MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Süleyman Demirel’e kendimi borçlu hissediyorum
Tayfun MARO
YAZARLAR
17 Haziran 2015 Çarşamba

Süleyman Demirel’e kendimi borçlu hissediyorum

Süleyman Demirel ile yıldızlarımız hiç barışmadı. Babam ve ben, iki kuşak boyunca, temsil ettiği siyasal çizgiye karşı mücadele ettik. Babam artık yaşamıyor ama benim mücadelem elan sürüyor.
Demirel ile aramdaki uçuruma rağmen, annemle arası oldukça iyiydi. Annem onun büstünü yapmıştı. İzmir Vilayet binasında düzenlenen bir törenle annemden büstünü almıştı. Yakın zamana kadar da telefonlaşıyorlardı. Yaşamında yer eden insanları ve olayları hiç unutmuyordu.
 
1962 yılında, Adalet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi olarak başlayan siyasi hayatı, 2000 yılında, Cumhurbaşkanlığı görevinin bitimiyle son buldu.
Altmış ihtilalinin gölgesinde iktidara gelen Demirel, 1971’de muhtırayla kurulan ara rejimi, 1980 darbesini, 28 Şubat sürecini yaşamış bir liderdir.
Yolların yürümekle aşınmayacağını ondan öğrendik. Ancak, askeri vesayetin üç idam talebini Meclis’te onaylamasını hiç affetmedik. Direnebilirdi. “Üçe üç” sloganı, bir utanç belgesi olarak tarihe geçti.
Ne var ki, üç idam kararına Meclis’te el kaldırmakla suçlarken üsluba çok dikkat etmek gerekir.
Üç devlet adamının idamını yıllarca bayram yaparak kutlayanların ilerici, üç devrimcinin asılmasını onaylayanların ise katil olduğu bir ülkede toplumsal barış olmaz.
 
Süleyman Demirel’den çok şey öğrendik. Fakat ondan öğrendiklerimizin farkına varmaya başladığımızda, seksenli yılların ikinci yarısını yaşıyorduk. Yani Demirel’i fark etmek biraz zaman aldı. O’nun önemli bir entelektüel birikime sahip olduğunu ve son derece donanımlı bir devlet adamı olduğunu söylemek her ne kadar solcuların zoruna gidiyorsa da, gerçek böyledir.
12 Mart 1971’de muhtıra ile iktidardan uzaklaştırılan Demirel’in 1964-1971 arasında yaptıklarının ve yapamadıklarının çok iyi öğrenilmesi gerekir. Demirel-Çağlayangil (zamanın Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil) ikilisinin Sovyetler Birliği ile yaptığı anlaşmalar, ABD yönetimi ile yaşanan krizler, “Büyük Türkiye” hedeflerine yürürken başlarına gelenler… (İsmail Cem’den okuyabilirsiniz.)
 
Türkiye’de siyasal yaşam, üretici güçleri sürekli geliştiren ve bu nedenle sürekli iktidarda olan sağın öyküsünü bilmeden anlaşılamaz. 1946-2000 arasında olan biteni anlamak için Menderes-Demirel ile anılan dönemlerin iyi bilinmesi gerekir.
Özal-Erdoğan çizgisi, 1980-2015 arasında ortaya çıkan farklı bir çizgi olup farklı bir okumayı gerektiriyor.
Küfür etmek, hakaret etmek yerine, milletin en az yüzde altmışının her zaman sağı desteklemesinin nedenleri üstüne kafa yormak yerinde olur. Ne ki, sol cenah işin kolayına kaçmayı tercih ediyor.
 
Bir köşe yazısına sığmayacak meseleleri öyle uzun boylu anlatacak değilim. Demirel, 40 yıl, askeri vesayetin varlığına katlanmak zorunda kalmış bir liderdir. Erdoğan ile Demirel’i bu açıdan bakarak karşılaştırmak haksızlık olur. Erdoğan, uluslararası sistemin Türkiye’de askeri vesayeti desteklemediği bir dönemin ucuz kahramanıdır.
 
İnanılır gibi değil ama Süleyman Demirel öldü. Tam da ölümsüz (!) olduğunu düşünmeye başlamışken…
Sosyal medyada Demirel’in ölümünden eğlence çıkaranları, arkasından hakaret etmek için bir vesile olarak görenleri ibretle izliyorum. Ve bunları gördükçe, Erdoğan’ın “kindar kuşaklar” meselesini daha iyi anlıyorum. Bileşik kaplar meselesi… İnanın, yaşadıklarımız, hak etmediğimiz şeyler değil.
Öyle görünüyor ki, bu nefret dili, bu sevgisizlik, bu hoşgörüsüzlük hiç bitmeyecek. Ya da bu memleket ile birlikte yok olacak. Çok bilinmeyenli karanlık bir geçmişin labirentlerinde birbirinin boğazını sıkanların birlikte kuracağı bir gelecek olamaz.
 
Benim Süleyman Demirel’e kendimi borçlu hissettiğim bir yer var. Kendisinden sonra gelenleri tanıdıktan sonra, yıllardır eleştire geldiğim Demirel’in bambaşka bir yüzüyle karşılaştım. Fakat bunu söylemek veya yazmak için fırsatım olmadı. O vesile, ölümüymüş… Rahmet diliyorum.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz