MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Yalana ve Masumiyete dair
Tayfun MARO
YAZARLAR
8 Mart 2015 Pazar

Yalana ve Masumiyete dair

Vicdan yoksunluğunun hayatın bütün alanlarını kasıp kavurduğu bir çağın ortalık yerindeyiz. Başlangıçta söz vardı; Şimdi, sözün yerini yalan aldı. Söz yalandan ibaret kaldı. Bunu biliyoruz. Bilmekle beraber, yalanı yaşamaktan bir an olsun geri durmuyoruz. Hem biliyoruz hem yapıyoruz.
Yeni ideoloji, sözün ve vicdanın sükût ettiği bir yanılsama durumundan zuhur eden değerler sistemi…
 
Yalanın bir kalite, vicdan yitiminin olağan olduğu zamanlardayız. Olağanlaşan bu insanlık durumunda ilk kurban verilen, masumiyet oldu. Bilmek ya da bilmemek mazeret değilken, kimsenin masumiyetinden söz edemeyiz. Bu yüzyılda yaşamak, bu bayağılık ve satıhlaşma ile hemhal olmaktır.
 
“Ağrı’da yaşayan 12 yaşındaki Ebru Yalçın, okulda, öğretmenleri tarafından kitap çalmakla suçlanınca, canına kıydı.” Bu bir haber değil, bir trajedidir.
Öyle bir trajedi ki yürek dayanmaz. Bu çocuk, çantasına koyduğu iki öykü kitabını okumaktan başka ne yapabilirdi? Çağın insanından nasır tutmuş vicdanıyla bunu anlamasını beklemek beyhudedir.
Bu yavrucak, Victor Hugo’nun ölümsüz karakteri Jean Valjean kadar dirençli değildi, tutunamadı…
Ama tutunanlar da var;
Yolsuzluğa adı karışmış eski bir Bakan’ın 2013 yılında 42 milyon liraya aldığı arazi, kentsel dönüşüm kapsamına alındıkta sonra, 114,4 milyon lira gelir getirdi. Bakanlığı sırasında kentsel dönüşümden de sorumlu olan eski Bakan, ‘bu durumun çok makul ve çok masum olduğunu’ söyledi.
İnsanlık durumu böyle… Hangi vicdanı konuşacağız, hangi masumiyetten söz edeceğiz?
 
İki kitap çaldığı için suçlanınca canına kıyan kız çocuğu ile arazi rantından 114 milyon lira kazanmayı masum ve makul bulan eski Bakan arasındaki sosyal denge, mülkiyetin ve paranın dehşet dengesidir. Masumiyet ve vicdan, bu dengede cerh edilmiştir.
 
Gözlerimizin içine baka baka yalan söyleyenleri biliyoruz, onlar da kendilerini biliyorlar. Herkesin görebileceği yüksekliklerden, duyabileceği mecralardan seslenirler; Önemli insanlardır. Bu önemli insanlarla aramızdaki ilişkiler yalanla beslendiğinden, birbirimizin halinden anlıyoruz.
 
Yitik vicdanlar çağındayız. Geçen binyılın sonunda veya bu binyılın başında, masumiyeti yok ettik. Artık yalanın en yüce değer olduğunu hepimiz biliyoruz.
“Okul kitaplığından iki kitap alan Ebru Yalçın canına kıydı.” “Yolsuzlukla suçlanan Bakan, bir yılda, 10 dönüm arsadan 114 milyon lira kazandı.” Bu iki bilgi arasındaki paradoksal ilişki canınızı yakmıyorsa, çağın insanısınız demektir.
O halde, durmak yok yola devam!
 
Yazımı Nazım’ın bir şiirinden alıntıyla tamamlamak istiyorum.
Antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorlarsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede çalan keman yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ay ışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka her şey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
ellerinizi karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir...
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz