MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Başbakanla yemek ve ÖZGECAN…
Teodora HACUDİ
YAZARLAR
16 Şubat 2015 Pazartesi

Başbakanla yemek ve ÖZGECAN…

Cumartesi günü Patrik Hazretleri’nin İzmir ziyaretini yazmıştım,
tam da bu ziyaret öncesi koşuşturduğum bir sırada
İstanbul’dan Laki Vingas,
Cemaat Vakıfları Temsilcisi Vakıflar Eski Meclisi Üyesi aradı.
”Birazdan seni Başbakanlıktan arayacaklar,
Başbakanımızın vereceği yemeğe davet etmek için” dedi.
Arayan Vingas değil de başka biri olsa, söylediklerini ciddiye almaz,
“hadi de get, çok işim var” der, telefonu yüzüne kapatırdım,
ama Vingas sadece Rum Cemaati için değil
Türkiye’deki tüm azınlıklar için önemli çalışmalar yapmış ciddi bir şahsiyet.
Sadece, ”Pardon ama benim Başbakanımızın vereceği yemekte ne işim var?” diye sorabildim.
Başbakanımız, gayrimüslim azınlık sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve kanaat önderlerine
bir yemek veriyormuş, yemekten ziyade bir çalışma toplantısı.
Bendeniz de İzmir Rum Ortodoks Cemaati Başkanı olarak bu toplantıya davet edilmiştim.
Davete icabet etmemek olmazdı, arayıp katılıp katılmayacağımı sorduklarında
”katılmaktan onur duyarım” dedim.

Öncelikle bir hususa açıklık getirelim,
”Başbakanımız” dediğim için neredeyse linç ediliyordum,
oy verip vermemiş olmamın hiçbir önemi yok,
şayet bu ülke benimse
ve Ahmet Davutoğlu bu ülkenin başbakanı ise
ben de “Başbakanımız” derim,
nokta…

Yemek Ankara’da eski Millet Meclisi’nin tam karşısında bulunan
tarihi Ankara Palas’ta oldu.
Abartıya kaçmadan oldukça şık ve nezih bir davet.
Herkes alkollü içki servisi olup olmadığını sorup duruyor,
o yüzden burada da yazmakta bir sakınca görmüyorum,
yemekte Osmanlı şerbeti ikram edildi,
yemekte şerbet kulağa hoş gelmeyebilir
ama hayli lezzetliydi,
tatlı olmayan ve menüye uygun bir tad,
ben iki bardak içtim.
Bir ara sadece meraktan beyaz şarap isteyecektim,
yanımdaki arkadaşlar beni durdurdu,
ama keşke isteseymişim,
kim ne derse desin ben hala servis edileceğine inanıyorum.

Başbakanımız eşiyle katıldı,
Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç,
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Ayşenur İslam,
Ak Parti Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık,
Ak Parti Artvin Milletvekili İsrafil Kışla
ve Vakıflar Genel Müdürü Sayın Adnan Ertem yemekte hazır bulundular.
Türkiye’deki tüm azınlıklardan temsilciler vardı;
Rum, Ermeni, Musevi, Süryani, Bulgar, Keldani…
Başbakan, Eşi, Bakanlar tek tek tüm davetlilerin yanına gelerek selam verdiler.
Başbakanımızın yaptığı açılış konuşmasından sonraki bölüm basına kapalı yapıldı
ve görüşmeler başladı…

Oy oy oy
neler konuşulmadı ki yemekte,
duyduklarıma inanamıyordum.
Başbakanımızın sözlerinden bazılar;

·         6 – 7 olaylarının acılarını, o sokakların görüntülerini unutmak mümkün değil
·         Anadolu Rum, Ermeni, Musevi topluluklarını kaybetti
·         Ortak tarihimizin en güzel şekilde canlanmasını siyasetimizin zarureti olarak görüyoruz
·         Siz bu toprakların asli çocuklarısınız, dışarıdan gelmediniz, dışarıya gitmeyeceksiniz
·         Kimlik empoze etmek devletin görevi değildir
·         Türk olmak kan olarak Türk olmak anlamına gelmez
·         Ermeni diasporası düşman değil, bizim diasporamızdır
·         Kültürel mirasa yabancı miras olarak bakmamız mümkün değil
·         Size Rum, Ermeni, Musevi olarak hakaret edilmişse bize söyleyeceksiniz, biz bileceğiz
Cemaat temsilcileri özgürce tüm sorunlarını dile getirdiler,
sadece sorunlar değil, kırgınlıklar, beklentiler de içtenlikle aktarıldı.
İfade özgürlüğü dedikleri bu olsa gerek,
yıllardır dışlanan, hor görülen biz azınlıklar konuşuyor, konuşabiliyorduk.
Başbakanımız “azınlık” lafını kullanmak istemedi,
”gayrimüslim”i tercih etti
hatta bundan bile rahatsız oldu,
nasıl ki kendisine “gayrıhristiyan” denmesini istemiyorsa
bizlere de “gayrimüslim” denmesini istemiyordu,
”farklı dinden olanlar”a kara kılındı…

Bir çocuk yüreğinin masumiyetiyle tüm bu yaşananlardan etkilenerek İzmir’e geri döndüm. 
Konuşulanların, dile getirilenlerin gerçek olduğuna inanmak istiyordum, buna ihtiyacım vardı.
Ama ne yalan söyleyeyim bunu sadece biz “farklı dinden olanlar” için değil,
Aleviler, Ateistler ve tüm “diğerleri” için de geçerleri olduğuna inanmak istedim…
* * * * *

ÖZGECAN…
Ah be yavrum,
ben şimdi seni nasıl yazabilirim…
Kadınım,
anneyim
ama en çok insanlık onurum kırıldı.
Sen ne ilksin ve üzülerek söylüyorum son da olmayacaksın.
Bugün biz kadınlar karalara büründük,
aslında içimden cıvıl cıvıl giyinip
makyaj yapıp
“Ben kadınım
ben rengim,
beni söndürüp,
sindiremezsiniz” diye haykırmak geliyor.
Ama yüreğim kara,
hele anacığının
“Keşke kurşunla ölseydi, o zaman acı çekmezdi”
sözlerinden sonra
  
yasım daha da uzun sürecek,
ölen insanlığın yasını tutmak ise herhalde bir ömür boyu sürecek…

Diyanet İşleri Başkanımız tweet atmış, soruyor;
“Artık devlet ve toplum olarak
nerede,
nasıl
hata yapıldığı
ve insan yetiştirme düzenimizin
sıkı bir şekilde gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum”…

Nerede mi hata yaptık?
Kadınları birey olarak görmeyerek hata yaptık.
Kadınları törenin kurbanı yaparak hata yaptık.
Kadınlara eğitim şansı tanımayarak hata yaptık.
Kadınları eve kapatmak için her türlü formülü geliştirerek hata yaptık.
Kadınları sadece doğurgan oldukları müddetçe
bir nebze de olsa işe yarayacaklarını ima ederek hata yaptık.
Kadınları duymayarak hata yaptık.
Kadınları konuşturmayarak hata yaptık.
Kadınları mükemmel yaratılmış erkekleri
şeytani ve kadınsı tavırlarıyla yoldan çıkarmakla suçlayarak hata yaptık.
Kadınları eksik görerek hata yaptık.

Kısacası HER KONUDA HATA YAPTIK…
En büyük hatayı da
kadınları sevmeyerek
kadınlara değer vermeyerek yaptık…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 AK Partili Yorumcu
 17 Şubat 2015 Salı 11:57
Irkçı beyaz Türkleri nasıl anlarsınız kılavuzu gibi bir işlevi olmuş yazının. Yazar, ‘Ayşe Teyze ve Eleni Teyzenin naif maceraları’ ekseninden uzaklaşınca. “Ay ne de güzel yazmışın ruhuma dokundun” tadında yorumlar ortada yok. Çünkü kamusal alanda yasaya bağlanmış “az olandan” gelen haklı talepler söz konusu. Üstüne bir de AK Partili Başbakana mültefit ifade. Tıss ses yok. Sazanikoslar, demokrasi ve çoğulculuk şişede durduğu gibi durmaz.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz