudret aktardıklarını zannediyorlar. Zavallılar!
Şu kibire bakın! Ülkeyi hükümetsiz bırakmazlarmış… Lütfedip ülkeyi yönetmeye devam edecekler…
 
Adı bile kötü niyet ürünü bu görüşmelerden, bir ayın sonunda, üç ay ömürlü erken seçim hükümeti önerisi çıktı. CHP’nin “hayır” diyeceği bir teklifle görüşmeye gelmek için adam tam bir ay oyalandı.
İktidar koltuğundan kalkmaya hiç mi hiç niyeti olmadığını gizlemek için laf cambazlığı yapıyor. İktidarda geçirdiği her dakikayı nimet biliyor.
‘İlkeler uyuşmuyorsa koalisyonda ısrar etmek intihar olur,’ diyen Erdoğan bu sözleriyle görüşmelerin akıbetini zaten belli etmişti. Nitekim Davutoğlu sahibini dinledi, intihar etmedi…
 
Erdoğan’a gelince, korkaklar için hiçbir zaman zafer yoktur, diyor; Ne ki Erdoğan’da yürek Selanik… Biliyor ki kendisi için tehlike çanları çalıyor ve zaman onun lehine çalışmıyor. Şu anda ne yurt ne dünya umurunda; bütün derdi kendi güvenliği ve geleceği…
 
Erken seçim konuşuluyor ama ülke genelinde güvenlik zafiyeti ortaya çıkmışken ve devlet yönetilemezken, nasıl olacak da seçimlerin güvenliği sağlanacak, o konuşulmuyor.
Ülkede şiddet kol geziyor; bu koşullarda, kentin orta yerinde miting yapmak için binlerce insanın toplandığını düşünebiliyor musunuz?
Kaldı ki kısa vadede seçim sonuçlarının değişeceğine kimse ihtimal vermiyor. Siyasal saflaşmanın kemikleştiği koşullarda kimse oy tercihini değiştirmez. Dahası, durduk yerde patlayan PKK terörü zihinleri bulandırmış durumda. HDP’yi Meclis dışına çıkarmanın iyi bir fikir olduğuna, akıl izan sahibi kimse ikna olmaz.
 
Bütün mesele, AKP’nin 13 yıldır iktidarı fena halde benimsemiş olmasıdır. Demokrasi kültüründen ve devlet adabından yoksun oldukları için, iktidarı kendilerinin sürgit hakkı olarak görüyorlar. Bu hakkı onlara sağlayan; güttükleri ne olduğu belirsiz kutsal dava… İslam devleti kuracaklar ya!
 
Cumhuriyet’in temelinde aydınlanma devrimi var. Bunu anlamıyorlar. O devrimin ne olduğunu anlamak için ille de altında kalmaları gerekmiyor; Ama ah o kibirleri yok mu?
Denediler. Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Olmuyor işte! Devrim her babayiğidin harcı değil. Mustafa Kemal kompleksinden artık kurtulmaları gerekiyor. Türkiye için iyi bir şeyler yapmanın yolu, Aydınlanma devrimini yıkmaktan değil, üstüne koyarak yeni şeyler söylemek ve yapmaktan geçiyor.
Seçmenin %41’inden alınan oy, Cumhuriyet devrimini yıkma yetkisi vermiyor.
Seçmenin arzusu genel olarak şöyle dile gelir; “Ülkeyi doğru dürüst yönet, istihdam, sosyal güvenlik, sağlık, eğitim, güvenlik alanlarında koşulları iyileştir!” AKP’nin oyları bu meselelere bağlı olarak düşmüştür ve düşmeye devam edecektir.
AKP kadroları yönetememekle maluldür. Bunun bedelini ödemek ne kadar zorlarına giderse gitsin, ne kadar ayak direrlerse diresinler, tarihin akışını tersine çevirecek güçleri yok.
Geri sayım başladı. Asıl mesele, aklını islamcılıkla bozmuş bu muhterislerden ülkeyi en az zararla kurtarmaktır.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Lombak
 17 Ağustos 2015 Pazartesi 12:35
Mevcut durumda Türkçe kavram dili değildir.
 
 17 Ağustos 2015 Pazartesi 09:59
"Türkçe kavram dili değildir"in açıklaması hala yok. Felsefe ile düşünmekten yoksunluk sonucu dilde ortaya çıkan kavram yetersizliği başka bir şeydir. Hakeza bilim yapmıyorsanız yabancı kavram ve terimleri kullanmak zorunda kalırsınız. Benim söylediğim şey ise; Almanca, Fransızca gibi dillerde aşırı doygunluk nedeniyle hareket alanı daralırken, Türkçe, bakir kalmış bir dil olarak kavram oluşturma olanağına sahiptir. Saygılarımla.
 Lombak
 16 Ağustos 2015 Pazar 13:15
Elime geçen ilk kitabın önsözünden örnek vereyim (felsefe alanı): Foucault, Michel. “Akıl ve Akıl Bozukluğu Klasik Çağda Deliliğin Tarihi” 2. Basım, 1995. Mehmet Ali Kılıçbay’ın önsözünden: “ Türkçe’nin bir felsefe dili olarak en basit kavramları bile karşılaması çok güçken, Foucault’nun kitabındaki “yakası açılmadık” terimleri karşılaması neredeyse olanaksızdır.
 T. Maro
 15 Ağustos 2015 Cumartesi 21:52
Sayın Lombak, bilmediğiniz konulardan söz ederken daha dikkatli olmalısınız. "Türkçe kavram dili değildir" gibi bir tanımın dil biliminde yeri yok. Aksine Türkçe kavram oluşturmaya hayli uygun bir dildir. Dışişleri bürokrasisinin kullandığı dil ile benim değindiğim konunun yakından uzaktan ilgisi yok;ama korkarım sizin yaptığınız okumalarda sorun var. Eleştiri yapmak iyidir ama sırf yıkmak için aklına geleni söylemek eleştiri değildir.
 Lombak
 15 Ağustos 2015 Cumartesi 13:47
Eski dışişleri bürokrasisi de eski Türkçe kelimeleri daima kullanırdı. Nedeni Türkçe'nin kavram dili olmamasıdır. Arapça kavram dilidir. Cumhuriyetin aydınlanma devrimi de HDP gibi parçalanma partilerinin karşıtıdır. Yine açmazlar içindesiniz.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz