MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Syriza’dan sonra…
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Temmuz 2015 Pazartesi

Syriza’dan sonra…

Seksenli yıllarda, düzgün giyinen, düzgün görünümlü, düzgün davranan, bıyıksız erkekler türemişti. Başarıya odaklı işkolik kadınlar çocuk da yapıyordu, kariyer de… Kapitalizmin yeni dünya düzeninin yeni insanlarıydı bunlar. ABD veya İngiltere’den mastırlı olup hepsi de “önemli” görünen insanlardı. Önemli olmak, değerli olmanın önüne geçmiş, değerlilerin dinozor muamelesi gördüğü bir dönem başlamıştı. Derinlikler yok olmuş, bütün değerler satıhlaşmıştı. Küresel kapitalizmin markalarla özdeş yeni insanı için “görünmek” çok önemliydi.
 
Tek kutuplu dünyada, gösteri ve tüketim toplumu ile post modern zamanların buluşması, kitlesel tüketimin ve gösterinin zirve yapmasına yol açtı. Ve o zirvede yeryüzü tüketim cehennemine döndü.
Bugün, o cehennemde, küresel dünya düzeninin sona yaklaştığını haber veren öncüllerin ortaya çıktığını, sistemdeki çatallanmanın tükenişi işaret ettiğini, dengeden çıkan sistemin yeniden dengeye dönmesinin mümkün olamayacağını konuşuyoruz; Yani, sonun başladığı yerdeyiz.
Günümüzün gençliği, önemliler hiyerarşisini ret ediyor. Yatay toplumda eşitlik ve özgürlük talepleriyle ortaya çıkan yeni kuşaklar, ezberleri bozuyor.
 
İşte tam burada ve böyle bir zamanda, Yunanistan seçimlerinde halkın yaptığı tercihin ortaya çıkardığı tablo, solun iktidara gelmesinden çok fazlasını ifade ediyor.
Syriza iktidar koltuğunda, Avrupa’nın ortalık yerinde, küresel kapitalizme meydan okuyor. Elbet de soluğunu kesecekler, ama yine de önemli bir deneyimdir.
Syriza kimlik siyaseti yapmıyor, eşitliği öne çıkarıyor; “hepimiz eşitiz” diyor. Tsipras, yeni bir “sosyal sözleşme”nin gereğini işaret ediyor. Yeni bir dünyanın ne kadar mümkün olduğu test edilecek.
 
Hal böyle iken, ödenebilir olmaktan çıkmış dış borç, “Demokles’in kılıcı gibi” sallanıyor Yunan halkının tepesinde. Uluslararası sistemin ağır koşullarına halkın %61’i referandumda “hayır” demiş olmakla birlikte, kapitalist sistemin yöneticileri Yunanistan’a had bildirmek konusunda çok kararlı.
Dünya savaşlarından sonra Londra Anlaşması ile borcunun %50’sini sildiren Almanya’nın başını çektiği “had bildirme lobisi,” Yunan halkını duvara yasladı. Yunan halkının %61’i “hayır” dedi ama “öde ve kurtul” seçeneğinden başka seçenek bırakılmadığından; Hükümet “evet” demek zorunda kalacak. Başka bir Dünya henüz yok. Yeni bir Dünya, sadece bir ihtimal…
Batan bankalarda buharlaşan sözüm ona batık paraların kimin borcu olduğunu halk soruyor; Merkel de, “Yersen, sistem böyle!” diye yanıtlıyor. Yunan halkı, eninde sonunda “Eh, biz de yiyelim!” diyecek.
Hâlbuki Paris’te yaşayan Cem Uzan’a, bir bilen olarak, batık paraların akıbeti hakkında danışabilirlerdi…
15 yıl önce, Türkiye’nin de başına böyle işler açılmıştı, biz de kuzu kuzu beylerin yediklerinin içtiklerinin faturasını ödemiştik. Yakında bir yenisi çıkacak gibi; onu da öderiz… Yeter ki beylerimiz, “dert üstü murad üstü” güzel güzel bizi yönetsin… Biz faturaları öderiz… Halkız ya!
 
Sormak lazım; Yeryüzünde var olan her insanı borçlu kılmak, kapitalist sistemin temel politikalarından biri değil mi? Basılan her 1 dolar, en az 3 dolar borç üretmedikçe sistem verimli çalışmıyor. Sen, ben, biz borçlandığımız için sistemin çarkları dönüyor. Biz borçlanmasak sistem çöker.
 
Syriza’dan sonra her şey değişmeyecek, belki de hiçbir şey değişmeyecek, hatta ağır yenilgiler de yaşanabilir. Bütün bu olan bitenden sonra, bir kere daha göreceğiz ki sisteme içeriden muhalefetle bu kadar oluyor. Sadece son üç yüzyılın sosyal mücadeleler tarihine günümüzden bakıldığında, halkların yenilgilerinin tarihinden öte pek bir şey anlatılmadığını görebiliriz.
Peki, sistemin dışı var mı? Anarşizmi saymazsak yok gibi…
Kapitalizm, beş yüzyıldır dünya sistemi olarak varlığını sürdürüyor. Hiçbir toplumsal güç bunun önüne geçemedi. Sovyetik “sosyalist” sistem ancak 70 yıl dayanabildi. Milli cenah, “biz 92 yıldır ayaktayız” diyor; ne var ki Türkiye Cumhuriyeti, kapitalist sistemin bağrında yükselmiştir. Kapitalizmin periferisinde yer alan bir ülke olarak 92 yıldır ayaktayız. Yani bir kıyaslama yapılamaz.
 
Sonuç olarak, yeryüzü nüfusunun yaklaşık %8o’inin yoksullaştığı koşullarda elbet de kapitalist sisteme direneceğiz. Gelin görün ki sistem bu yüzden yıkılmayacak; her tarihsel sistem gibi ömrü dolduğu için yıkılıp gidecek. Kapitalizmin dinamikleri artık sistemin ömrüne ömür katmıyor, ama ömrünü kısaltıyor. Artı-değerin önlenemez genişlemesi bir sendrom olarak sistemin sonunu işaret ediyor. İnsanlık durumu, bir şeylerin son bulmakta olduğunu gösteriyor.
Tükenmekte olanı ve yerine gelmekte olanı doğru okuyabilenler ve o büyük değişime en hazır olanlar, Dünyanın yeni yöneticileri olacaklar.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Lombak
 15 Temmuz 2015 Çarşamba 16:48
Yıkılış kanlı mı olacak kansız mı olacak?
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz