MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bu kadar aciz miyiz?
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
12 Nisan 2014 Cumartesi

Bu kadar aciz miyiz?

Aylardır ‘inlerine gireceğiz inlerine’ diye bağıran bir başbakan dinliyoruz. Paralel bunlar paralel diye tutturulan temponun eşliğinde. Ve aylardır Facebook hesabından Başbakan’a övgüler yağdıran bir hâkim var.
Tesadüfe bakın ki, Türkiye’nin ilk ‘paralel operasyonu’nun yapıldığı Adana’da! Ve ne hikmetse polisin polisi yakaladığı operasyonun ‘nöbetçi’ hâkimi de o...
Bilin bakalım nöbetçi hâkim olarak baktığı Erdoğan düşmanları(!) dosyasında nasıl bir karar veriyor? Tabi ki biliyorsunuz. 6 polise, 3 askere tutuklama… Hani diyor ya Sayın Başbakan, Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararına saygı duymuyorum diye.
İşte ben de Adana’daki nöbetçi mahkemenin bu kararına saygı duymuyorum.
Karar doğru da olsa duymuyorum yanlış olsa da duymuyorum.
Kaldı ki hakimin adaletinden önce kararın/operasyonun doğruluğundan şüphem var.
Bu nasıl bir mantıktır anlamıyorum.
Yıllarca kendilerine ön yargı ile hatta düşmanca bakan hâkimler tarafından yargılandıklarından dem vuran, kendilerine önyargı ile bakan müfettişlerce soruşturulduklarını söyleyerek mağduriyet edebiyatı yapan Başbakan Erdoğan ve kurmaylarının aynı hatayı katmerlisinden tekrarlamasını anlamıyorum.
Ne yani taraflı, önyargılı hakim Başbakan’a yakın olunca durum değişiyor mu?
Adalet yerini mi bulmuş oluyor?
28 Şubat süreci böyle bir mağduriyetin hikâyesi değil miydi?
Şiir okuyan Erdoğan’ı tutuklayan hâkim, hapse gönderen yargı neyse Adana’daki Başbakan fanatiği hâkimin verdiği karar da o değil midir?
Türk ordusuna şerefiyle hizmet etmiş subayları tutuklayan hâkimlerin paralelliği bu ülkeye nasıl bir bedel ödetmişse belki de ‘devlet içindeki devlet iddiasını’ sorgulayan, yargılayan hâkimlerin tarafgirliği de aynı sonuçları doğuracaktır.
Ergenekon davasını belirli bir dalgaya kadar toplumun tamamına yakını destekledi.
Bizler de destekledik.
Derin devlet kuşkularının ortadan kaldırılacağı devletin bağırsaklarını temizlediği bir süreç olarak yorumladık. Ama ne zaman Ergenekon, Balyoz, Oda Tv gibi davalara ‘iktidara ve cemaate’ ayak bağı olanları da dâhil etme politikası başladı.
Ne zaman tahliye kararı veren hâkimler sürüldü. Ne zaman şerefli Türk subayları, saygın gazeteciler, henüz basılmamış kitapların yazarları operasyona dâhil edildi. Ne zaman vicdanlarda karşılık bulmayan kararlar verildi. Ne zaman PKK’lıların tanık sandalyesinde oturtulduğu davalarda komutanlar yargılandı, ne zaman sahte hahamların tanık olduğu, sapıkların gizli tanık olduğu, gazete kupürleriyle tutuklamalar yapıldı. Ne zaman henüz gözaltına alınmamış hukuk adamlarının altyazı ile tutuklandığı duyuruldu. Ne zaman henüz kazma vurulmayan yerlerden çıkan silah envanteri TRT’den altyazı ile duyuruldu. Ne zaman mahkemeden önce idam sehpaları gazete manşetlerinde, televizyon ekranlarında kuruldu.
İşte o zaman o dava milletin gönlünde, kalbindeki mahkemede bitti.
Hâkimler hangi tartışmalı kararın altına imza atarsa atsın… Kaç sayfalık gerekçe bulursa bulsun. Komik darbe iddialarına hangi kılıfı bulursa bulsun. Uyduruk terör örgütü şemalarına kimlerin adını yazarsa yazsın.
Milletin vicdanı o kararları, o gerekçeleri kabul etmedi.
Ve hukuk devleti oldu guguk devleti.
Ortada daha dün yaşanmış böylesine bir süreç varken, alınması gereken onlarca ders varken, aynı nakaratın, aynı yanlışın tekrarı üzüyor insanı.
Şimdi tam da şu sıralar Sayın Başbakan’ın seçim meydanlarındaki ilk ve en önemli vaadini hayata geçirmek için düğmeye basıldı.
Meşhur inlere girme meselesi… Paralel devlet soruşturması…
Türkiye Cumhuriyeti devletinin başbakanının aylarca meydan meydan ‘inlerine gireceğiz diye bas bas bağırmasına mı’ yanarsın yoksa operasyonun daha ilk günden ele yüze bulaştırılmasına mı?
Paralel devlet ithamı, iddiası vahimdir.
Devlet içinde devlet iddiası kabul edilemez.
Devlet sırlarının ifşası, özel hayatın gizliliğinin ihlali, yasa dışı dinlemeler…
Bunlar tabi ki kabul edilemez.

Ama böylesine vahim, ciddi iddiaları soruşturacak daha tarafsız, bağımsız bir yargı erkinden yoksun muyuz biz bu ülkede?
Bu kadar aciz miyiz?! Zavallı mıyız gerçekten de…
En azından taraflı olduğunu yedi düvele ilan eden nöbetçi bir hâkimden başka adil karar verecek hukuk adamı bulamıyor muyuz?
Ve soruyorum size… Hangi hâkim sosyal medya hesabı üzerinden ‘Başbakana hayranım’ diye yazar. Bu kadar gayri ciddilik yakışıyor mu bize?
Durum bu kadar vahim olduğuna göre…
Ya soruşturmalarınızın içi boştur, dandiktir. Yahut size göre sizi mutlu/memnun etmeyen adalet adalet değildir. 
Esasen üzüntüm şudur.
Sürekli bir hesaplaşma, sürekli kan davası, sürekli cepheleşmenin hüküm sürdüğü bir ülkede, ‘devletin temeli’ kabul edilen adaletin yerlerde sürünmesi, acınacak hale gelmesidir.
Bir gün mutlaka herkese (Sayın Başbakana da) lazım olacak gerçek adaleti elinizdeki güce rağmen tesis etmez ya da edemezseniz o size lazım olduğunda çok gecikmiş olursunuz.
Ve ‘adalet çığlığınızı’ duyan olmaz.
Cemaatin adaletini gördük, yaşadık.
Kırılan her kalem milletin vicdanını sızlattı.
Öyle vahim hatalar yapıldı ki masumların yanında azılı suçlular da aklandı.
Bugün de hükümetin adaletini görüyor, yaşıyoruz.
Ve değişen hiçbir şey yok!
Tokmak kimin elindeyse davul ona göre gümbürdüyor.
Ve olan yarınlarımıza, umutlarımıza oluyor.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 necil eryayar
 13 Nisan 2014 Pazar 08:14
kaleminize beyninize yüreğinize sağlık...EGE mizde...İZMİRimizde yılmaz özdil gibi sizin gibi genç ve yürekli kalemlere ÜLKEMİZİN özellikle bu günlerinde gerçekten ihtiyacı var...yolunuz açık olsun....sizlerley iz
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz