MENÜ
İzmir 22°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Çevre düşmanı hükümlü, savcıya karşı!
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
24 Temmuz 2024 Çarşamba

Çevre düşmanı hükümlü, savcıya karşı!

Kasım ayı başında yapılacak ABD Başkanlık seçimlerini iletişim sosyolojisi açısından izlemeye çalışıyorum. Sakin kalmaya çalışan herkes gibi beni de “Trump zorlanmadan kazanır” noktasına getiren bir gözlem içindeyken Biden’ın geçen Pazar gecesi aniden çekilmesiyle her şey değişti.

Şimdi savcı ile hükümlü karşı karşıya gelecek.

Kamala Harris geçmişte önemli bir savcı olarak görev yapmış değerli bir kadın siyasetçi. Kamala, hukuk kariyerine savcı olarak başlamış ve San Francisco Bölge Savcısı ve daha sonra California Eyalet Başsavcısı olarak görev yapmış. 2017 yılında Amerika Birleşik Devletleri Senatörü seçilmiş ve 2021 yılında Joe Biden'ın başkanlık yönetiminde Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk kadın, ilk siyahi ve ilk Güney Asyalı başkan yardımcısı olarak göreve başlamış bir kimlik.

Trump ise malum: Donald Trump, bazı davalardan hüküm giymiş ama bunlardan asla utanç duymayan bir potansiyel zanlı…  

Bir Obama sürprizi ile karşılaşmazsak seçimler hükümlü ile savcıyı karşı karşıya getirecek gibi görünüyor. ABD medyasındaki metaforu biz de başlığa çıkardık bu nedenle: Hükümlü savcıya karşı!

Biden çekilmeden önce Trump kampanya yöneticileri Chris LaCivita ve Susie Wiles stratejilerinin ne kadar derinlemesine Biden'a karşı olmaya dayandığını açıklamıştı. Yarışın “güçlü ile zayıf arasındaki bir karşıtlık” olacağını söylüyorlardı.  Trump, “cesur ve güçlü “ olarak gösterilirken, Biden “zavallı yaşlı” olarak lanse edilecekti. Wiles neşeyle, “Joe Biden bir armağan” diyordu.

Ancak şimdi bu armağan ellerinden alınmış durumda. Çünkü kampanya tek bir adamı yenmek için inşa edilmişti.

Öyle anlaşılıyor ki, Trump kampanyası, Harris'in California senatörlüğü ve eyalet başsavcılığı dönemine odaklanacak. 2020 başkanlık yarışı sırasında, Harris hem suça karşı çok yumuşak olmakla hem de poliste reform yaratmada isteksiz olmakla eleştirilmişti. Trump'ın retoriği, uyuşturucu taşıyan “yasadışı göçmenlerin” sınırı geçerek Amerikan şehirlerini “zehirlediği” üzerine kurulu. Bu, göç, sınır ve suçu birleştirerek Harris'e karşı kullanılabilir.

Kamala Harris, herhangi bir parti tarafından başkanlığa aday gösterilen ilk renkli kadın olarak, büyük olasılıkla ırkçı ve cinsiyetçi saldırılara da maruz kalacak. Trump, Harris hakkında “çılgın” ve “deli” gibi ifadeler kullandı. Cumhuriyetçiler, onun kahkahasını “kahkahalı Kamala” olarak adlandırarak onu küçümsemeye çalıştı hemen.

Görünen o ki Trump’ın işi geçen cumartesi kadar kolay değil.

“Hangisi seçilirse seçilsin Türkiye için fark etmez” demenin pek de doğru olmadığını da söylemeliyim. Türkiye- ABD ilişkilerinin geleceği için yazılacak çok şey var.

***

Dünya için de böyle… Yarını ve gezegeni düşünen insanlar Trump’ın kürtaj, yeşil enerji, insan hakları konusundaki tavırlarını ürkütücü buluyorlar, bazı Amerikalılar sadece bu nedenlerle Trump’tan nefret ediyorlar.

Aslında Trump, geçmişte kürtaj hakkını destekleyen açıklamalarda bulunmuştu. Anca ilk, başkanlık kampanyası sürecinde bu görüşünü değiştirdi ve kendisini yaşam yanlısı (pro-life) olarak tanıttı.  Trump, Yüksek Mahkeme'ye üç muhafazakâr yargıç (Neil Gorsuch, Brett Kavanaugh ve Amy Coney Barrett) atadı. Bu atamalar, Yüksek Mahkeme'nin kürtaj hakları konusundaki muhafazakâr eğilimini güçlendirdi. Trump yönetimi, kürtaj karşıtı politikaları destekleyen çeşitli düzenlemeler de yaptı. Örneğin, federal fonların kürtaj hizmetleri sağlayan kuruluşlara verilmesini kısıtlayan politikalar uygulamaya konuldu. Trump, kürtaj karşıtı hareketlere açıkça destek verdi ve Washington D.C.'de düzenlenen “March for Life” mitinginde konuşma yapan ilk ABD başkanı oldu. Trump, başkanlık sonrası dönemde de kürtaj karşıtı görüşlerini sürdürdü ve kürtaj karşıtı politikaları desteklemeye devam etti. Özellikle 2022'de Yüksek Mahkeme'nin Roe v. Wade kararını bozmasının ardından kürtaj karşıtı hareketlere desteğini sürdürdü.

Aynı şekilde Trump’un fosil yakıt aşkı ve yeşil enerji düşmanlığı da dünyanın geleceği için büyük sorun… Trump, başkanlığı sırasında kömür endüstrisini ve doğal gaz üretimini teşvik eden politikaları destekledi. Kömür madenlerinin kapatılmasını önlemeye ve yeni kömür madeni açılmasını teşvik etmeye yönelik adımlar attı. Trump yönetimi, çevresel düzenlemeleri gevşeterek fosil yakıt endüstrisini sürekli destekledi. Çevre Koruma Ajansı'nın (EPA) yetkilerini azaltarak, fosil yakıt endüstrisinin çevresel denetimlerden daha az etkilenmesini sağladı.

Trump yönetimi, kamu arazilerinde ve denizlerde petrol ve gaz sondajını artırmaya yönelik politikalar da uyguladı. Ayrıca, Alaska'daki Arctic National Wildlife Refuge (ANWR) gibi korunan bölgelerde sondaj yapılmasına izin verdi.

Trump, rüzgâr ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını başkanlığı döneminde sık sık eleştirdi. Rüzgâr türbinlerinin kuş ölümlerine neden olduğunu ve estetik olarak rahatsız edici olduğunu belirtti.

Ve bunlardan da önemlisi Paris İklim Anlaşması'ndan çekildi!  Trump, 2017 yılında ABD'yi Paris İklim Anlaşması'ndan çekti. Bu karar, Trump'ın iklim değişikliği konusundaki şüpheci yaklaşımını ve fosil yakıtları teşvik etme politikasını yansıttı.

Sürdürülebilir gelecek için Trump’ın seçilmemesi gerektiğini ortaya koyan daha çok neden sıralanabilir…

Kasım’a daha çok var ve bu konu daha çok su kaldırır…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz