MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Çıkışsızlık
Tayfun MARO
YAZARLAR
6 Mayıs 2015 Çarşamba

Çıkışsızlık

Yeryüzünde giderayak bir telaş var… Küreselleşen kapitalizm toplumları kendi içine kapatıyor, insanı yalnızlaştırıyor, halkları yoksullaştırıyor, varsılları yoksunlaştırıyor… Enikonu obezleşen sistem her türlü sefalet üretiyor. İnsanlığı kuşatan çaresizlik duygusu hiç olmadığı kadar yıkıcı…
 
Tüketim yorgunu insan kapitalizmin o büyük Amerikan rüyasından uyandı; fakat bu uyanış, bilinçlenmekten ziyade, beklediğini bulamayan insanın yaşadığı düş kırıklığıdır.
Büyük insanlık nicedir kapitalizmin vaat ettiği yeni hayatın sunduğu nimetlerin salt bir azınlık için olduğunu biliyor. Ne var ki, rüyanın bittiği yerde, gerçekle bağlarını yeniden nasıl kuracağını bilmiyor. Sahicilik duygusu yok oldu.
 
Dolaylanmış toplumsal ilişkilerde temsil, insanın kendisi ile arasına koyduğu mesafe olarak, aynı zamanda gösteri ve tüketim toplumunda tahakküm ilişkilerini ifade ediyor. Hepimiz, “dayatılmış seçimlerin” tahakkümü altındayız. Artık sahip olmak istediğimiz ürünü ihtiyacımız olduğundan seçmiyoruz, tüketimin bizzat kendisi ihtiyaca dönüştüğünden seçiyor ve tüketiyoruz. Aynı ürünün farklı versiyonlarını tekrar tekrar tüketiyoruz. Bunu biliyoruz ama yine yapıyoruz.
Globalleşen dünyamızda, aynı işe yarayan farklı ürünlerin ihtiyaç ötesi tüketimiyle iyice yoldan çıkan kullanım değeri, artı değerin sınırsız genişlemesiyle birlikte, ki bu aynı zamanda meta fetişizminin de doruğudur, kapitalist sistemde yıkıcı bir krizin koşullarını hazırlamaya başladı.
Temsilin de temsili kadar insandan uzaklaşan gündelik hayat, bir gösteri olarak tüketim/üretim sarmalında dolu dizgin yaşanır oldu. İnsanın kendini bilerek içine fırlatıp attığı bu çılgın gösteri, tüketim ile tükeniş arasında gerilip kalan insanın halleriyle hemhaldir.
Dünyanın her sabahına mutlu uyanmak varken, tekinsiz bir hayata yorgun ve umutsuz uyanmak, post modern zamanların teamüllerindendir. Yorganı başına çekip hayata sırtını dönen depresif insan, yeni zamanların rol modelidir. Yeni dünya düzeninde, günlerin getirdiği, insanı fena halde eksiltiyor.
 
Muktedirlerin topluma ve doğaya hâkim olması, uygarlığın tarihsel diyalektiği olarak bilimsel düşüncenin ölçme ve ölçü koyma disipliniyle mümkün oldu.
Ancak, bilme ihtiyacının paranoyaya dönüştüğü modern zamanların kesinliklere dayalı dünya tasavvuru, insanlık durumunu daha iyi kılmadı.
Bununla birlikte, insanlığın durumunun kötü olması, salt Aydınlanma ve moderniteye dayandırılan, kapitalizm kaynaklı bir sorun değildir. Böyle bir yaklaşım, uygarlığın çıkışsızlığını gözden kaçırmaya neden olur. Yanı sıra, ortaya çıkışı on bin yıla uzanan bu meselenin sorunsalını, salt 500 yıllık bir zaman diliminin dinamiklerinde aramak yanlışına düşeriz.
İnsanlığın büyük eseri uygarlık, mülkiyete dayalı sosyal ve ekonomik sistemleri öngörüyor. Mülkiyetin en mükemmel sistemleştiği yapı ise, kapitalizmdir. Kapitalizmin de tek kutuplu dünyada ulaştığı zirve, küreselleşmedir. Küreselleşmenin en net sonucu; dünya nüfusunun %75’i yoksul…
 
Küresel kapitalizm, uygarlığın doruğudur. Fakat aynı zamanda, yeryüzünün kapitalist sistemi artık taşıyamadığı ve sistemin kaçınılmaz sona hızla yaklaştığı bir doruktur bu.
Başına geleni umursamayan insanlığın mazereti, bu dorukta, hayatın hızlı seyrinde, bir an bile durup olan bitene bakmaya zaman bulamamaktır.

Yeryüzünde giderayak bir telaş var. Buna hız çağı diyoruz. Bu hız çağının ortalık yerinde, çıkışsızlıkla malul insanlığın pür telaş devingenliği, bir Amok koşucusunun ruh hali kadar anlamlı…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz