MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Anonim şirket yönetmek
Burak OĞUZ
YAZARLAR
20 Mart 2015 Cuma

Anonim şirket yönetmek

6102 sayılı “Yeni” Türk Ticaret Kanunu (TTK) 1 Temmuz 2012 yılında yürürlüğe girdi. Her ne kadar daha yürürlüğe girmeden birçok maddesinde değişiklik yapılsa da “Yeni” Türkiye’ye uygun “Yeni” TTK ile “Yeni” bir dönem başladı.

TTK ile ticari hayat yeniden şekillendi. A’dan Z’ye birçok düzenleme getirildi. Ancak, Kanunun özüne baktığımızda şirketleri ilgilendiren yönüyle “şeffaflık ve denetim” üzerine kurulduğunu, “Kurumsal yönetişim ve kamuoyunu doğru bilgilendirme” vurgusu yapıldığını görüyoruz.

Türkiye’deki şirketlerin büyük çoğunluğunu aile şirketleri oluşuyor. Şirket ne kadar büyük olursa olsun, ne kadar üst düzey yönetici çalışırsa çalışsın, alınacak kararları patron alıyor ve en son sözü patron söylüyor. Bunları yaparken de herhangi bir hesap verme ve denetlenme kaygısı söz konusu olmuyor. Oysa şirket tüzel kişilikleri ile hissedarlarının kişilikleri tamamen birbirinden ayrıdır. Ancak, her nedense patronlar şirket kasasını kendi kasası gibi görürler, keyfi kararlar ve harcamalar ile şirket yönetirler. Hissedarlar, yatırımcılar, çalışanlar, devlet ve diğer paydaşların haklarını genelde umursamazlar.

İşte bu nedenle “Yeni” TTK şirketlerin yönetiminde tüm paydaşların hakkının korunmasını, kamuoyu ile doğru, açık ve karşılaştırılabilir bilgiyi zamanında paylaşmasını ister. Bunu yaparken de sorumluların hesap verebilir ve denetlenebilir olması temel esastır.

İyi bir şirket yönetiminin temeli kuvvetler ayrılığıdır.
Şirketi, keyfi ve hesap verme kaygısı olmadan, denetlenmeden yöneten patronun hegemonyasından kurtarmak için aynı demokratik yönetimlerde olan yasama, yürütme ve yargı gibi kuvvetler ayrılığı ilkesinin şirkette de uygulanması gerekmektedir. Karar alma, uygulama ve denetleme organlarının tamamen birbirinden bağımsız olması; şirketin, sorumlu, hesap verebilir ve etkin yönetimi için ön koşuldur. Her üç organın da hesap vereceği asıl yer hissedarların temsil edildiği genel kuruldur.

Doğru bir şirket yönetimi dört temel üzerine kurulur; Şeffaflık, adillik, hesap verilebilirlik ve sorumluluk.

Şirketlerin kamuoyu ve paydaşları ile açık ve anlaşılabilir bilgi paylaşımı çok önemlidir. Bu paylaşımın doğru zamanda ve doğru ortamda yapılması beklenir. Bu şekilde paydaşlar, şirket hakkında doğru bilgiye sahip olarak riskleri ya da fırsatları öngörerek kararlar alabilirler.

Şirketlerin ve doğal olarak yönetim kurulunun etkin denetimi ve hissedarlara karşı hesap verme yükümlülüğünün olması gerekir. Bu sayede şirketler, güvenilirliklerini ispat ederler. Ayrıca, hissedarların, yatırımcıların ve diğer paydaşların haklarını en iyi şekilde korumuş olurlar. Denetim ve hesap verme yükümlülüğünün olamadığı şirketlerde, patronun keyfi yönetim uygulamalarının önüne geçilemeyeceği gibi; hissedarları, yatırımcıların, çalışanların ve diğer paydaşların haklarının gaspından sömürülmelerine kadar keyfi uygulamaların da önü açılır.

İyi bir şirket yönetimi, bütün hak sahiplerine eşit ve adil davranır. Azınlık hissedarları ve yabancı ortaklar dâhil, olmak üzere tüm hissedarların haklarını adil bir şekilde korur, gözetir.  

İyi bir şirket yönetimi aldığı her kararda, şeffaf ve hesap verilebilirlik sorumluluğunda hareket eder.

Şirket yönetmek çok kolaydır; yeter ki kanun ve yasalara bağlı kalın; adil olun, şeffaf olun, denetlenebilir ve hesap verebilir olun.
 
 
 
 
 
 
 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz