MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Eril toplum günah mı çıkarıyor?
Tayfun MARO
YAZARLAR
23 Şubat 2015 Pazartesi

Eril toplum günah mı çıkarıyor?

Günlerdir, işleniş biçimiyle insanın içini iki defa burkan bir cinayeti tartışıyoruz; Özgecan Aslan’ın kanımızı donduran katlini konuşuyoruz.
Cinayetlerden bir cinayet… Fakat bu defa, cinayetin vahşet dozu ve kurbanın kusursuz masumiyeti çağrıştıran fotoğrafları toplum vicdanını çok rahatsız ettiği için herkes ayağa kalktı.
Birkaç güne kalmaz, acımızın ve öfkemizin manifestosunu toplumsal belleğin bir köşesine iliştirip bu limandan da demir alırız…
Yoksa rutinin dışına çıkarak, öfkemizi, uzun soluklu bir başkaldırıya dönüştürür müyüz?
Hatırlatayım dedim… Altında ezildiğimiz bu insanlık dışı durumu sadece konuşuyor olmak artık tahammül sınırlarını zorluyor.
 
Kadın cinayetlerinin salt bir avuç manyağın, sapığın işi olduğunu düşünüyorsak, konuşacak fazla bir şey yok; toplumdan tecrit edilirler, sorun çözülür…
Fakat sorunun kategorik olarak tarif edilen suç ve ceza bağlamında çözülemeyeceğini düşünüyorsak, sorunsalı, eril toplumun verilerinden hareketle belirlemek gerekiyor.
Demem o ki, erkeklerin yönettiği yeryüzünde insanlık adına iyi şeyler yapılmıyor. Mülkiyetin keşfi ve uygarlığın kuruluşu, kadınlığın teslim alınışıyla mümkün oldu; kas gücüyle kuruldu uygarlık. Muktedir erkeklerin yeryüzü egemenliği böylece başladı.
 
Erkek, kadının kendisinden üstün olduğunu biliyordu. Kendisini doğuran o yaratığa tapıyordu. Bu tapınma hali, göklerde egemenliğin tanrıça Kibele’den tanrı Zeus’a geçmesiyle son buldu.
Yeryüzünde mülkiyet toplumlarının efendileri, göklerde kâinatın efendisi tanrılar zuhur ettiğinde, uygar toplum ortaya çıktı. Uygarlık, yabancının tahakkümüdür.
 
Tanrıça Kibele esirgeyendir; doğurganlığı, üretkenliği, bereketi simgeler. Zeus ise, elindeki yıldırım ile ceza yağdıran, kıyıcı, acımasız bir tanrıdır. Kadınlara düşkündür, zevk ve sefa peşindedir.
Mitolojik öykülerde böyle dile gelmiştir Kibele ve Zeus’un özellikleri. İnsanın sorası geliyor, Kibele’den Zeus’a ne değişti de tanrılara atfedilen nitelikler bu denli radikal bir değişim geçirdi?
Değişimin nedeni, mülkiyetin keşfi ve uygarlığın başlamasıdır. İktidar toplumlarının ortaya çıkması ve hiyerarşik toplumda erkeklerin hiyerarşinin en tepesinde yer alması, uygarlığın ve mülkiyetin getirdiklerindendir.
İşte o gün bu gündür, insana değil ama mala mülke değer veriyoruz. Sonra da soruyoruz; “İnsan hayatı bu kadar mı değersiz?” Evet, değersiz… Değerliymiş gibi yapılır fakat değer verilmez.
Dünya sistemi olan kapitalizmin insana yaptıklarını ettiklerini 500 yıldır öğrenemediysek, yapacak bir şey yok; aynı soruları sormaya devam edeceğiz.
 
“Kadınlar başkaldırırsa, başka bir dünya gerçekten mümkün olur.” Muktedirler bunu biliyor. Sırf bu yüzden, kadın eve kapatılıyor, üretimden uzaklaştırılıyor, karar mekanizmalarından uzak tutuluyor, siyasette geri plana itiliyor. Batı toplumlarında görece özgür olan kadın da bu baskıdan payını alıyor.
Kadın, kamusal alanda azınlık muamelesi görüyor; özel yaşamda ise koca tahakkümüne giriyor. Üstünden baskı hiç eksik olmuyor.
 
Doğaya ve topluma egemen olmak, insani bir duruma ulaşmayı mümkün kılar mı?
Bu dünya Aydınlanmayı da, moderniteyi de gördü, postmodern zamanları yaşıyor; Ama insanlığın durumu hiçbir zaman daha iyi olmadı. Bir kere egemenlik ilişkisi başladıktan sonra hiçbir güç tahakkümün önünü alamadı. Efendiler hep biat istedi, biz gönüllü köleler de biat ettik. Kadınlar ise iki kere biat ettirildi.
 
İnsan kusurlu bir yaratık… Erkek ise, ağır kusurlu…
İnsanlık, uygarlığın altında kaldı. Kurtuluş, erkekler ile mümkün değil. Uygarlığın ve mülkiyetin tarihi, bunun mümkün olmadığını gösteriyor.
İnsanlığın önüne kadınlar geçmedikçe, insani bir duruma ulaşmak mümkün olmayacak.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz