MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Vasatlar dünyasında asayiş berkemal…
Tayfun MARO
YAZARLAR
15 Haziran 2015 Pazartesi

Vasatlar dünyasında asayiş berkemal…

Toplum psikolojisi, kitle ruhu gibi ruh halimizi kolektifleştiren kavramlar oldum olası beni tedirgin etmiştir. Bir şekilde kalabalıklara karışarak, herkes olmak ya da görünmez olmak, indimde, kendimi sakınmam gereken bir durumdur.
Toplumsal alanda kitleselleşen, yığınsallaşan bütün edimlerimiz, eninde sonunda, o kalabalıklardan sıyrılmış öncülerin peşinden sürükler bizi. O öncüler ki toplumları yönetmekle meşhurdur.
 
Liderlikler tarafından yönetilen yığınlaşmış insanlık lider yarıştırarak yaptığı seçimlerle kendini yönetecek kişileri seçiyor. Vasatların mukaddes veya demokratik hakkıdır yöneticisini seçmek.
Modern dünyanın aydınlanmış insanları, efendilerini seçen özgürleşmiş köleler olarak, bu seçimleri çok önemserler. Efendisini seçmek, özgürlüktür. Vasatların özgürlüğü…
 
İnsanlığın vasat ve vasat altı durumuna dair söz söylemek, dünya nüfusunun hiç değilse yüzde sekseninden bahsetmeyi göze almadan mümkün değil. Değil mi ki dünya nüfusunun yaklaşık yüzde sekseni, yüzde beş gibi bir azınlığın tahakkümü altında yoksul yaşamayı kabul ediyor.
Yüzde seksen gibi ezici çoğunluğun çaresizliği ve boyun eğişi, ortada bir sınıf sorunundan ziyade bir zekâ sorunu olduğunu düşündürüyor.
  
Orta zekâlı insan, vasatların zeki insanıdır. Gündelik hayatımızda kanaat önderleri gibi hareket eden, liderlik yapmaya çok hevesli, her konuda bir fikri olan insanlardır bunlar... Eğitimsiz veya yarım yamalak eğitimli, bu insanların yetersizliğinin baskısı altında bütün değerlerin yerle bir olduğu gündelik hayatımız çekilmez oldu. Hepimizi cehalet yönetiyor.
Kalabalıklar insan tekini yutuyor. Alanlarda hepimiz yekvücut, tek ses oluyoruz ve buradan bir güç doğduğuna inanıyoruz. Oysa o alanlarda bütün sesler, bütün sözler bir üst aklın iradesine göre tekleşirken, insan teki olarak yoksunlaşıyoruz. Kişi yok oluyor.
 
Olmak yerine sahip olmayı seçen insanlığın dörtte üçünden fazlası yoksul ve sabırla sahip olmayı bekliyor; bekledikçe de yoksullaşıyor. Yoksulluk derinleşirken, yoksul sayısı sürekli artıyor.
İnsan, sahip olamadıklarının peşinde… Ne var ki, ta en başından beri, sistem, yoksulların sahip olmasına pek olanak tanımıyor.
Bugün, orta halli bir insanın bankaya on yıl borçlanarak sahip olduğu ev, otuz yılda ömrünü tamamlıyor. Kentsel dönüşüm adı altında yeniden üretilen kent rantı, en fazla kırk yıl içinde, o ev sahibini yeniden borçlandırıyor. Bir evin ömrü, ortalama insan ömrünün yarısı kadar… Kuşaklar boyu oturulan evler yerine, bir ömür boyunca, iki defa satın alınmak gereken evler inşa ediliyor artık.
Beş altı parça giysi ile yaşayabilen insan, yüz parça giysiyle bile yetinmez oldu. Sadece ulaşım aracı olan otomobili prestij aracı yaptı.  
Yani iyiye giden bir şey yok, olan aklımızı da yitirdik; ağzı açık, mal mülk meraklısı, eşya fetişisti budalalar olduk.
Olmak yerine sahip olmayı seçen insan, insanın değerini ve kalitesini vasatın da altına çekti.
 
Beslenmek ve barınmak gibi en temel ihtiyaçları için yönetenlerin önünde iki büklüm olan insan, bunlara karşılık kendi varlığını ortaya koyuyor. “Varlığım, devletime, efendime armağan olsun!” diyor. Efendiler ne yapsın!..
 
Vasatlar dünyasında işler böyle yürüyor. Kısa vadede kimsenin akıllanmayacağını biliyor olmakla birlikte; İnsanın evriminin bir sonucu mudur, yoksa rastlantısal mıdır, bilemiyorum; ama insanlığın yüzde onu zeki ve akıllı ise, bu durumun evrimle yaygınlaşacağını düşünmek pekâlâ mümkündür... İyimser olmak lazım… Mesela, önümüzdeki on bin yıl içinde, yeryüzünde zeki insan sayısının efektif hale geleceğini düşünerek, ben içimi ferah tutuyorum.
İnsanlaşmak için milyonlarca yıldır mücadele eden türümüz, on bin yıl daha neden sabredemesin!
Büyük çevre felaketleriyle yok olmazsak; umut, Kaf dağının ardında değil.
 
NOT: Kerküklü Şeyh Rıza Efendi, Sultan Abdülaziz döneminde, Musul ve Kerkük’te meydana gelen olayların saklanarak “asayiş berkemal” ifadesiyle Abdülaziz’e aktarılmasını protesto etmek için aşağıdaki beyiti yazmış.
 
Katl ü asayiş nehb-i eşkiyadan millet oldu payimal,
Emn-ü asayiş yine, elhamdülillah berkemal.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Lombak
 16 Haziran 2015 Salı 16:28
Eğitimi, bilginin gücünü ve liyakati reddeden toplum olduğumuz sürece işimiz zor. İnsanları zeki, orta zekalı ve vasat olarak sınıflandırmayı doğru bulmuyorum. İçinde bir miktar faşizm var. Her kesimi, her zeka düzeyini anlamak gerek. Bizdeki zekiler normalde bize yeterdi ama kitlelerin yoksul ve bilgisiz bırakılmasına göz yumdular. Bunlar vatansever de değiller. Biz de eksik olan bir şey de vatansever liderler. Bu olmadığı zaman vasat ne yapsın? Orta zekalı ne yapsın? Yön veren dış güçlerin kölesi olmuş. Dünya'da ordusunu kendi eliyle yok etmeye çalışan millet olarak tarihe geçtik. Ne vasatı? Beyin ölümü gerçekleşmiş insanlar ülkesi burası.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz