Aziz Kocaoğlu’nun önerisiyle başlayan ön seçime katılma sürecine dair tartışma, Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamasıyla son buldu; Sayın Kılıçdaroğlu, İzmir ikinci bölge 57. sıradan milletvekili aday adayı olarak ön seçime katılıyor.
Doğaldır, bu haberi tepe tepe kullanacağız. Her birimiz farklı farklı yorumlayacağız. Belki de İzmir’in o içe dönük kısır siyasetinin sinir bozucu havası bir nebze dağılacak…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylık sürecinin siyasi magazin boyutu benim ilgi alanım dışında olduğundan, herkeslerin merak ettiği spekülatif konularda yazacak bir şeyim yok.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir’den adaylığının değeri ve önemi, kuşkusuz, çok farklı açılardan ele alınacaktır. Ama bana sorarsanız, bu adaylığın farklı bir değeri ve önemi daha olabilir; Bu, İzmir’i sosyal demokrat düşüncenin ön saflarına taşıyacak bir potansiyeli harekete geçirme ihtimalidir.
Profesyonel siyasetçilerin ve siyaseti dedikodu ve geçim aracı olarak görenlerin köşeleri tuttuğu böylesine olumsuz koşullarda, elbet de bu iyimser saptama yadırganacaktır; Ama İzmir’de böyle bir potansiyel var.
Sosyal demokrat düşüncenin, günümüz dünyasının sorunlarını yeni bir dille, yeniden söylemek için arayışlara girdiği bir dönemden geçiyoruz.
Küreselleşen kapitalist sistemin yol açtığı dünya problemleri karşısında sosyal demokratların savundukları başka bir dünya var.
O dünyanın kapılarını açacak yolları tartışan sosyal demokratların önündeki meselelere bir göz atalım;
Sosyal devlet; Geçen yüzyılda sosyal devletten vazgeçen uluslararası sistem, yerine yeni bir şey koyamadı. Hibe ekonomisi artan yoksulluğun önüne geçemedi.
İnsan hakları; Kişihakları ile grup hakları birbirine karıştırılmış, bulanık sularda balık avlanıyor.
Kent yoksulları; Küresel kapitalizmin ortaya çıkardığı bu yeni toplumsal oluşum üstüne bilgilenmeye ihtiyaç var. Böyle bir çalışma Seferihisar’da sürüyor.
Metropolleşme; Devletler dünyasından kentler dünyasına doğru süren değişim, kentsel özerkliği dünyanın gündemine taşıdı.
Kentsel dönüşüm sürecinde, sokaklar ve mahalleler yok ediliyor, kentler yatakhaneye dönüştürülüyor. Prekarya, kent çalışanlarının oluşturduğu yeni bir sınıf.
Yerelleşme; Metropolleşme sürecine bağlı olarak merkezi yönetimlerin yetkilerinin bir kısmını yerel yönetimlere devretmesi hakeza dünyanın gündeminde önemli yer tutuyor.
Köyler ve küçük ölçekli tarımsal üretim; İşçi depoları olarak görülen köylerin kent mahallelerine dönüştürülmesi, geçmiş ile geleceğin harmanlandığı köyleri yok ediyor. Köyleri savunmak gerek. Köylerde küçük ölçekli üretimin desteklenmesine yönelik yeni tarım politikaları gündeme gelmeli.
Doğanın savunulması; Doğa yerelden başlayarak korunmalı.
Küresel kapitalizmin sendromu olarak ortaya çıkan hız ve kitlesel tüketim; Hız fetişizmine ve kitlesel tüketime karşı yavaşlık ve yerellikte özgürlük arayışı, antikapitalist bir yoldur.
İzmir’de bu meselelere kafa yoranlar var, yapılan güzel işler var;
Büyükşehir Belediyesi, sosyal demokrat belediyecilik alanında çok yol aldı. Kapitalizmin obezleşen kent kültürüne direniyor ve bu eğilimin önünü alacak projeleri gerçekleştiriyor, yatırımlar yapıyor.
Seferihisar’da, çok etkileyici bir deneyim yaşanıyor. Yavaş şehir, köylü üretici birlikleri, doğanın savunulması, kentsel rantın yöre halkı tarafından paylaşılması, sanatın ve sanatçının özgürlük ortamına kavuşması gibi en temel meselelerde Seferihisar, başka bir dünyanın sınırlarını zorlamaya başladı bile. Tunç Soyer ve Seferihisar, İzmir’e değer katıyor.
Son olarak Cittaslow Genel Başkan Yardımcılığına getirilen Tunç Soyer, bundan böyle, Orta Asya ve Ortadoğu’dan sorumlu olacak.
Tunç Soyer, “başka bir dünya mümkündür” fikrini savunan, uluslararası çapta çok değerli bir öncü. Bunu zamanla herkes görecek.
İzmir’de, sosyal demokrat düşünceye yeni değerler katacak ve ülkede yeni bir toplumsal uzlaşmanın önünü açacak değişim dinamikleri var. Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir’den aday olması, bu dinamikleri harekete geçirmek için iyi bir olanak olabilir. Yeter ki dedikodu yerine fikir üretmeye karar verelim.
Sayfa başına git