MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kriz, kapitalist sistemin rutinidir
Tayfun MARO
YAZARLAR
12 Mart 2015 Perşembe

Kriz, kapitalist sistemin rutinidir

Beşyüz yıldan beri kapitalist sistemin ne olduğunu anlayamamış bir türün mensubu olarak, Homo sapiens alt türünden sonra ortaya çıkmış, “Homo Argentum” türünün “Para sefal” cinsinden bir yaratık olduğumuzu ciddi ciddi düşünmeye başladım.
Belki de bu hal fıtratımızda vardır… Saray’a danışmak yararlı olabilir…
 
Üretim araçlarının mülkiyetini ele geçirmenin yöntemini kavramış bir avuç insanın yönettiği dünyanın olağan işleyişinin bir kriz hali olduğunu anlamak için belli ki insanlığa 500 yıl yetmemiş…
Şu beş yüzyıl içinde, insanlığın başına gelmeyen kalmadı; düşüncenin ve toplumların tarihi böyle yazıyor. Başımıza gelenlerin kayıtlarını hiç değilse üçbin yıldır tutuyoruz. Fakat bir an olsun, bu meşum dolaşımın dışına çıkıp olan bitene bakmak aklımıza gelmiyorsa, yaşanmışlık ve tarih, ders alınması gereken durumlarda başvurulacak kaynaklar değil mi, diye sorası geliyor insanın…
 
Günlerdir yeni bir kriz dalgası konuşuluyor. ABD krizi bitti, şimdi de gelişmekte olan ekonomilerin krizi konuşuluyor. Dolar indi orada kriz, Dolar çıktı burada kriz…
Sistemin oldum olası krizden beslendiğini anlamak bu kadar mı zor ki, olan biteni, “para indi-para çıktı” muhabbetine bağlıyoruz!
Siyasetçilerin, akademisyenlerin, uzmanların, bilumum önderlerin ikide birde çıkıp kriz dersleri vermelerini çok can sıkıcı bulduğumu söylemeliyim.
Dünya nüfusunun %75’i yoksulluğa boyun eğmişken ve o uzun yüzyıldan beri insanlığın posasını çıkaran kapitalistler iş başında iken, “Dolar indi çıktı, kriz geldi gitti” gevezeliğinden medet ummak!
Dolardaki yükselişin ete süte etkisi ne olurmuş!.. Sanki peynirin kilosu 20 lira, etin kilosu 30 lira iken yoksul bunları alabiliyordu da şimdi alamayacak…
Etin kilosunun kaç lira olduğunun hesabından önce, dünya nüfusunun %75’ini yoksul bırakmayı nasıl becerdiklerini sorsanıza, dünyayı yöneten iktidar zümrelerine!
 
Saraydaki adam ve eşi yoksullar için üzülüyor, ara sıra gözyaşı döküyor. Geçenlerde, savaş mağduru yoksulları dünyanın en büyük çadır kentine tıkıştırdıkları için gurur ve kibir yüklü demeçler verdiler.
Oysa Suriye’de ve Irak’ta süren kirli savaşın perde arkasındaki sorumlularından biri olarak Türkiye’nin o insanların çektikleri çilede payı var.
İnsanlık bu kadar büyük acılar çekerken, kendilerine bu acıları çektiren muktedirlerin eteğine yapışan “insan” olmak nasıl bir yazgıdır?
 
İnsanlık kendi yazgısına sahip çıkmıyor. Hal böyle iken; kimi çıkıyor, ben liberalim, seni kurtaracağım, diyor; kimi çıkıyor, ben milliyetçiyim, seni kurtaracağım, diyor; kimi çıkıyor, ben sosyalistim, devrimciyim, seni kurtaracağım, diyor; kimi de çıkıyor, ben mukaddesatçıyım, seni kurtaracağım, diyor… Gelin görün ki insanlığın kurtulmuşluğu yok.
Sayısız kahraman geldi geçti, sayısız lider geldi geçti, 124 000 peygamber geldi geçti; sonuç olarak insanlık her zaman muktedirlerin önünde diz çöktü. Efendilerinin huzurunda diz çöken insanlığın bundan daha büyük bir bunalım yaşama ihtimali yok.
 
Dolar yükseliyormuş, Borsa düşüyormuş, faiz yükseliyormuş, yatırımcı kararsızmış, sonra halimiz nice olurmuş… Kararlı oldukları zamanları da gördük…
Yoksul yaşadığı hayattan bilir, varsılların hayatında olan biten bu işler onun hayatından ne bir şey eksiltir, ne de hayatına bir şey katar. O, bir şekilde ayakta kalmayı öğrenmiştir, başının çaresine bakar; Sonra da gider, muktedirler kendisini yönetsin diye oy verir.
 
Kapitalizmin halleridir bunlar; Bir krizden diğerine dala çıka yaşamak kapitalizmin rutinidir. İktisatçıların yüzlerce yıldır anlattıkları bir hikâyedir bu… Krizi anlatan kavramlar değişti ama ekonomik kriz değişmeyendir. Artı değer ortaya çıktığından beri bu böyle…
Dinler de “biriktirmeyin” diyor. Ne hazindir, İslamcılığın bayraktarlığını yapanlar, hesabını veremeyecekleri servetlerin üstünde oturuyorlar.
Dünya yavaş yavaş şu gerçeği görmeye başladı; Mülkiyet ve mülkiyet ilişkilerine dayalı ilişkiler krizin ta kendisidir. Muktedirlerin yaptığı; bütün zamanlarda, bu krizi yönetmek olmuştur.
 
Bize yine kriz hikâyeleri anlatmaya başladılar. Bilinmeli ki bu anlatılanlar, halkın krizi değil, kapitalistlerin kendi aralarındaki hesaplaşmanın krizidir.
Durum böyle olmakla birlikte, fatura halklara çıkacak. Çünkü halkların ayaklanmasından korkuyorlar.
Ne ki, bu defa, korkunun ecele faydası olmayacak. Sistem dengeden çıktı ve dengeye geri dönüş yok.
Artık “yeni bir dünyanın mümkün olduğunu” düşünmenin zamanıdır.
 

Not. “Homo Argentum” ve “Para sefal” tarafımdan uydurulmuştur.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz