MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Yunan algısındaki Türk simgesinin kökenleri (2)
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
13 Ekim 2016 Perşembe

Yunan algısındaki Türk simgesinin kökenleri (2)

Bir  önceki “Yunan Algısındaki  Türk İmgesinin Kökenleri/1”adlı yazımda Yunanistan’ın Rodos ve İstanköy’ adalarında  1522 yılından beri yaşamakta olan Türklere karşı  uyguladığı asimilasyon politikasının kökeninin Yunan algısındaki  Türk imgesinin olumsuzluğundan kaynaklandığını, anılan algıyı “Oryantalizm”’in beslediğine değinmiş ve  yazımın girişinde , 30 Ağustos 2016 gecesi,merkezi İzmir’de bulunan Rodos,İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği sorumlusunun, adalar Türklüğünün kültürel kimliklerini Birleşmiş Milletler,Avrupa Konseyi,Avrupa Güvenlik ve İşbirliği gibi kurumlarda savunduğu ve asimilasyona  karşı   çalışmalar yaptığı için Yunanistan’ın İstanköy adasından sınır dışı edildiğini, sınır dışı edilmesinin,hukuk dışı ve  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen seyahat özgürlüğüne aykırı bir uygulama olduğuna belirtmiştim.
Bu yazımda ise Yunan algısındaki olumsuz Türk imgesini besleyen önemli bir etmenin de,Yunan Kilisesi olduğuna değineceğim.

***

Yunan algısındaki olumsuz Türk imgesini besleyen önemli bir etmen de,Yunan Kilisesidir. Kilisenin egemenliği Yunanistan Anayasası’nda tescil edilmiş bulunmaktadır .Kilisenin en büyük kartı Türk düşmanlığı olmuştur.Kilise ve papazlar, Yunanistan’da sürekli siyasi bir güç odağıdırlar. Osmanlı’ya karşı silaha ilk sarılan papazlardır.Bu anlamda 180 yıldır Yunanistan’da, kilisenin siyasetten koptuğu hiçbir dönem yok gibi gözüküyor. Örneğin İkinci Paylaşım Savaşı’ında   Alman işgaline karşı direnişte rol alıyor. Daha sonra iç savaşta komunistlere karşı monarşiştlerin cephesinde mücadele ediyorlar.Askeri Cunta döneminde de, diktatörlerle yakın dirsek temasındadırlar. Papazların özellikle küçük şehir, kasaba ve köylerde ağırlığı söz konusudur. Bu yüzden  siyasi partiler ve yerel yöneticiler zorunlu olmadıkça, kiliseyle çatışmaktan kaçınmışlardır . (2)

Geçtiğimiz aylarda  gözlemlediğimiz bir  olay da,olumsuz Türk İmgesi’nin Yunanistan’da canlı olarak yaşadığının başka bir göstergesidir.Türkiye Cumhuriyeti Eski Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun   “Üçüncü Türk-Yunan Yüksek Düzeyli İşbirliği Toplantısı” için gitmiş olduğu Atina’da  Milliyetçi Kontranews  gazetesi’nin  “Yeter artık Kabadayılık” başlığı  ile Türkçe bir mektubu  kaleme alması

 Bakınız: Yunanistan Anayasası 3. Madde: Kilise ve Devlet İlişkileri
“1. Yunanistan’da hâkim olan din İsa’nın Doğu Ortodoks Kilisesidir. Yunanistan Ortodoks Kilisesi, İusu Hristos’u (İsa’yı) Kilisenin başı olarak tanımaktadır. Büyük İstanbul Kilisesi ile ve diğer aynı mezhepten olan İsa’nın Kiliseleri ile ve aynı şekilde kutsal havarilik ve Kutsal Meclis kuralları ve kutsal geleneklerde sarsılmaz ve ayrılmaz mezhep birliği vardır. Yunanistan Kilisesi bağımsızdır. Yunanistan Kilisesi, Kutsal Meclisin görevleri başındaki Başrahipleri, Devamlı Kutsal Meclis ve bundan kaynaklanan Kilise Tüzüğünün belirlediği şekilde oluşan ve 29 Temmuz 1850 Patriklik Ciltlerinin hükümleri ile 4 Eylül 1928 Meclis Uygulamalarına (Patriklik Senedine) uygun olarak yönetilir.
“2. Yunanistan Devletinin belli bölgelerindeki kiliselerin statüsü, önceki fıkra hükümlerine aykırı değildir. 
“3. Mukaddes Kitabın (İncil’in) metni değiştirilmeden korunmaktadır. Yunanistan Bağımsız Kilisesinin ve İstanbul’daki Büyük İsa’nın Kilisesinin izni alınmadan İncil’in başka bir lisana resmi çevirisinin yapılması yasaktır.”
  http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/Yunanistan Humeynisi.Erişim 15 Şubat 2015


rastlantısal değildir .Mektup,“Gelin memleketlerimizi cennete dönüştürelim”   cümlesiyle bitse bile içeriği tek yönlü  suçlama  ve ötekileştirmeler ile doludur .

Buna karşılık Yunanistan’da sağduyulu sorumlular da vardır. 2002-2005 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan emekli Amiral Andonis Andonyadis “Üniformayı Asarken” adlı kitabında Yunanistan’da “Türkiye tehdidi” tabusunu yerden yere vurmaktadır 
Diğer yandan,küreselleşmede Batı’nın belirleyici olması ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanılmasından dolayı “Küreselleşme” teriminin “Oryantalizm” terimi ile bir paralellik gösterdiği de söylenebilir.

Özetle,Yunan algısındaki  Türk imgesinin  olumsuzluklarla yüklü olması temelinde Batı’nın emperyal politikalarının yattığı gözlemlenmektedir.Ancak coğrafya,Ege Denizi’nin iki kenarında yaşamakta olan Türk ve Yunan Ulusunu birlikte yaşamaya mahkum etmiştir.Kalıcı dostluktan başka çareleri de yoktur.

Türk-Yunan dostluğu nasıl kalıcı olabilir sorusunun, birbiriyle bağlantılı birçok yanıtı vardır. Burada en önemli konu, Yunan halkının Türklere karşı beslediği duygular ve düşüncelerdir. Bunların, zaman içersinde düşmanlıktan dostluğa dönüşmesi gerekiyor. Bu bağlamda, düşmanlığı siyasetçilere bağlamak ve halklar arasında düşmanlıklar yoktur yaklaşımı, havada kalıyor. Yunan siyasetçileri, Yunan halkında var olan duygu ve düşünceleri kullanıyor. Ancak, Türkler ve Yunanlılar arasındaki kavgayı, yukarıda da belirtildiği üzere emperyal güçler olabildiğince besliyor. Bu göz önüne alınması gereken önemli gerçeklerden birisidir.

Her iki ülkenin karşılıklı olarak silahlanmasına sınır getirmesi bir zorunluluktur. Bunun için özellikle silah sanayicisi ülkelerle ilişkiler, her iki halk ve yönetimleri açısında yeniden düzenlenmelidir.

Son bir söz, Yunanistan’da 25 Ocak 2015 tarihinde yapılan genel seçimleri Çipras kazanmış bulunuyor. İlk kez Yunanistan’da siyasi seçimlerin  Türk düşmanlığı üzerine inşa edilmediği  gözlemleniyor. Syriza Partisi Lideri Aleksis Çipras’ın kilisenin onayını reddetmesi ise çok önemli bir olay.Çünkü Yunanistan kilisesi Türk düşmanlığının odak merkezidir.

Çipras, Sabah Gazetesi’nden Stelyo Barbarakis’e “Türk ve Yunan halkları, ortak değerler üzerine kurulu dostluk köprüsünde yürüyüşe devam edecek. İki ülkenin gençleri, halklar arasında barış ve onurla bezenmiş bir geleceğe inanmayı elden bırakmasın.”şeklinde bir demeç vermiş. 

Anılan demeç,”Türk-Yunan halkları arasındaki dostluğun geliştirilebileceği konusunda   geleceğe ait  iyimser olmamızın   başlangıçı olabilir gibi gözüküyor.” diyelim.Ancak eklemeyi de ihmal etmeyelim.Yine Çipras döneminde gösteri amacıyla kimi adaların işgal edildiğini gazete haberlerinden öğreniyoruz.

6 Aralık 2014 tarihli Hürriyet Gazetesi, Yunanistan’da çıkan Kontranews Gazetesi’nin “Davutoğlu’na Açık Mektubu’nu  yayınlamış bulunuyor. Açık mektup “Saygıdeğer Sayın Başbakan, Bizi 400 sene esir tutunuz. Günün birinde başkaldırdık, sizi kovduk, sizi kestik ve Ankara’ya kadar kovaladık. Sonra siz bizi kestiniz ve denize attınız. Öncesinde İzmir’de evlerimizi yaktınız, devamında İstanbul’da kalan Rumları kovdunuz, Kıbrıs’ın yarısını da bizden aldınız. ..”başlar ve tek yönlü suçlamayla devam  eder.
  1 Ekim 2008  tarihli Hürriyet Gazetesi’nde  Yorgo Kırbaki, 2002-2005 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan emekli Amiral Andonis Andonyadis’in büyük bir cesaret örneği vererek “Üniformayı Asarken” adlı kitabında Yunanistan’daki “Türkiye tehdidi” tabusunu yerden yere vurduğunu bildirmektedir
  Stelyo Berbarakis/Sabah Gazetesi.Erişim 15 Şubat 2015

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz