MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Solcular da sistemin insanlarıdır
Tayfun MARO
YAZARLAR
2 Nisan 2015 Perşembe

Solcular da sistemin insanlarıdır

Gündelik hayatın dolaşımı içinde köşe kapmaca oynuyoruz. Zihinlerimiz, sistemin sunduklarıyla meşgul; yaşamaya dair olanı yitirdik. Yitik yaşantılarımızı, tüketimin ve gösterinin bilinçaltına yerleşen imgeleri ikame ediyor. İlişkilerimiz sahicilikten yoksun, hayatlarımız satıh, içtenliğimiz yitik…
Vicdan yoksunluğu ve akıl çökmesi, bu yüzyılda, insanlığın geleceğine düşen büyük gölgedir.
 
Bugünün hiyerarşik toplumunda, söylediğin sözün veya yazdığın satırın gündelik yaşamda bir karşılığının olması, seçilmiş veya atanmış efendilerin himaye ettiği o meşum dolaşımın içinde olmayı gerektirir. Ve o dolaşımın içinde söylenmiş veya yazılmış olanın değeri, piyasadaki değeri kadardır. Bütün değerler piyasaya kote edilmiş, bilgi metalaşmıştır.
 
Bir insanın sağcı veya solcu, ilerici veya gerici olması, şeriat veya laisite yanlısı olması; sistem içinde tuttuğu yer ve aldığı tutumu ifade eder. Toplumsal alanda karşıtlıklar arasında olan biten her şey, uzlaşır veya uzlaşmaz çelişkiler, sistemi yıkmaz ama yeniden üretir. Dinamikler böyle çalışır.
Dünya sistemi kapitalizme karşı olmak, sisteme dışından bakmayı gerektiren bir tavırdır.  Gelin görün ki, buna her kim yeltenirse, “işe yaramaz insan” damgası yer. Sistemin kapıları o kişiye kapanır.
Korkarım, anarşistlerden başka, sisteme dışından bakmayı becerebilen ve bu tutumunu tavizsiz sürdürebilen pek kimse de yok.
 
Seksenli yıllardan itibaren kapitalist sistem ile hemhal olan solcuların kahir çoğunluğu, sistemin insanları olmayı tercih ettiler. O solcular bugün kendilerini “solun efendisi” ilan etmişlerdir. Kendi dükkânlarının müdavimi olmayanların “çakma solcu” olduğunu söyleyecek kadar da naiftir bu efendiler… Metalaşan bilgi, siyaset dükkânlarının önünde, işporta tezgâhlarında pazarlanıyor.
Kapitalist sistemin bütün kurum ve kurallarıyla bu kadar içli dışlı olup da devrimden söz edenlerin solculuğu, aslında sistemin ihtiyaç duyduğu muhalif bir duruştur.
 
Antikapitalist saflarda, ‘başka bir dünyanın mümkün olduğu’ nicedir yüksek sesle dile geliyor. Fakat bunu dışlayıcı ve yıkıcı bir dil kullanarak söylemek yanlıştır. Savaş naraları atarak ha keza…
Sistemin içinden sisteme meydan okumak, büyük insanlığın meselesi olduğunda anlamlıdır. Yani beş milyon kadar insan ayağa kalktığında, bu anlamlı bir meydan okumadır; içinde yaşadığı tarihsel sistemin sonunu getirir. Fakat bir avuç solcunun meydan okuması, hiçbir şeyi değiştirmeyeceği gibi, tam da kapitalistlerin istediği bir durumdur. O dar gruplara öyle bir cehennem hayatı yaşatırlar ki, kimselerde sistemi tehdit edecek cesaret kalmaz. Sistem, böyle bir sola her zaman ihtiyaç duydu.  Diyalektik gevezeliklerle dünyanın geldiği yer ortada…
 
Bu düzen hep böyle mi gidecek? Evet, sistem kendi kendini yok edinceye kadar böyle gidecek. Hepimiz sistemin insanlarıyız. Cebimizde bir banka kartı, bir kimlik ve bir e-posta adresimiz varsa; hangi fikri savunursak savunalım, sistemin insanıyız!
Kapitalizmin beşyüz yıldır dünya sistemi olduğu bir gerçek. Ve bu sistemde sosyalizmin barınamadığı da bir başka gerçek. Her tarihsel sistem gibi kapitalizm de çökecek; Ne ki, sistem çökünceye kadar, mülkiyet ve mülkiyet ilişkileri varlığını sürdürecek.
Kapitalizm sonrasına yeniden kafa yormak gerekiyor. Korkarım, yeni bir dünya için, burjuvazi daha örgütlü ve daha hazır.
 
Sistem içinde, insanlık durumunu daha iyi kılacak yollar var mı? Kuşkusuz, görece iyileştirecek yollar var; Ve bu yollar, yerel politikalardan geçiyor. Fakat öncelikle toplumların bunu istemesi gerekiyor. Toplumların bunu istemesi ise, güvenlik politikalarının böyle bir isteği mümkün kılmasına bağlıdır. Yoksa cemaatler ve etnisite grupları, her köşe başında birbirini boğazlar durur.
Yani iş dönüp dolaşıp yine uluslararası sistemin yüksek iradesinden çıkacak karara kalıyor. O iradeyi dize getirecek biricik güç ise, halkın gücüdür. 1789’da halklar bu hedefe çok yaklaşmışlardı; ama olmadı, tutunamadılar.
 
Sistemin kurallarına göre yaşıyoruz, her eylemimizle sistemi yeniden üretiyoruz. Bugüne dek her kalkışmada, sistemi değil ama umutlarımızı yıktık.
“Artık bir şeyleri değiştirmek gerektiğini anlamalıyız. Bakış açımız, kullandığımız dil, olayları ele alış yöntemimiz üstüne yeniden düşünmek lazım.” Desem kimin umurunda olur! Kimselerin…
Böyle gelmiş, böyle gidecek… Kimimiz devrim yapacak, kimimiz reform, kimimiz de cihad… Ümmet veya millet olmak için birbirimizi öldüreceğiz… Ama hep birlikte maça gideceğiz, alanlarda eylem yapacağız, plajlarda güneşleneceğiz veya tarlada, inşaatta çalışacağız… O devasa ciplere binenlere kızacağız veya bir tane edinip üstüne çıkacağız… Kimimiz açıldı diye, kimimiz örtündü diye kadınları eleştireceğiz… Erkeklerin kadınları öldürdüğü gerçeğini tv programlarına meze yaparak insan hakları üstüne nutuklar atacağız… Uygarlığın halleridir bunlar ve bu uygarlığı biz kurduk.
 
İnsan kusurlu bir yaratık… O kusurlu yaratığın aradığı mükemmellik, Tanrı’dır. İnsandan yeryüzünü cennet yapmasını istemek, ancak bir avuç insanın ütopyasıdır.
Bir avuç insan, o büyük ütopya için hep mücadele edecek; Büyük insanlık ise, her zaman olduğu gibi, kendisine acı çektiren muktedirlerin peşinden gidecek…
Hepimiz sistemin insanlarıyız ve sistemden besleniyoruz; her daim yitirilecek bir şeylerimiz oldu… Ama bir servet, ama bir tencere yemek… Değil mi ki insanız!
 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz