MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Yeniden söylemek gerek
Tayfun MARO
YAZARLAR
8 Haziran 2015 Pazartesi

Yeniden söylemek gerek

Bundan beş yıl önce, CHP’de bir eğitim çalışması sırasında, “yeni bir dil kurmak, her şeyi yeniden söylemek gerek” dediğimde, bir emekli öğretmen, kitaplıkta duran Nutuk’u işaret ederek, “yeni dil de neymiş, her şey orada yazıyor,” demişti.
Modern ve laik Türkiye’nin yurttaşlarının indinde, Cumhuriyet’i savunmak, Atatürk ilkelerini savunmakla aynı şeydir. Çağdaşlık ve Aydınlanma, salt Atatürk Cumhuriyeti’nin eseridir.
Bu laik ve modernist ezberin karşısında ise, islamcı düşüncenin tezleri yer alıyor; İslam normlarına göre düzenlenmiş kamusal yaşamı kurmak için mücadele ediyorlar. Hedefleri, İslam devleti.
Öte yanda, Kürtler, demokratik ve/veya bölgesel özerklik için mücadele ediyorlar. Cumhuriyet’in bu talepleri doğrultusunda yeniden yapılandırılmasını istiyorlar.
Kim haklı? Hepsi veya hiçbiri…
Burada görmezden gelinen trajik gerçeklik, herkesin taleplerinde sonuna kadar direnmesi halinde, herkesin kaybedecek olmasıdır. “Kim haklı?” sorusu anlamını yitirmiştir.
 
Cumhuriyet’in yüzyıllık kazanımları, bugün yaşanmakta olan sorunları çözmeye yetmiyor olabilir. Çünkü toplumsal mutabakat çöktü ve yeni bir sosyal sözleşmeye ihtiyaç var. Kullana geldiğimiz dil, İslamcıların ve Kürtlerin arasında pek kabul görmüyordu. İslamcıların kullandığı dilin de ayrıştırıcı ve nefret yüklü intikamcı bir dil olduğunu gördük. Doğrusu, taraflardan hiçbirisi kullandığı dili sorgulamıyor. Herkes kendi doğrusunda direniyor. Ne var ki, kendisini çağdaş, ötekini çağdışı ilan etmek çözüm getirmiyor. Hakeza, laisite yanlısı insanı dinsiz ilan etmek de çözüm getirmiyor. Kürt milliyetçiliği sadece kavgayı büyütüyor.
Uzlaşmak istiyorsak herkes bir şeylerden vazgeçmeyi göze almalı. Uzlaşma, bütün tarafları bir ölçüde mutsuz eden bir anlaşmayı gerektirir.
 
Geçen yüzyılın başında Atatürk her şeyi yeniden söylemeyi başardı. Fakat bu yüzyılın başında, yeni bir toplumsal mutabakat için yeni şeyler söylemek ihtiyacı yeniden ortaya çıktı.
Sorun, eski Türkiye/yeni Türkiye sorunu değil. Bu denklem yanlıştır. Sorun, son iki yüzyıllık birikimi yadsımayan, ama illaki insan haklarına dayalı devleti yapılandırmak ve demokratik yönetim biçimini inşa etmek olarak ele alınabilir. Bakış açılarımızı değiştirmek gerek.
Artık biliyoruz ki, nefret dili kullanarak, kimlik siyaseti yaparak gidilecek yol kalmadı. Laiklik ilkesi yok sayılarak toplumsal mutabakat sağlamak mümkün değil. Üretim yapmadan refah gelmeyecek. Doğayı korumazsak geleceğimiz yok olacak.
 
Yüzyıl önce yeni kurulmakta olan dünya düzeninden nasıl pay alacağımıza bir karar vermiş ve gereğini iyi kötü yerine getirmiştik. Yüzyıl sonra, bir kere daha sistem kendi içinden dönüşüyor ve küresel düzene geçiliyor. Ve Türkiye bir kere daha bir seçim yapmak durumunda. Dünya sisteminden nasıl ve ne kadar pay alacağımıza karar vereceğimiz yıllardayız.
Bu karar sürecinde kimse bana antikapitalist hikayeler anlatmasın. Ülkenin en az %80’i dünya sistemi olarak kapitalizme evet diyor. Siyasal partilerin programlarına ve oy dağılımına bakıldığında bu tabloyu görmek hiç zor değil.
 
Bu seçimlerin en önemli sonucu, kanımca, Türkiye’nin sistem içindeki yerini ve ağırlığını belirleyecek yeni ülke siyasetinin hangi siyasal partiler marifetiyle ve nasıl oluşturulacağına ışık tutmasıdır. Bu anlamda, 7 Haziran seçimlerinin tarihe geçeceğini söylemek abartı olmaz.
 
Seçim sonuçları belli oldu;
Başkanlık sistemi değil ama parlamenter sistem seçimlerden güçlenerek çıktı.
HDP samimiyet testinden geçecek. Ben iyimserim ve HDP’nin Türkiye için önemli bir kazanım olduğunu düşünüyorum.
CHP üstüne düşen görevin gereğini yaptı. Kılıçdaroğlu’na yüklenmeyi doğru bulmuyorum.
AKP ise, muhafazakâr kimliğini öne çıkararak merkez partisi olma yoluna girmeyi deneyecektir.
Seçimlerin en net sonucu ise; Erdoğan kaybetti, Türkiye kazandı.
Fakat 7 Haziran seçimlerinin en anlamlı sonucu, bana göre, ellerimizi birbirimizin gırtlağından çekmek için iyi bir fırsat sunuyor olmasıdır.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Lombak
 8 Haziran 2015 Pazartesi 17:55
Bu sonuç Fatih Terim'in karşı tarafın oyununu bozma taktiğine benziyor. Kesin bir sonuç çıkmamıştır. PKK meclise taşınmıştır. Bunların büyük sıkıntılarını çekeceğiz. Kürtler cemaat şeklinde hareket etmiştir. Bir kentte bir parti %80 alıyorsa bu seçim sonucu değil ayrılma referandumu sonucudur. HDP'yi kesinlikle samimi bulmadığım gibi ona "bir defalık" oy atanları asla affetmeyeceğim. Türkiye Balkanizasyon sürecine girmiştir. İran dışındaki "Kürdistan" fiilen kurulmuştur. Türkiye, Suriye ve Irak Kürtleri elini kolunu sallaya sallaya delik deşik sınırlarımızdan hiçbir sınırlama olmaksızın gelip gitmektedir.Türkiye hiçbir alanda ulusal çıkarlarını savunamamaktadır. Topraklarında alan hakimiyeti sağlayamayan aciz bir devlet görüntüsü vermektedir. Allah yardımcımız olsun diyorum.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz