MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Davutoğlu tutar mı?
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
3 Eylül 2014 Çarşamba

Davutoğlu tutar mı?

Şu sıralar herkesin yanıtını aradığı soru bu. Ahmet Davutoğlu tutar mı? 12 yıldır AK Parti’nin bileğini bükemeyen muhalefetin bu soruya yanıt araması doğal. Lakin bunu AK Partililer de soruyor.  En az CHP’liler, MHP’liler kadar soruyor, sorguluyor hatta.
Diyeceksiniz ki, ne var bunda…
Sonuçta iktidarı elinde tutan yapı için Davutoğlu hayati önem taşıyor. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil. Yani artık iktidar partili olmakla iktidar olmak aynı şey değil!
“Bir iktidar var iktidar içerü” desek yalan değil.
Erdoğan’a yakın olanların daha fazla iktidar olduğu, devletin her katmanında boy gösterdiği, artık devlet sırrı değil. Hakeza Abdullah Gül’ün hatta Bülent Arınç’ın, Ali Babacan’ın ‘potansiyel bir tehdit’ olarak algılandığı, oyun dışı bırakılması için özel önlem alındığı…
Erdoğan yapısına ‘yamuk yapma’ ihtimali olanların birer ikişer ayıklandığı…
Bölünme, parçalanma paranoyasının alıp başını gittiği…
Erdoğan’ın giderek daha az kişiye güven duyduğu…
Ve giderek devletin zirvesinde daha fazla yalnızlaştığı…
Hal böyle olunca da 2002’de ‘dönemin Başbakanı’ Abdullah Gül’ün projesi olarak doğup son süreçte Erdoğan’ın projesine dönüşen Davutoğlu’nun toplumsal zeminde vücut bulup bulamayacağı herkes için önemli hale geliyor.  
Çünkü artık Davutoğlu demek Erdoğan demek şu aşamada.
Herkes için kritikleşen “Davutoğlu tutar mı?” sorusuna birkaç açıdan yaklaşmak gerekiyor.
Öncelikle olumlu yönlerini sıralamak gerekirse;
Temiz ve dolu bir özgeçmişi var Başbakan Davutoğlu’nun…
Başarılı bir akademisyen, uluslar arası üne sahip bir düşünür.
28 Şubat döneminde askeri okullarda ders vermiş bir hoca…
Siyasette temiz bir adı var. Yolsuzluk iddialarından uzak, mütevazi bir kişilik…
*
Yabancı misyon temsilcileri tarafından, özellikle Wikileaks belgelerinde “Katıksız bir Osmanlıcı olarak” tanımlanan Davutoğlu’nun ‘Milli Görüşçüler’ arasında kabul görme sorunu olacağını sanmıyorum.
Zaten Davutoğlu’nu teşkilat anketlerinde öne çıkaran da ideolojik olarak durduğu noktadır.  
Son dönemde devlet eliyle patlatılan ‘Yeni Osmanlıcılık’ ideolojisinin hocası kabul edilen Davutoğlu, ‘dış politika’ alanında bir teorisyen olarak kaydettiği başarıyı bakan olarak yeterince pratiğe dökememiş olsa da parti içi dengeler ve ‘Erdoğan’a sadakat’ üzerinden elde ettiği mevkide yeni bir sınava tabi tutulacak.
Erdoğan’a sadakat ve de Gül’e yakınlık…
Ve de üçüncü dönem kuralına uygunluk…
Bir taşla iki hatta 3 kuş…
Partinin iki önemli liderine (Erdoğan-Gül) yakın olmak Davutoğlu’nu uzlaşı adayı olarak “Fetret Dönemi’nin ideal genel başkanı yapmaya yetmiş görünüyor.
 
Gelelim handikaplarına…
Hedefleri olan bir siyaset adamından, liderden çok tipik bir görev adamı profili çizmesi en büyük handikabı…  
Bu handikabın avantaja dönüşeceği tek bir sistem var.
Başkanlık sistemi…
Eğer Erdoğan, adım adım planladığı yolun sonunda adının başına ‘T.C Başkanı’ yazdırmayı başarabilirse, Davutoğlu onun için biçilmiş kaftan olacaktır.
Ama Davutoğlu mevcut parlamenter sistemin ‘güçlü başbakan’ talebine yanıt vermekte zorlanacaktır. Kim ne derse desin Davutoğlu şu anda iyi bir emanetçidir.
Ve ilginç olan Davutoğlu’nun birçok açıdan Ekmeleddin İhsanoğlu ile olan benzerliğidir.
Parlak bir akademik kariyer, çok sayıda dil, uluslar arası tecrübe…
Hatta bir parça monşerlik…
Fark İhsanoğlu’nun Erdoğan’a rakip olması Davutoğlu’nun ise emanete sahip çıkmasıdır. Ama her ikisi de ilk etapta 1. adam olacak enerjiye sahip bir görüntü sergileyemedi. Davutoğlu’nun İhsanoğlu’na göre en önemli avantajı önünde kendini göstermek için yeterli zaman ve imkâna sahip olmasıdır.
Tabi ki Prof. Davutoğlu için okulunu okuyup, dersini verdiği ‘siyaset biliminde’ asıl sınav yeni başlamıştır.
Ve bu sınavın soruları sanıldığı kadar kolay değildir ve de Prof. Davutoğlu’nun çalıştığı yerlerden çıkmayacaktır.
İlk sınav bağımsızlık…
Tam bağımsız ve lider ülke teorisinin en önemli destekçisi Davutoğlu, ‘tam bağımsız ve güçlü bir başbakan’ olma sınavıyla karşı karşıyadır mesela.
Başta ‘merkez bankası’ olmak üzere bazı açıklamalarının satır aralarında bağımsızlık sinyali verse de hükümet programına yapılan son dakika ayarlarına bakılırsa, bu konuda kat edilmesi gereken ciddi bir mesafe vardır.
Çünkü gelinen noktada ‘yüksek sadakat’ arayan Erdoğan’ın en küçük bir aykırı görüşe tahammülü olacağını sanmıyorum.
Ve tabi ki ikinci büyük sınavı siyasetin pratiği dersinden verecektir Davutoğlu…
Bugüne kadar ülkenin en seçkin okullarında dersini verdiği siyasetin pratiğinde olmadığını biliyoruz. Yani örgüt nedir, teşkilat nedir, niye vardır gibi konularda saatlerce ders verebilir belki ama 10 tane il başkanının adını zor sayar kanaatimce…
Çünkü ihtiyacı olmamıştır.
İhtiyaç duymamıştır.
Bu yönüyle de Kılıçdaroğlu ile benzemektedir aslında… Genel başkan olana kadar üye, delege gibi kavramlarla pek de ilgisi olmayan Kılıçdaroğlu’nu nasıl bir süreç liderliğe taşıdıysa, Davutoğlu’nu da benzer bir süreç birinci adamlık koltuğuna oturtmuştur.
Siyaset tarlasında izi olmayan Davutoğlu, hasat ambarının başına getirilmişse de o noktada tutunmanın tek yolu, çizmeleri giyip siyaset tarlasında kalıcı izler bırakmaktan geçer.
Gelelim üçüncü önemli sınava… Dil sınavı…
Diyeceksiniz ki; adam 3 dili (İngilizce, Almanca, Arapça) ana dili gibi biliyor.
Eserleri bilmem kaç dile çevrilmiş. Ne sınavı bu?
Olabilir.
Erdoğan’ın İhsanoğlu’na söylediğini tekrar etmeyeceğim dil konusunda. Ama Erdoğan’ın da haklı olduğu bir nokta var.
5 dilsen ne yazar… Siyaset mahallesinin resmi dili sokağın dilidir. Onu bilmezsen, konuşamazsan vay haline… Birkaç danışmanın eline düşer, rezil olursun.
Bu öyle bir dildir ki; ne kursu vardır, ne hocası…
Sadece sokaklarda öğrenilir. Hayatını akademik bir fanusta geçirmiş Ahmet Hoca’nın en çok zorlanacağı ve muhtemelen de sınıfta kalacağı ders budur işte.
’One Minute’ gibi çat-pat İngilizce’yi saymazsak hiç dil bilmeyen Erdoğan’ı Beyoğlu’nun arka sokaklarından Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı’na taşıyan sürecin anahtarı sokağın diline olan hâkimiyetidir. Ve Kasımpaşalı Tayyip hem sokakta, hem siyasetin pratiğinde var olmayı başarmış, adım adım bağımsızlığını ilan etmiş bir liderdir.
Ve Davutoğlu’nun son handikabı da böyle bir liderin ardından o koltuğa oturmasıdır. Herkes ondan küçük Erdoğan olmasını, Erdoğan’a benzemesini beklerken, onun fıtratı, fikriyatı bu talebe ne kadar yanıt verecek, ne kadar dayanacaktır?
Bekleyip, göreceğiz.
Gelelim en baştaki sorunun yanıtına… Davutoğlu tutar mı?
Pek çok açıdan sürecin doğrusu gibi görünse de işi hiç de kolay değil.
Onun işini kolaylaştıracak tek bir merci var.
Muhalefet…
Devamlı kendi ekseni etrafında dönen bu muhalefet Davutoğlu’nu da Köşk’e gönderirse, kendi adıma şaşırmam doğrusu…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Katılımcı
 3 Eylül 2014 Çarşamba 14:38
Kartlar yeniden karılıyor Ümit Bey, size katılıyoruz.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz